28 Nisan 2018 Cumartesi

KÖPRÜALTI ÇOCUKLARI



Ulus Sobacılar Çarşısı’nın ara sokaklarında lobisi köy odalarını aratmayan bir otel odasında, geçmişte bir kış mevsiminde sokakta iken ısınmak için ateş yakan Aşkın Aydın “Bacaklarımı sokaklar aldı” diye başlıyor. Yaktığı ateş bir süre sonra paçalarını, sonra elbiselerini, sonrada bacaklarını yakmış. Saatlerce ayazda baygın yatan Aydın’ın bacakları soğuğun etkisi ile donmuş. Kangren deyip her iki bacağını da kesmişler. Şimdiyse otel odasında protez bekliyor.
O bir madde bağımlısıymış zamanında. Çektiği balinin etkisinde olduğunu söylüyor çoğu kez. Büyük bir mücadele vererek madde bağımlılığından kurtulmuş. “Evlilik filan bilmiyorum” diye yanıt veriyor sorulan soruya ve ekliyor “Tek bildiğim artık kötü şeylere bulaşmayacağım. Ben uzun yıllar madde kulandım. Kimse madde bağımlısı olmasın. Bakın bu bağımlılık beni ne hale getirdi… Annemi sekiz yaşında kaybettim. Bu kayıp beni o yaşlarda sokağa itti. Caddelerde sokaklarda yıllarca perişan bir şekilde yaşadım. Yollarda sürüklendim…”
Sokaklarda rastlarız onlara. Köprü altlarında, köşe başlarında, otobüs duraklarında. Evsizler, kimsesizler olarak bildiklerimiz, sokakların çocuklarıdır onlar. Her birinin ayrı bir hikâyesi vardır. Hüzünlüdür o hikâyeler. Sorsanız da anlatmak istemezler çoğunlukla. İçine kapanık, kıyıda köşede yaşamayı tercih ederler.
Onlar da bizim insanımız. Bizden birileri onlar. Yazgıları kötü olsa da, çaresiz de olsalar, madde bağımlısı da olsalar, engelli de olsalar onlar bizim çocuklarımız. Polemiklere konu da olsalar, “tinerci” de deseler, “köprü altlarında” da yaşasalar onlara sahip çıkmalı, tedavi ettirmeliyiz. Kol kanat germeliyiz.
Onların bu duruma düşmesinde, hor görülmelerinde, ötekileştirilmelerinde hiç mi bizim suçumuz yok?
Köprü altı çocuklarına, evsizlere sahip çıkalım. Güvenmeliler birilerine. Yaşama küsmemeliler. Yardım edelim onlara. Tedavi edelim, iş verelim. Hasbelkader sokaklara itilen bu çocuklar pişmandırlar eminim yaşantılarından. Elimizi uzatalım bir kez, tutalım ellerinden. Bakın o zaman nasıl da dört elle sarılacaklar yaşama.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder