7 Şubat 2019 Perşembe

ŞUBAT AYININ İLK PAZAR GÜNÜ


Şubat ayının ilk pazar gününün sabahı. Boğucu bir öksürük ve durmak bilmeksizin devam eden terin soğuk etkisiyle uyandım. Yatakta zorla doğrulup salona geçtim. Dışarıda kasvetli ve gri bir hava.
Ana caddede soğuğa rağmen bir yerlere gitmekte olan insan seli.
Sakin ve kederli halime karşın, sokaklar her zaman canlı.
Aynı havayı soluyan, sanırsın aynaların içinde paramparça olan iki farklı yaşamın ve anlayışın bir yansıması sokaklar.
Gazete ve televizyonlarda yer bulan ve bulamayan olayların, insanı olumsuz etkilemesi kaçınılmaz oluyor.
Yaşanan olumsuzlukları görünce nedir bu hırs, bu sorunlu yaşam anlayışı, sorunsuzca yaşamak varken bu kavga niye diye düşünüyor insan.
Oysa ki insan her daim hırstan, sığ kavgadan uzak durmalı.
İnsan olmanın sorumluluğuyla nasıl davranması gerektiğini bilmeli.
Kişiler "bencillik" girdabından, düşüncesinden uzak durmalı.
Kendisini toplum için geliştirmeli.
Rant anlayışından, çıkarcılık ve adam kayırmacılıktan, ötekileştirme anlayışından kimseye bir fayda yok.
...
Ara ara ciğerimi sökercesine öksürük devam ediyor.
Eşimin "rengin beyazladı" demesine karşılık  "bir şeyim yok, iyiyim..." diye cevap veriyorum. Eşimin telaşı devam ediyor.. Ihlamur kaynatıyor. Evdeki soğuk algınlığı ilaçlarından getiriyor.
Eh ne yapalım.
Şubat yine şaşırtmadı.
Her zamanki gibi şubat yine şubatlığını yaptı.
...
Ocak ayında oğlumun askerliği nedeniyle iki kez Çanakkale'ye gitmiş, her gidişimizde de Gelibolu Yarımadasında yer alan Çanakkale muharebelerinin geçtiği yerleri, ve şehitlikleri, abideyi ziyaret etmiştim.
Gelibolu Yarımadasının aman vermez, Ege'nin soğuk etkisini getiren rüzgarından etkilenmiştim.
Sonrasında İstanbul trafiğinin, tıka basa insan dolu toplu taşım araçlarının bunaltıcılığında yaptığım bir kaç ziyaret ve yorgunluk, öksürüğün ve ateşin kaçınılmazlığını getirmişti.
...
Ötekileştirmemeli bir insan diğerini. Huzur içinde yan yana yaşamasını bilmeli. Huzursuzluğun ne ona ne buna kimseye bir faydası yok.
Sahip olunan nitelikler doğru yöne yönlendirilmeli ki toplumda kabul görsün.
Yeniliklere, geleceğe, doğruya yönelik fikir bütünlüğü ve çabası olmalı.
Kabul gören yaklaşımlar insanın kimliğini, düşüncesini etkiler.
Toplumun gelişmesine, yönlenmesine, bilgilenmesine katkıda bulunmalı, sen ne yaptın, katkın var mı ikileminden uzak durulmalı, kendi katkısını toplumun geleceği ve iyiliği için devam ettirmeli.
Kısacası insan olmanın erdemi ile hareket etmeli.

4 yorum:

  1. hırs konusunda katılıyorum...Çok haklısın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hırs toplumu ileriye götüren bir davranış değil, aksine çıkarcılık ve bencilliktir. Çıkarcılık ve bencillik de yerinde saymanın göstergesidir.

      Sil
  2. İnsanlar arasında bir sıkıntı, gerginlik, stres, bencillik hakim. Bunun sonucunda da güvensiz mutsuz insanların yaşadığı bir toplum oluverdik. Kimse kimseye güvenmiyor, kimse kimseye yardım etmek istemiyor, kimse kimseye sevgi duymuyor. Biri "canım" diyecek olsa canın çıksın diyebilecek düzeydeyiz. Basında sosyal medyada okuyoruz duyuyoruz yaşananlar insanı hayattan koparıyor. İnsana, insanın hayvana, insanın doğaya yaptıklarını görünce; "insan olmanın gereği bu mu?" diye soruyorum çok zaman. Hüseyin Hocam gerekeni öyle güzel ifade etmişsiniz ki, anlayan kim? Size geçmiş olsun diyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İnsanlar arasında bir sıkıntı, gerginlik,stres, bencillik hakim."
      Gelinen noktada durum kısaca bu söylediğinizden başka bir şey değil.
      Lakin, ne oldu da toplum,
      dolayısıyla bireyler bu sıkıntılı
      stresli,
      güvensiz
      mutsuz
      ortama geldi?
      Bu sorunun cevabının verilmesi,
      bireyleri içinde bulundukları durumdan
      huzurlu, rahat, stressiz,
      sıkıntısız yaşam koşullarına geri döndürmenin ilk adımı olacaktır.
      Bu, sosyoloğların ve
      toplum pisikolojisi ile uğraşan bilim insanlarının
      cevaplaması gereken bir soru.
      Bireyler adı konmamış bir sendrom yaşıyorlar.
      Kalabalık alanlarda bunu gözlemlemek çok da zor değil.
      Bu durumun aşılması gerektiğine inanıyorum.
      Değindiğini gibi "insanın insana, insanın hayvana, insanın doğaya yaptıkları" bencillikten, çıkarcılıktan, günü kurtarma anlayışından başka bir şey değil.
      Sevgi ve saygı ortamının kaybolduğu her yerde benzer durumların yaşandığını tarihi olaylar incelendiğinde görülecektir.
      İnsanlık tarihten de ders almayı bırakmış görünüyor.
      İyi dileklerine teşekkür ederim saygıdeğer Hanife Hanım kardeşim.
      Selam ve saygılar.

      Sil