Tarih bir zaman makinesi gibidir.
Belleğinde geçmişin olaylarını, doğrularını ve yanlışlarını
görmek mümkündür.
İnsanlık yüzyıllardır olayları kaydetmektedir.
Taşlara, deri üzerine, kâğıda vs. Kayıtlar sistematik olarak
gerçekleştirilmiştir.
Böylece insan geçmişini ve geçmiş olayları, yaşamları öğrenme
olanağına kavuşmuştur.
Günümüz teknolojisi ise önemli olayların yanı sıra yaşanan
büyük küçük her türlü olayı anında tarihin hafızasına kaydetmektedir.
Bu bağlamda gerçekler tarihin belleğinde yer aldığı
gibi olaylar ve sorumluları da o bellekte yer alır.
Gelecek kuşaklar da geçmişi öğrenme
ve değerlendirme olanağına kavuşurlar.
Ne yapılırsa yapılsın o bellekte yer
alan doğruları karanlık kuyuya göndermek olanaklı değildir.
Ha birde şu var;
sanıldığı gibi insanın korku kaynağı dünya, insanlar, yaşamın zorlukları benzeri şeyler değil, bizzat kendisidir.
İnsan kendi duygularından, kendi
zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker, yaşama her
dokunduğunda; duygularının alevlenip onu yakacağından çekinir.
İşte bu yüzden kaçar yaşamdan,
aşktan, öfkeden, hareketten, sevinçten, sevgiden ve kendisinden kaçar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder