CHP ve MHP Genel Başkanları Kılıçdaroğlu ve Bahçeli,
ortak cumhurbaşkanı adayı olarak adını
kamuoyunun pek duymadığı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu gösterdi. İki partinin ortak
adayı olduğu açıklandığında “kimdir bu Ekmeleddin İhsanoğlu"
sorusu bir anda zihinlerde yer etti. El Ezher Üniversitesinde yüksek lisansını
yapmıştı, uzun süre İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Genel Sekreterliği görevinde
bulunmuştu Mısır ve darbe konusunda
Başbakan Erdoğan'la ters düştüğünü de okumuştum.
Babası İhsan Efendi’nin ilk ve Ortaokuldan sonra bir
süre Yozgat’ta “Mekteb-i Sultani” de ve medreselerde okuduğu Cumhuriyetin
ilanından bir yıl sonra da Mısır’a gittiği ve “müderris” olarak görev
yaptığı yazılıp çiziliyor.
İhsanoğlu'nun "Çatı aday" olarak adı
açıklandığında CHP milletvekilleri ve halk arasında tepkiyle karşılandı.
Yapılan itirazların ortak noktası İhsanoğlu'nun yetişme ortamı ile doku
uyuşmazlığı olduğu yönündeydi.
Kılıçdaroğlu ise yaptığı grup konuşmasında
İhsanoğlu'nun "bozkırın tezenesi" olduğunu söyledi.
Hulki Cevizoğlu'da "madem uluslararası bir
kişiliği var o halde bozkırın tezenesi olamaz" diye itirazda
bulundu.
Bu tartışmalar mutlaka olacaktır. Çünkü
İhsanoğlu'nun adaylığının yerinde olduğunu söyleyenlerin yanı sıra karşı
çıkanlarda var.
İhsanoğlu kamuoyu ve seçmen tarafından tanınmayan
biri.
Demokrasi konusunda, insan hakları konusunda, hukukun
üstünlüğü konusunda birtakım genel doğrular dışında ne düşünür?
Misal bir kaç örnek verecek olursak; Türkiye
ekonomisi, asker ve siyaset, Avrupa Birliği'ne üye olma, batı ve doğuda
Türkiye'nin yeri, farklı inançlara yaklaşımı, Gezi Parkı ile başlayan olaylar,
İstanbul'da yapılmakta olan ve yüz binlerce ağacın kesilmesine neden olan
üçüncü köprü ve üçüncü havaalanı, HES'ler, İşçi hakları, her yıl yüzlerce
işçinin kazalarda yaşamını kaybetmesi, Asgari ücret konusu vs.
Bu ve benzeri sorunlar hakkında ne düşünür ne der
bilinmemektedir.
12 Haziran 2011 Genel Seçimleri sonrasında oyumu verdiğim partinin benimsemediğim politikaları
sonrasında şunları yazmışım.
"Sabahla
birlikte güneş ışığı içeri sızıyordu. Bir yandan açık pencereden evin içine
dolan bahar kokusu, diğer yandan göğsümün sol yanında amansız bir sızı.
Dalgaların kayalarda patlamasına benzer umarsız bir ağrı.
Bilgisayarın
başında uyuyakalmışım. Uyandığımda sırtımda bir ürperti. Belli ki üşütmüş gece
ayazı. Geceleri hala soğuk ve ayaz. Uyuşan ayaklarımı uzattım açılsınlar diye.
Ne zormuş. Tekrar uyuştular. Ardından vücudumun bütün ağırlığını ayaklarıma
yükledim. Bir kaç dakika sonra uyuşukluk hissi kalmadı. Pencerenin kenarına
geldim. Perdeyi hafifçe araladım. Serçelerde bir sevinç bir sevinç ki, gülümsedim.
.....
Hani
siz arkadaşınızı satmazdınız! Hani arkadaşlarımız yoksa biz de yokuz
demiştiniz! Hani siz diğerlerine "diz
çökerteceğiz" diyordunuz!
"Tükürdüklerini
yalayacaklar" dendiğinde söyleneni kabul etmiyordunuz!
Siz bir yol tuturmuşsunuz. Sonu baştan belli.
İlkesiz bir yol.
Siz bir hikâye anlatıyorsunuz. Anlattıklarınıza
kendiniz dışında inanan yok.
Bırakın, boş verin şafağın derinliğini, mavinin
hüznünü!
Anlayamazsınız bir çocuğun gülümsemesini,
yaprağın kımıldamasını, yarınlarda umut olduğunu...
Siz avunmaya devam edin!
Dalları, yaprakları kurumuş kiraz ağacı, kayın
ağacı belki sizi anlar!
Düş kurmaya devam edin siz. Tek başınıza
yürümeye devam edin.
Aydınlanma ve çağdaşlaşmaya umut bağlayanlar
sizinle doğaldır ki yola çıkmaz."
Gelinen noktada hala
bir adım ileriye gidemedikleri anlaşılıyor. Hala halktan kopuk, kapalı kapılar
ardında karar alıyorlar.
"Nasılsa alışırlar!" söylemi ile avunuyorlar.
Merhaba Hüseyin bey bu hangi ilimiz ?. hayat her yerde kazanma, evinin geçimini sağlama kaygısı ile koşuşturan insanlarla dolu. Sabah değil onları somurtan, günü ya işsiz kapatırsam ya nafakamı kazanamazsam endişesi. Güzel bir anı daha..Zevkle okudum..
YanıtlaSilMerhaba VuslaT kardeşim. Ege Bölgesinde. Uşak. Bu öykünün geçtiği yıl 1994. Teşekkür ederim okuduğunuz ve yorumladığınız için . Sağolun.
Sil