27 Temmuz 2022 Çarşamba

İNSAN YAŞAMINA DUYARLI OLMAK ÇOK MU ZOR !



 


İ
nsan önce kendisini değerli hissedecek ki çevresindeki varlıklara değer versin.

Lakin, dünyada birçok insan kendi varlığının bile farkında olmadan yaşayıp ölüyor.

Amazon yerlilerinden genç avcı ilk çıktığı avın etini yemezmiş.

Kırılgan bir fauna yaratmamak için de o hayvan türü avcıdan hep kaçarmış.

Zaten bir hayvanı avcının karşısına çıkartmak için hangi hileler, ayartmalar kullanılırsa kullanılsın, doğa her daim kendi bildiğini okumuş, avcının karşısına çıkaracağı avı kendisi belirlemiştir.

İnsanoğlu bu süreçte kendisini doğanın dışına çekerek yaptığı bir çok şeyi doğanın karşısına birer kavram olarak koymuştur.

Sadece avcılık yapmakla kalmamış, gün gelmiş "insan insanın kurdu olmuştur."

Yaşam alanlarını korumak, hakimiyet alanı oluşturmak, diğerini kendi çıkarları için kullanmak gibi çok değişik amaçlarla bir diğerinin yaşamına kast etmiştir.

İşine geldiğinde toplum demiş

kültür demiş

hak/hukuk demiş

tarih/edebiyat demiş

felsefe ve bilim demiş.

Lakin demokrasi

evrensel kabul görmüş insan hakları

yaşam hakkı denince

işine geleni yapmıştır.

 


19 Temmuz 2022 Salı

MAHALLENİN ŞÖVALYELERİ!


 

Sedir ağaçlarının yaprakları altında duran hava kızıldı; otlar ışığın rengine bürünmüştü. Uzaklarda yansıyan ışıklarda müthiş bir dinginlik ve izleyeni alıp götüren bir korlaşma vardı. Sık dal hevenklerinden geçerek temizlenmiş, taze sedir yaprakları ile serinlemiş öylece kıpırtısız duruyordu. Işığın hüznü gözlerime vuruyor, akkelebekler gibi gök kubbeye doğru parıldayıp yükseliyordu.

Böylesi günde hüzünlenir insan. Kelimeler düğümlenir, sessizleşir bir süre. Hayatı düşünürsün. Varsılı, yoksulu. Arsızı, hırsızı. Erdemliyi, dürüst olanı. Sonrasında yalancıyı,  yalakayı, çıkarcıyı, üçkâğıtçıyı, goygoycuyu, ukalayı…

Her şeyi bilirim havasında ukalalar vardır. Bu zat-ı muhteremlere toplumun her kesiminde sık sık rastlanır. Rastlanır çünkü bu zatlar aşırı bir merak içinde tüm yeteneklerini ve meziyetlerini, akıllarını bir noktada toplarlar.

Çağdaş düşünce, aydınlanma kavramlarını teğet geçen, toplumun sorunlarına duyarsız olan bu ukalalar aslında yeterli düşünme kapasitesine de sahip değillerdir.

Yetersiz kapasitelerine rağmen “her şeyi” bilme ve öğretme telaşındadırlar. Mahalle ağzıyla “dedim ki dedi ki”  türü sınırlanmış kapasite ile çalışmayı pek severler. Densiz, yapışkan ve arsızdırlar.

Her olaya maydanoz olma durumunu asla kaçırmazlar. Karganın burnu misali burunları vardır.

Memur emeklisidir, çalışandır, işçi emeklisidir, bağ-kur’ludur şudur budur. Erkektir, kadındır. Kibarlığı konuşma olarak algılarlar. Aptalca davranışı onur sayarlar. Mekânları ya bir gecekondudur, ya da apartman dairesidir. Lakin alacakaranlıkla terk ettikleri evlerine gece yarısı girmek alışkanlıktır onlarda.

Mahalle yetmez bazen, mücavir alanlara uzandıkları da olur. Varsa böyle birkaç kişi mahallede alimallah koca mahallede tek bir gazete dahi satılmaz. Gazete satan bayilerde nal toplarlar.

