28 Ağustos 2020 Cuma

ARTILAR VE EKSİLER


Artıların ve eksilerin hesabını yaparken söz dönüp dolaşıp eleştiriye ve insanın kendisiyle hesaplaşmasına geliyor.
Yaşamın yanımızda taşıdığımız tek bavul olduğunu hatırlayıveriyoruz.
Sosyal medya hayatımızda kapsamlı yer tutmaya başladığında; bir yandan tanımadıklarımızı tanıyor, diğer yandan tanıdıklarımızı tanımadığımızı anlıyoruz.
Benliğimizi yeni yaşamlara uydurma harekâtı devam ediyor.
Kalanlar, terk edenlere ilgi duyuyor, gidenler ise kalanları anlatmaya koyuluyor.
Kibir ve bencillik anlayışının alabildiğine yaygın olduğu gerçeğini gördüğümüzde hayata dair anlayışımız sarsılıyor.
Bu sarsıntı geleceğimizi yeniden dizayn etmemize neden oluyor.
Eleştiriye ve sorgulamaya teğet geçenler ne kültürün gelişmesini ne de küreselleşmenin önemini anlamış değiller.
Anlamadıklarını anlamış gibi algılayıp anlamadıklarının da farkında değiller.


SİNİRLER GERİLMİŞTİ BİR KEZ


Apartman girişinin duvarında sanki düz yoldaymış gibi rahatlıkla aşağıya indi.
Giriş kapısının açık olmasını fırsat bilip kendini dışarı attı.
Kapıda oturan kadınlar ve çocuklar çığlık attı.
İrkilip birkaç adım geriye kaçanlara aldırmadan, göz açıp kapayıncaya kadar bahçedeki otlar arasında kaybolup gitti.
Yüzü sararmış kadınlar o gün bir daha oraya oturmadılar.
Çocuklar oyunlarını uzak köşede oynadılar.
Sinirler gerilmişti bir kez.
Belleğimize pis, gereksiz, iğrenç bir canlı olarak kazımışlardı.
Farelerin yararsız ve iğrençliği çocuklukta kazınmıştı insan beyninin kıvrımlarına!
Oysaki doğada yaşam alanı bulan her canlının farklı işlevi vardır.
Yarasalar zararlı zeytin sineğinin ilaçsız yok edilmesi için çalışan canlılardır misal.
Yılanlar farelerin çoğalıp ürünlere zarar vermesine engel olurlar.
Kısacası bir canlı bir diğerinin aşırı çoğalmasının önüne geçip ekolojik dengenin korunmasına yardımcı olur.
Ancak bizler ne yapıyoruz?
Doğadaki canlıları acımasızca katlediyoruz.
Yaşam alanlarını tahrip ediyoruz.
Orman alanlarını yok ediyoruz.
Çok uluslu maden şirketleri ve HES’ler aracılığı ile suları borulara hapsediyor, yüzlerce yıllık anıt ağaçları kesiyoruz.
Peki niçin?
Küresel sermaye ve sömürü çarkını hızlandırmak için.
İnsan yaşamı için en tehlikeli güç kuşkusuz silahtır.
Ancak silahtan daha tehlikeli olanı ise algılama gücüdür.
Bu gücü bir kez ele geçirenler toplumsal belleğimize de yön vermeye başlarlar.
En basitinden yararlı olanı yararsız, yararsız olanı yararlı gösterebilirler. Sanal ile gerçeği karıştırmamıza neden olabilirler.
Yenilgiyi başarı olarak algılamamıza neden olabilirler.
Gerçeği ve doğru olanı sorgulamamızı engelleyebilirler.
Neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebilirler ve dahası bizim de kabullenmemizi isteyebilirler.
İnandırdıkları şeyin peşinde koşmamıza neden olabilirler.
Algı yanılsaması öyle bir şeydir ki, yanılsamanın etkisini artırmak ve kalıcı kılmak için müthiş bir kampanya başlatırlar.
O kampanyaya direnciniz yeterli gelmezse eğer, kaleminiz, sözleriniz, notalarınız, mısralarınız teslim olur.
Özgüveniniz kaybolur.
Zihniniz büyük bir teslimiyete hazır duruma gelir.
Medyanın ve kimi yazarların, TV’lerde boy gösteren muhteremlerin, sözde aydınların, işbirlikçi zevatın psikolojik bombardımanına maruz kalabilirsiniz.
Yararlı olana “Evet” ya da “Hayır” demek için sorgulamanın önemine inanıp, gerçeği kendi beynimizde tartıp yüreğimizin süzgecinde geçirmenin daha fazla önem kazandığı günlerden geçtiğimizi unutmamalıyız.


