26 Şubat 2019 Salı

YILLAR HIZLA GEÇTİ GÜLÜM




Yaşam için boş bir kağıt sayfasıydık sanki
sanki kuşatılmış sokaklardaydık
yoksulluk ve ezilmişlik kavurmuştu yüzümüzü
yıllar hızla geçti gülüm
hüzünler, acılar, sevinçler, bilirsin
geride kalan anılarda
gözlerinde yağmur damlasını izlemek
kuşun kanadında ıslanan kızıl toprağı
şafağın karanlığında bekleyişi
yaşamın o derin sularını.

Ölümü, kayıp giden yıldızları
gül kokulu gözlerindeki derin vadileri
bir deniz kıyısını, ağaçları düşünmek
gökkuşağı rengindeki yaşamları.

Yaralıydı çocuk yüreğimiz
Yaşam için boş bir kağıt parçasıydık sanki
Sanki duvardaki sararmış fotoğraflardaydık.

Hüseyin Güzel/13.08.2013/İstanbul


10 Şubat 2019 Pazar

UTANÇLARINDAN YAŞADIKLARINI KİMSEYE ANLATAMIYORLAR


Zamanın nasıl geçip gittiğinin ağır vurgusu altında;
Yazmak bir tutkudur, hem insanın hüznünü azaltır, hem de yalnızlığına ortak olur.Yaşananları normalleştirmenin, hüznü dağıtmanın yolu, tekrar güzel günlere geri dönmekten geçer.
Yazmak yalnızlıktır. İnsan kendi ile baş başa iken yazar. Kalabalık ve gürültülü ortamda yazmak olanaksızdır çünkü. Bu kuralı çoğu yazar bilir.
...
Yazacak o kadar çok şey var ki. Kısa  ama yoğun geçen o kadar çok insan öyküsü, yaşamı, acısı, sevinci, hüznü var ki. İnsan hangi birini yazacağına, hangi birine üzüleceğine şaşırıyor.
...
İnternet haber sitelerine yaz aylarında düşen bir haber dikkatimi çekmişti. İlgili haberi arşive almıştım. Tekrar gözüme çarptı. Kadınlara yönelik olumsuz ve dahası utanılacak yaklaşımlar haberleştirilmişti.
...
Haberin başlığı "utançlarından yaşadıklarını kimseye anlatamıyorlar" şeklindeydi.
Haberin kısa ayrıntısına gelince,
Afganistan'ın Cavazcan eyaletine bağlı Darzab bölgesi. ışid'in güçlü olduğu bölge.
Bölgede yaşanan olaylar nedeniyle kaçanların sayısı binleri bulurken, kadınlara karşı işlenen cinsel suçlar da ortaya çıkmaya başlıyor.
Fakat kadınların suçlanacakları endişesiyle kendilerine yapılanları anlatmaktan çekinmesi,ihlallerin boyutlarının tam olarak görülmesini engelliyor.
Bölgeden kaçan üç çocuk annesi Zarife, bölgedeki ışid liderinin köye gelerek, kocasının ona para vermeyi vaadettiğini öne sürüp, para istediğini söylüyor.
"Paramız olmadığını, para bulabilirsek ona gönderebileceğimizi söyledim. Ama kabul etmedi. Kocamı bırakıp onun adamlarından biriyle evlenmem ve onlarla gitmem gerektiğini söyledi.
Ben bunu kabul etmeyince, adamları çocuklarımı yan odaya götürdü, bu da benim başıma silah dayadı. Onunla gitmezsem beni oracıkta öldüreceğini, evimi alacağını söyledi. Sonra da bana yapabileceği her şeyi yaptı."
Haberin ayrıntılarında anlatılanlar çok daha fazla. Ben sadece buraya kısa bir bölüm aktardım.
Dünyanın çivisi çıkmış sanırsın. Savunmasız insanlara , kadınlara, kızlara yapılan bu utanç verici durumların değişik coğrafyalarda devam etmesi çok acı.
...
İnsan bu haberleri ve olayları okuyunca nefes almaktan utanıyor. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz diye sormadan edemiyor.
Umutsuzluğun içinde aralanan aydınlık bir kapı arayan bu insanlara yapılanlar, çektikleri acılar, yokluklar insanı derinden etkiliyor.
Kırıp dökmeye, diğerini yok etmeye odaklanmış zihniyetlerin varlığını görmek elbette ki üzücü bir durum.
Lakin, her şeye rağmen yüreklerine yansıyan zorlukların üstesinden gelmeye çalışan, kötülükle mücadele eden insanların varlığını görmek de bir o kadar sevindirici.

7 Şubat 2019 Perşembe

ŞUBAT AYININ İLK PAZAR GÜNÜ


Şubat ayının ilk pazar gününün sabahı. Boğucu bir öksürük ve durmak bilmeksizin devam eden terin soğuk etkisiyle uyandım. Yatakta zorla doğrulup salona geçtim. Dışarıda kasvetli ve gri bir hava.
Ana caddede soğuğa rağmen bir yerlere gitmekte olan insan seli.
Sakin ve kederli halime karşın, sokaklar her zaman canlı.
Aynı havayı soluyan, sanırsın aynaların içinde paramparça olan iki farklı yaşamın ve anlayışın bir yansıması sokaklar.
Gazete ve televizyonlarda yer bulan ve bulamayan olayların, insanı olumsuz etkilemesi kaçınılmaz oluyor.
Yaşanan olumsuzlukları görünce nedir bu hırs, bu sorunlu yaşam anlayışı, sorunsuzca yaşamak varken bu kavga niye diye düşünüyor insan.
Oysa ki insan her daim hırstan, sığ kavgadan uzak durmalı.
İnsan olmanın sorumluluğuyla nasıl davranması gerektiğini bilmeli.
Kişiler "bencillik" girdabından, düşüncesinden uzak durmalı.
Kendisini toplum için geliştirmeli.
Rant anlayışından, çıkarcılık ve adam kayırmacılıktan, ötekileştirme anlayışından kimseye bir fayda yok.
...
Ara ara ciğerimi sökercesine öksürük devam ediyor.
Eşimin "rengin beyazladı" demesine karşılık  "bir şeyim yok, iyiyim..." diye cevap veriyorum. Eşimin telaşı devam ediyor.. Ihlamur kaynatıyor. Evdeki soğuk algınlığı ilaçlarından getiriyor.
Eh ne yapalım.
Şubat yine şaşırtmadı.
Her zamanki gibi şubat yine şubatlığını yaptı.
...
Ocak ayında oğlumun askerliği nedeniyle iki kez Çanakkale'ye gitmiş, her gidişimizde de Gelibolu Yarımadasında yer alan Çanakkale muharebelerinin geçtiği yerleri, ve şehitlikleri, abideyi ziyaret etmiştim.
Gelibolu Yarımadasının aman vermez, Ege'nin soğuk etkisini getiren rüzgarından etkilenmiştim.
Sonrasında İstanbul trafiğinin, tıka basa insan dolu toplu taşım araçlarının bunaltıcılığında yaptığım bir kaç ziyaret ve yorgunluk, öksürüğün ve ateşin kaçınılmazlığını getirmişti.
...
Ötekileştirmemeli bir insan diğerini. Huzur içinde yan yana yaşamasını bilmeli. Huzursuzluğun ne ona ne buna kimseye bir faydası yok.
Sahip olunan nitelikler doğru yöne yönlendirilmeli ki toplumda kabul görsün.
Yeniliklere, geleceğe, doğruya yönelik fikir bütünlüğü ve çabası olmalı.
Kabul gören yaklaşımlar insanın kimliğini, düşüncesini etkiler.
Toplumun gelişmesine, yönlenmesine, bilgilenmesine katkıda bulunmalı, sen ne yaptın, katkın var mı ikileminden uzak durulmalı, kendi katkısını toplumun geleceği ve iyiliği için devam ettirmeli.
Kısacası insan olmanın erdemi ile hareket etmeli.