29 Ekim 2022 Cumartesi

KADİM İNSANLARIN KADİM TOPRAKLARINDA


 

9 Kasım 1979, günlerden Salı.

Saat, sabahın altısı yedisi ya var ya yok.

Odamın kapısını bir dost eli vuruyor. "Daha uyuyor musun?. Kalk, geç kalacağız."

"Geç kalacağız" sözünden tokat yemiş gibi sersemlemiş, hızla giyinmiş, kısa sürede otelin lobisine inmiştim.

Sinan bana "acele et" dercesine lobide dikilip duruyordu.

Bir gün öncesinde, saatler süren otobüs yolculuğunun yorgunluğu , uykusuzluğu sonucu otobüsten inince, garajda kısa bir moladan sonra Sinan öğretmen ile iyi bir uyku çekip dinlenmek için en yakın otele gitmiştik.

Sokağa çıktığımız zaman, yeni doğan güz güneşi, bakır bir sini gibi sabahın erken saatinde yavaş yavaş yükseliyordu. Hava açıktı. Saatler geçtikçe gökyüzünde kara bulutlar toplanmaya başladı.

Buz tutmuş İstasyon caddesinden yukarıya, otobüs garajına doğru yürümeye başladık.

Adımlarımız sanırsın kararsızdı.

Tanımadığımız bir kent, tanımadığımız, kültür ve geleneklerini henüz bilmediğimiz bir yöre halkı.

Dükkanlar, mağazalar kapalı. Kendi kendime söyleniyorum sessizce. "Vakit çok erken. Çarşı henüz açılmamış. "

Kasım ayazı insanın yüzüne kamçı gibi çarpıyor. Soğuğun ve ayazın kırılmasını bekliyor olmalı yöre halkı.

Sokaklarda kimseler yok.

İstasyon caddesinden garaj yoluna saptık.

Garaj girişinde sola kıvrılarak, bir kase sıcak çorba içmek için üzerinde "sıcak çorba" yazan yere yöneldik.

Sonra "Hasan'ın kahvesi" yazan yere.

Heyecan bitmiyor. Kaygı ve belirsizlik düşüncesi de.

Kahvecinin kıtlama şeker eşliğinde getirdiği çayı yudumlarken, zihnimden biriken kaygıdan kurtulmaya çalışıyorum.

Ayaz kırıldığında ilk işimiz valilik binasına gitmek olacak.

Bir süre sonra sokaklar kalabalıklaşıyor.

Sinan ile valiliğin yerini sorup oraya gitmek için sabahçı kahvesinin boğucu sigara dumanına Hoşçakal diyoruz.

Öğretmenlik mesleği meşakkatli ve bir o kadar da kutsal bir meslek.

Yürüyeceğim yolun ilk durağı böyle başladı.

Kadim insanların, kadim topraklarında.

 

22 Ekim 2022 Cumartesi

BİR KUM FIRTINASI


 

Hayatı ve zamanı tüketircesine, anları önemsizleştirircesine, insanlığın telaşla yaşaması, yaşama edilmiş en büyük ihanettir. Geçmişin ve günün değerlerini hatırlamalı, karanlık bir labirentte kaybolup gitmemeli insan.

Sahip olduğumuz mevkilere sonsuza kadar sahip olamayacağımıza göre, etrafımızdaki insanlara saygıyı kaybetmemeli, o mevkileri velev ki bir gün kaybettiğimizde bizlere saygı gösterecek olanlar karanlık labirentte kaybolup gitmeyen saygı gösterdiğimiz insanlar olacaktır.

Ahmet, Mehmet, Mustafa...

Hiç fark etmez, isimler her daim değişiyor, aslolan nedir peki?

Aslolan yapılması gerekeni, doğru bildiğimizi, insanlık için faydalı olanı, sen şusun busun yaklaşımını tarihin çöplüğüne atarak yapmaktır. Çünkü, hayat aynı zamanda akıp gidiyor, durduramazsın, aynı mekanda yada farklı mekanda, herkesin yaşamı farklı, gerçekleri, acıları, düşünce ve duyguları farklı.

Unutmamak gerekiyor ki, hayat, her bedende farklı yaşanıyor, bunu değiştiremezsin, ve yine aslolan şey anlamsız kalabalığa kapılmadan yürüdüğün kulvarda yalpalamadan, nereye yürüdüğünü, neden yürüdüğünü hesaplayarak yürümektir .

Dünyanın dört bir yanında çok farklı kültürler, yaşam anlayışları, farklı düşünceler, inançlar var.

Ve yine dünyanın dört bir yanında, çaresiz cahil insanlar var.

Cahil insan, hangi sığınağa girdiğine bakmaz, yanındakiler doğru mu değil mi çok fazla ilgilenmez.

Bu bağlamda, varlığını sürdürebilmesi için çok çabuk kabuk değiştirir.

Çünkü, yol haritası ve değerleri yeterince oluşmamıştır.

Kolay inanır, kolay saldırganlaşır.

Dolayısıyla, bulunduğu yerde derin bir yabancılık çeker.

Farklı kültür, düşünce ve yaşam anlayışına karşı çıkar.

Bunu değiştirmenin çaresi nedir o halde?

Bu soruya verilecek cevap, aydınlanmadır, eğitimdir, insan haklarına saygıdır.

Bir kum fırtınası içinde savrulup duruyoruz. Kum fırtınası bittiğinde nerede bulacağız kendimizi...

Onu da zaman gösterecek.

Her insanın yaşamında, benzer olmasa da farklı konularda kırılganlıklar mutlaka vardır.

Önemli olan, hatalardan ders çıkarmak, benzer hatalara, kırılganlıklara düşmemektir.

Dünü geri getiremezsin, yarın ise vereceğin kararla belirlenir.

İnsan ömrü ne kadar uzun olursa olsun bir gün bitiyor. Yaşamın boyunca elde ettiğin maddi ve manevi ne varsa bırakıp gidiyorsun. O nedenle eğilip bükülmeye gerek yok..