16 Ağustos 2020 Pazar

İNSAN OLMAK


Benim için ayırım kıstası iyilik ve kötülük, insan olabilmek.
Böyle düşünen bir sürü insan olduğunu düşünüyorum.
Bir insan kendi karanlığında değil, aydınlığında sakin ve derin bir nefes almalı. Kendi ışığını takip etmeli.
Çünkü, bir insan yolundan saptığında, özünden uzaklaştığında karanlığın içinde yol alıyor demektir.
Kendi doğru bilip çizdiğimiz rotamızda ilerlerken, diğerinin rotasına girmemiz için, karanlık insanlar karşımıza çıkabilir, bizi doğru yolumuzdan saptırmak isteyebilir.
Eğer biz bunu anlayabiliyorsak kendimizle yüzleşmek, öz yolumuza dönmek zor değildir.
Başkalarının seçimlerinden etkilenmeye gerek yok, kendimiz olalım yeter.

6 Ağustos 2020 Perşembe

YALNIZLIK KİMSESİZLİKTİR



Bir ara dikkatimi çekmişti. Deniyordu ki, "...yalnızlık umudumu kırıyor; yanımda birilerinin olması üzerimde ağırlık yapıyor... Beni mutlu eden yalnızca özgürlük, özgür olduğum düşüncesi."
Sarsıcı gerçeği çarpıcı şekilde verirken kendi duygusu içinde kaybolmak bu olsa gerek. Hem, "yalnızlık umudumu kırıyor" diyeceksin; hem de, "yanımda birilerinin olması üzerimde ağırlık yapıyor" düşüncesinde yitip gideceksin.
İşin özü yalnızlık aslında kimsesizliktir.
Kalbindeki fırtınan zerresini belli etmeden dik, sarsılmaz adımlarla yürüyememektir.
Her şeyi bildiğini sanırken aslında hiç bir şey bilmemek, başkasının yanında yük olduğunu düşünmek, bencillik ve kibirdir.
"Yalnızlık özgürlüktür..." düşüncesi farklı hayatların bağlandığı yaşam biçimi ve anlayışı olabilir.
Lakin, yalnızlık özgürlüktür doğru olmasına doğruda, ya yaşlılıkta yalnızlık nedir?
Bir tas suyu veren olmazsa, hastalığında elini tutan olmazsa?
Yalnızlığın ne demek olduğunu o zaman anlar insan.
Yazması çizmesi kolay gelir, lakin gerçekler çok farklıdır. Bu dünyada hiç bir Allahın kulu yalnız kalmasın. Ya evladının, ya da can yoldaşının yanında olsun.
Yaşam bir başkası istiyor diye hayatında değişiklik yapmak değildir. Sevdiklerinle yan yana nefes almak, toplum için iyi şeyler yapmaktır.
Yalnızlık düşüncesinin kendisi için önemli olduğunu düşünenlerin de elbette ki kendine göre bir gerekçesi vardır. Olmalı da. Yoksa sözcüklerin ve davranışların bir anlamı kalmaz. Çünkü, yalnızlık kimi zaman hayatımıza yön veren bir durum olsa da, yalnızlığı seçmenin de gerekçesi mutlaka vardır. Misal, çoğu insanın hayatında özel diyebileceği birinin olmaması. Mutlu ve huzurlu olmak için doğru insana rastlayamamış olması.
Yalnızlık özgürlüktür yada değildir.
Hayat yalnızken de, değilken de öğretici olmalıdır.
Yol haritasında bazen yalnızlık kendinizi tanımak, kendinizle ilgilenmek adına bir şans da olabilir.
Nietzsche'ye göre ise yalnızlık, "...kimine göre hasta kişinin kaçışıdır; kimine göre de, hasta kişilerden kaçıştır."
Kısacası yalnızlığın nedenleri de yorumları da çok farklıdır.
Yalnızlığın çok farklı nedenleri olsa da, tek başına kalmaktan uzak durmanın önemine inanıyorum. Hiç bir canlı tek başına hayatını uzun süre sürdürme olanağına sahip değildir. Yanındakilerin varlığıyla huzur bulmak, dönüp asla geriye bakmamak, olumsuzluklarla karşı karşıya gelmemek, başkalarının hayat anlayışı ve yaşam tarzına karışmamak... Kim neyse nedir...
Hayat insanı acizlik ve güçsüzlük sarmalına mahkum etmemeli. İnsan kendi gücünü anlamalı. Kabul görmek için şekilden şekile girmemeli. Gerçekleri göremiyorsan yalnız olsan ne olmasan ne.
Kimi insanların, çok uzun zamandır zihinlerini kurcalayan "yalnızlığın özgürlük olduğu" düşüncesi bağlamında biriken ve cevaplanması gereken soruların cevaplarını birleştirip  hayatına en doğru kararla devam etmesi gelecek için önemli bir adım olacaktır.