Çocuk evliliklerine karşı düzenlenen uluslararası kampanyalar
sayesinde, bugün bazı anneler, babalar, büyükanneler, öğretmenler vb. de bu
mücadeleye katılıyor.
Ama en güçlü asiler kızların kendileri; her birinin öyküsü
başka bir isyanın kıvılcımı oluyor.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye bir çok toplumda ne yazık ki
çocuk gelinler gerçeği var.
Toplumlar bunun yanlışlığını yavaş yavaş anlasa da.
Resimde yer alan çocuk gelin ise Nepal'ın küçük bir köyünde
çekilmiş.
Nepal'da resmin çekildiği köyde çocuk yaşta evlenmek normal
kabul ediliyor.
Ama yine de bu bakış açısı, geleneksel düğün şemsiyesinin
altında, at arabasıyla yeni kocasının köyüne götürülen 16 yaşındaki Surita'nın,
ailesinin evinden ayrılırken feryat figan karşı çıkmasını engellemiyor.
Toplumlar öteden beri gelenekçi bir yapıya sahip. Bu
bağlamda, insanların gelenekçi yapıdan uzaklaşması oldukça zor. Toplum baskısı
kimi ülkelerde buna olanak vermiyor. Kimi ülkelerde insanların işine geliyor.
İnsanlar ailesinden, atasından gördüklerini uygulamakta
tereddüt etmiyor.
Lakin, yüzyıllardır var olan yaşam tarzı ve anlayışı ile
günümüz yaşam tarzı ve anlayışı arasında, insan hakları bağlamında fark olmalı.
İnsana, insan haklarına dair iyileştirici yaklaşımlar feodal
kalıntılara bir set çekmeli.
Cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri kızgın toprağa
terk eden zihniyet şimdi kabul edilebilir mi?
Hangi aklı başında ana baba bunu kendi evladına layık görür?
Kadınlar kendi haklarına sahip çıkmayı öğrenmek zorundalar.
Sahip çıkmalıdırlar da.
Erkek egemen toplumlarda zor gibi görünse de eve kapanıp, bu
benim kaderimdir yaklaşımı yerine haklarını elde etme mücadelesine devam
etmelidir.
Dört duvar arasına sıkışıp kalanların, çevresi ile bağlarını
koparanların, kadın cinayetlerine, çocuk gelinler gerçeğine omuz silkenlerin
kendi haklarına sahip çıkmaları da kolay olmayacaktır.
Suudilerde, Afganlarda evlerin görünümüne bakıldığında yüksek
ve kalın duvarlarla çevrili olduğunu, sokak ile bağlantısının olmadığını,
evlerin pencerelerinin tavana yakın olduğu görülür.
Bu duruma razı olan kadın yaşadığı eve
hapsolmuş demektir bir bakıma.
Çarşıya, pazara, sokağa yanında kocası,
kardeşi olmadan çıkamaz.
Bu duruma son verecek olan da kadınlardır.
Bu konuda yazılacak çok şey var aslında.
Özellikle çocuk gelinler konusunda.
Kadın bir toplumun ana arteridir. Kadınsız
bir toplumun gelişmesi olanaksızdır.
Kadın haklarının ikincil planda tutulduğu
gelişmemiş toplumlara bakmak yeterli bunu anlamak için.