9 Mayıs 2018 Çarşamba

ANA VE OĞUL


Anası içinde tutmaya çalıştığı sevinçle oğlunun gözlerinin içine baktı. Bir ananın çektiği sıkıntılara aldırmadan yetiştirdiği evladının başarısını kutsayan bir bakıştı bu. Karşılaşabileceği tüm kasvet ve karanlıklardan uzak sevecen ve gururlu bir bakış. Yemenisinin ucuyla nemlenen gözlerini silerken, sözcükleri özenle seçip belli belirsiz duyulan bir sesle "Oğul sende biliyorsun kırsalda elimizde olan bir kaç dönüm tarla ve bir kaç hayvan ile bugüne kadar bu çarkı döndürmeye çalıştık. Sizleri yetiştirmek için elimizden geleni yaptığımızı düşünüyorum. Bundan sonra senin ve gurbete giden kardeşlerinin yazgısı sizlerin elinde. Bizim yazgımız da dün ne ise bundan sonra da o olacak. Lakin gururluyuz. İçimiz sevinç ve inançla dolu. Önünüzde büyük bir gelecek sizleri bekliyor. Çaresizlikleri, acıları, korkuları, umarsızlıkları geride bırakıp geleceğe umutla sarılmanız lazım. Gittiğiniz yerin bunaltıcı havasından uzak durun. İnsan hayatını kutsal bilip ona göre davranın. Hele hele zengin fakir ayrımı hiç yapmayın. Yaşamınızda inançlı, özverili olun. Karşılaşabileceğiniz acılara dayanıklı olun. Gönlünüzde yiğitliği ve güzelliği barındırın. Allah yolunuzu açık etsin. Acı haberinizi duyurmasın."
Sinan anasının duasını aldıktan sonra babası ve kardeşleriyle de helalleşip yola çıktı. Sırtında oldukça yıpranmış eski bir palto, elinde ufak tefek eşyalarımı doldurduğu, açılıp içindekilerin etrafa saçılmaması için sıkıca bağladığı eski bir bavul vardı. İlçeye giden ana yola doğru yürürken bir yandan "gurbet sana nettim neyledim" türküsünü gözyaşları içinde avazı çıktığı kadar bağırarak söylüyor bir yandan da geride bıraktıklarını ne zaman göreceğini düşünüyordu. Kim bilir kaç ay, kaç bahar sürecekti tekrar köye dönüp, ana, baba, kardeş hasretini dindirmesi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder