27 Mayıs 2021 Perşembe

BİZLER HENÜZ ÇOCUKTUK


 

Eğer yaşam akan bir ırmak ise. O ırmağın bize öğrettikleri vardır. Şaşkınlıkla karşılanan öğrenilenlerin yanısıra benimsenenleri de bir kenara not etmek lazım.

Bu bağlamda, günlük yaşamda her karşılaşma, her öğrenilen; insan üzerinde bir etkileşimin, durulan yerin sembolüdür.

Lakin, her karşılaşma ve öğrenilen ile etkileşime girmek yorucu olabilir. Bu durumda belirgin, gerçekçi örneklere odaklanmak yaşamımızı kolaylaştıracaktır.

Varlığımızı sürdürmenin yolu, başkalarının bize önerecekleri yöntem ve verecekleri icazet ile olmamalı, kendi düşüncemiz geçerli olmalıdır.

Her insanın duyguları, yargıları vardır. Öyle anlar var ki, kimi zaman yardım etme amaçlı yaklaşımda, kimi zaman da zor durumda bırakma amaçlı yaklaşımda duygular ve yargılar harekete geçer.

Babam çiftçiydi.

Uzun yıllar çiftçilikle uğraştı.

Bizler henüz çocuktuk.

Rahmetli babam, Köydeki ilkokul da değil,  ilkokul dahil ortaokul ve liseyi ilçe merkezinde okumamız  için  elinden geleni yaptı.

Çok iyi hatırlıyorum. Köylüler babama; "okuyup da ne olacaklar, köyde kalsınlar sana yardımları olur. Bak tek başına sıkıntılı anlar yaşıyorsun" derlerdi. Babam hiç birini, çok ağır çalışma koşulları olmasına rağmen dikkate almadı. Kendi duyguları ve yargıları ile hareket etti. Belki çok fazla zorluk çekti ama bizlerin okuyup meslek sahibi olmamız için kararlı duruşundan vazgeçmedi.

Söylenenler karşısında her daim verdiği cevap; "umuda ve cesarete ihtiyacımız var. Umudu kimse bize vermez, kendimiz yaratacağız. Cesareti kendi benliğimizde bulacağız. Çocuklarımın okuması için var gücümle çalışacağım. Söylenenlerin, şunu yap bunu yap diye icazet verenlerin hiç biri umurumda değil. Önemli olan çocuklarımın, benim gibi çok zor ve ağır koşullarda yaşamlarını devam ettirmemesidir" olmuştur.

Geleceği şekillendirecek olan da babamın bu düşüncesidir.

Yetişme, yönlendirme ve bilinçli hareket etme ayakta kalmanın en önemli üçlü sac ayağıdır. Kısacası yol haritasında, doğru bilinenden vazgeçmemektir.

6 Mayıs 2021 Perşembe

ÖNCE KENDİN OL


 Bütün yaşamını "beni beğenecekler mi?"

"Beni seviyor mu?"
"Rahatsız eder miyim?" kaygısı üzerine kuruyorsan, bil ki sonun hüsran.
Bir küçük serzeniş, sıradan bir tenkit ya da kadirbilmezlik, acılar pahasına kurduğun o "mükemmel kaleyi yerle bir edebilir.
Ölüm ilanını kaleme alacağına azat et kendini.
Seni, sen diye kabul edip sevecekleri sev.
Eleştir ki onun için "özel biri" olabilesin.
Kendini, kendine beğendir herkesten önce.
Yaptıklarını kimseye beğendirmek zorunda değilsin.
Herkes kendi doğru bildiği yoldan gider.
Önce kendin ol.
Bırakacağın ayak izinden vazgeçme.
Bu dünyada ne yaparsan yap.
Çalış çabala.
Çıkarına dokunduğun an kimseye yaranamazsın..
Yol haritanda yaşayacağın zorlukları, acıları göze al..
Dostoyevski'nin dediği gibi, "Büyük insanlar şu dünyada büyük acılar çekmek zorundadırlar.."