Nerede bir olay var, nerede bir cenaze, mevlit var. Nereden bir AVM açılıyor, nerede kimler bir toplantı yapıyor, yeni bir mekân açıyor bunlardan sorulur. Kulakları camii hoparlörünü asla ıskalamaz. Mahalle aralarında ki seyyar satıcılar has dostlarıdır.

Falanca nerede çalışır, ne iş yapar, kaç para kazanır, kimlerle arkadaştır, ne kadar malı mülkü var, karısı kızı ne iş yapar, akrabaları kuzenleri kimlerdir sorsanız tek tek söylerler. Tek hata yapmadan hem de.

Lakin bu ukalaların yaşamlarına yakından bakıldığında lüp lüp konuşmalarının, bunca bildiklerinin aksine paçaları ve dirsekleri yırtıktır daima. Kıt kanaat geçinirler umurlarında olmaz.

Tam manasıyla yaptıklarından ve yaşamlarından hoşnutturlar. Gönülleri ferahtır, her gün amaçlarına ulaşmış olarak başlarını yastığa kor ve derin bir uykuya dalarlar. İhtimaldir ki rüyalarında birilerine gerekli gereksiz bir şeyler anlatmakta, karşısındakini ikna etme ve söylediklerine inandırma çabasındadırlar.

Ne dersiniz çevrenize sıkıca bir bakın, göz kulak olun mutlaka böyle birini ya da bir kaçını mutlaka göreceksiniz.

Kim bilir belki de aynı apartmanda ya da yan yana gecekonduda da yaşıyor olabilirsiniz.

Havada şiddetli bir yağmur sağanağı, su yüklü kül rengi bir bulut sedir ağaçlarının yaprakları altında duran havanın kızıllığını, otların rengini grileştirdi.  Uzaklarda yansıyan ışıklardaki dinginlik ve izleyeni alıp götüren korlaşma belleklerde kaldı.

Sık dal hevenklerinden geçerek temizlenmiş, taze sedir yaprakları ile serinlemiş öylece kıpırtısız duran ışıktan eser yoktu artık. Geride kalan bir yumak hüzündü.  Akkelebekler gibi gök kubbeye doğru parıldayıp yükselen.

 

RADİKAL YABANCILIK İÇİNDE ZAMAN GEÇİRMEK


 

İnsan var oluşundan bu yana, yaşamı için, bulunduğu coğrafyada kusursuz bir ortamın hayali ile yaşadı. Özgürlüğü için verdiği mücadelesinde karşısına çıkan engelleri aşmaya çalıştı.

Bir yandan var olanı korudu, diğer yandan kendi doğrularını oluşturdu. Bu bağlamda kaybı da oldu, kazandığı da. Ötekileştirilmekten ve mutsuzluktan kurtulmanın yollarını aradı. Kuşkusuz bu arayışta adaletin, eşitliğin, insan haklarına saygının vazgeçilmez olduğu gerçeğini duyumsadı.

Lakin, gün geldi olması gereken hasletler bir tarafa konuldu, unutuldu bir bakıma. İnsanların bunu yapmasının anlamsızlığını yapanlar bir türlü kavrayamadı. Dediğim dedik anlayışı baskın geldi ne yazık ki.

Bu bağlamda, üçkağıtçıya, yalancıya, ahlaksıza, hırsıza, arsıza velhasıl kelam kendisini her daim haklı, başkasını haksız görene karşı yaşam zordur, mücadele gerektirir.

Bir realpolitik var. Dünden bugüne değişmeyen gerçekler, hala belli tezatlar var.

Bu tezatları düzeltmek kolay değil.

Neyi nasıl düzelteceksin, olumsuzluklar bertaraf edilmedikçe düzelmez.

Gerçekleri görmek için günümüz dünyasında artık Webb teleskopu gerekiyor.

Kendisini koşulların üzerinde gören kibre başvurmaktan çekinmiyor.

Algılaması ve kafası böyle çalışıyor çünkü.

Hatalar ile yüzleşmek diye bir düşünce yok.

Bize düşen, geçmişten bugüne akan kesitte, dürüst insanlarla, ve ne yazık ki artık yanımızda olmayan sevdiklerimizin anılarıyla vakit geçirmek.

Zamanı anlamsızlaştıran, yaşamın döngüsünü yok edip, öğüten pandemi günlerinin ağır gölgesinde katmanları belli, radikal yabancılık içinde zaman geçirmek.