Kıyılara
baktığınızda uzaktan parlak yeşil yağmurlukları, gri buruşuk şapkalarıyla balıkçıları
görürsünüz. Yüksek bir ses tonuyla külhanbeyi bağırışlarını duyarsınız.
“Rastgele!”.
Özenle
hazırladıkları oltalarını umutla denize atarlar. Kovaları gümüş renkli
balıklarla dolduğunda yorgunluklarından eser kalmaz. Deniz yine cömert
davranmıştır. Akşama balık vardır sofrada. Yanında bolca limonlu zeytinyağlı salata
ve bir kadeh de rakı varsa sohbetin en koyusu yapılır saatlerce.
Deniz
derken özgürlük gelir akıllara. Balıkçı barınaklarında anlatılan onlarca
öyküsü, kendine has imbatı, meltemi, karayeli, lodosu olan. Denizin öykülerini
dinleyenler, bozkırın yağmurla gelen kokusunu unutmuşlardır. Deniz, balık, zaman
ve rüzgâr çoktandır dağın, vadinin yerini almış sohbetlerinde.
Kıyıya
yakın alanlarda banklara otururlar gün boyu “rastgele!”
seslerini dinleyerek. Yorgundur bakışları. Alınlarındaki derin çizgiler “yaşlandınız artık” dercesine
sitemkârdır. Kaderin kendilerini soktuğu bu cenderede sessizce etrafı seyrederler.
Gürültücü
çocukların canhıraş bağırışları, mahalle sakinlerinin soluk aldığı parklarda kulakları
tırmalar.
Sohbetlerinde
geçmişteki anıları, köylerindeki yaşamları, sıkıntıları ve dertleri eksik olmaz.
Siyasal gündemi irdelemek çoğu zaman “kaderci”
yaklaşımlarla yapılır.
Anadolu'nun
yoksul ve ücra köşelerinden, karlı dağların vadilerinden kopup gelmişler.
Mehmet, Mustafa, Ömer, Satılmış amcalar ve diğerleri. Zamanlarının büyük
bölümünü parklarda geçiriyorlar. Yaşlı kadınlar, küçük torunlarına, bütün gün,
anne babaları işten gelene kadar bakıyor. Onlara, bildikleri türküleri
söylüyor, masallar anlatıyorlar. Çocuklar doğdukları andan itibaren aile
büyüklerinin öğrettiği kültürle yetişiyorlar.
Yaşları
60'ın üstünde olan bu insanlar, toplumsal refahın ve toplum düzeninin ne denli
önemli olduğu konusunda akıl ve mantık yürütüyor, karşılıklı tartışıyorlar.
Parklar Hyde Park olmasa da, gününü parklarda geçirenlerce bu tartışmalar
içselleştirilmiş.
Zaman
ve mekan değişikliklerinin yanısıra, geçen yıllar boyunca radikal
değişikliklerin yaşanmasına da şahit olmuşlar. İletişim ağındaki hızlı değişim
bunlardan biri. Toplumun kutuplaşması ise diğer bir değişiklik.
Parklarda
sorulacak "Nerelisin?"
sorusunun cevabı Erzurum, Gümüşhane, Sivas, Kastamonu, Çankırı, Diyarbakır’dır.
Kırsal
kesimden kente aktıklarında yabancı oldukları bir kültür dünyası, farklı bir yaşam
tarzı karşılamış onları. Taşradan kopup gelmenin yeni adı varoşlardır onlar
için. Fukaralıktan kurtulmanın adıdır ilk başlarda derme çatma gecekondular!
Fukaralık
bu ya, yakasını bir kaptıran bir daha kurtaramıyor. Şehirde de sıkıca yapışmış yakalarına.
Ata yurdunu arar olsalar da geriye döndüklerinde ne başlarını sokacakları bir
ev kalmış, ne de işleyecekleri toprak. Evleri yıkılmış, tarlaları satılmış
zamanında, bir göz gecekondu için.
Bu
döngüye uzun yıllar kaldığım Ankara’da ve son iki senedir de İstanbul’da şahit
oldum.
gelen kalıyor, giden bidaha bidaha gidiyor. Evinden misafir eksik olmayan ev sahinin halinde İstanbul..:(
YanıtlaSilDoğru dersin VuslaT kardeşim.
Sil