12 Temmuz 2023 Çarşamba

KASABANIN YAŞLI RESSAMI

 

Bir kasabada yaşayan yaşlı bir ressam vardı. Yıllardır olağanüstü güzel resimler yapıp iyi fiyata satardı.

Bir gün kasabadan bir fakir gelip dedi ki :

- Yahu, senin durumun çok iyi. Neden kimseye yardım yapmıyorsun? Bak fırıncı fakirlere ara ara bedava ekmek veriyor. Kasap bazen bedava et veriyor. Sen neden hiç yardım etmiyorsun?

Ressam tebessüm etti ama bir şey demedi. Bu fakir bütün köyde sabah akşam ressamın aleyhinde konuşuyor, hep ressamı kötülüyordu. Bir gün ressam hasta oldu . Kimse de onun yanına gelmedi ve sonunda ressam öldü.

Aradan bir kaç gün geçti .Artık ne fırıncı ekmek verdi fakirlere ne de kasap et verdi. Fırıncı ve kasaba sordular:

- Neden fakirlerin hakkını kestiniz, diye. Fırıncı ve kasap dediler ki:

- Her ay başı o merhum ressam bize para verip fakirlere ekmek ve et vermemizi söylerdi. O ölünce para veren kalmadı, o yüzden kestik ekmek ve et vermeyi...

İnsanların kimileri seni kötü bilir, kimileri ise sudan daha temiz ve berrak. Ne kötü diyenler sana zarar verir, ne de iyi diyenlerin sana bir yararı olur.

Önemli olan senin gerçek durumun, yüreğin, niyetindir. Onu da bir tek senin vicdanın bilir.

Kimseye karşı ön yargılı olma. Eğer gerçek halini bilsen başka türlü davranırsın.


MUNZUR DAĞININ KEÇİLERİ


 

Munzur Dağları’ndaki keçiler bölge halkı tarafından kutsal kabul edilir, sadece dağkeçileri mi, o bölgede yaşayan tüm hayvanlar bölgenin kutsalıdır.

En çok da keçiler. Çünkü onlar bin yıllık inanca göre evliyaların otlattıkları keçilerdir. Sahipleri görünmez ama birlikte su içmeye inerler. Birlikte otlanırlar.

Dağkeçileriyle ilgili hikâyeler öylesine çoktur ki halk edebiyatının büyük bir bölümünü oluşturur.

Bir tanesini anlatayım:

Adamın biri, bir gün bir dağkeçisine ateş etmiş, keçi hemen ölmemiş, adam yanına gittiğinde adama bakmış, ağlıyormuş, sonra gözlerini usulca yummuş.

Gel zaman git zaman, adamın bir oğlu olmuş, engelliymiş ve sürekli gözlerini babasına dikip tıpkı o dağkeçisi gibi ağlıyormuş, gene zamanlar geçmiş, adamın bir kızı olmuş, o da evin bahçesindeki havuzda boğularak ölmüş.

Adam anlamış ki can yaktı, Hızır’a kendisini bağışlaması için günlerce yalvarmış, o öldürdüğü dağkeçisi gibi ağlamış sonunda bağışlanmış.

Adam o günden sonra dağlarda yaşamaya başlamış. Darda kalan her dağkeçisinin imdadına koşmuş.

Rivayet bu ya;

Derler ki, dağ keçilerinin itikadı o kadar fazladır ki, güneş dağların ardına çekildiği andan itibaren ayağını dervişlerin toprağından çekerlermiş. Kayalık alanlara gidip orada yatarlarmış.

Ve yine rivayete göre;

Elindeki süt dolu bakracı şimdiki Munzur Irmağı'nın ilk çıktığı yere döken Munzur Baba'nın da dağ keçileri vardır.

Bakraçtaki süt dökülür ve döküldüğü yerde bembeyaz su fışkırır. Munzur kırk adım daha atar, bastığı her yerden su çıkar. Bu sulardan ırmak meydana gelir. Munzur Baba'nın keçileri de Munzur Dağı'nda bulunur.

Kadim Anadolu topraklarında bin yıllardan bu yana anlatılan hikayelerle büyüyen bir kültür mozaiği var.

O mozaiğe sahip çıkmalı insan.