Medya, durmaksızın bulunduğumuz coğrafyanın
sorunlarını gün boyu izleyiciye ulaştırıyor. Savaş, terör, ölüm, kan ve barut
kokusunu büyük bir iştahla içine çeken emperyal güçlerin ve savaş baronlarının halkların boynunda
nasıl boza pişirdiğini aktarıyor. Yakılıp yıkılan kasabalar, köyler ve şehirler
birer viraneye dönüşmüş durumda. Kadim sahipleri terk etmiş oraları.
Gidecekleri yere ulaşmanın telaşındalar. Ölümü göze alarak yapıyorlar bunu. Savaş
ve kargaşanın insana getirisi budur işte. Ne huzur, ne ahlâki değerler, ne
insan hakları, ne savunmasız insanlar, ne demokrasi, ne çocuk ve yaşlılar ölüm timlerinin umurunda
değil.
Bu devasa sorunlardan bölge ülkelerinin etkilenmesi de söz
konusudur. Dolayısıyla ülkemiz de bu sorunlardan etkileniyor. Kendi iç
sorunlarımıza ek dış kaynaklı sorunlarla da uğraşmak, gelen göçmenlerin
ihtiyaçlarının giderilmesi ülkemiz ekonomisini olumsuz etkiliyor.
Bir yandan da gözü dönmüş terör örgütü ile
uğraşıyoruz. Eline tutuşturulan ölüm kusan silahlarla dağda taşta, mağarada
yaşamayı, cehaletin zirve yapmasını kabul edenler, insan hakları, yaşama
saygıyı akıllarının ucuna dahi getirmeden katliamlar yapmaktalar. İnsanlığın
baş düşmanı olanlar sadece öldürmek ve yok etmekle kalmıyor. Huzur ortamını
bozuyor, insanların korkusuzca bir arada yaşamasını engelliyor. Aynı zamanda
ekonomiyi vuruyor. Yol kesip tır ve kamyonları yakmaları boşuna değildir. Ülke
ekonomisini felce uğratıp kaos yaratmak ve amaçlarına ulaşmak.
Elbette bunu yapanların belli bir amacı vardır.
Terörü ve teröristi destekleyenlerin de amacı vardır. Dost sandığımız çoğu
ülkenin Sevr'i hortlatma istekleri devam
ediyor. Kurtuluş Savaşı'nda yedikleri tokat az gelmiş olmalı. Hani derler ya
"yenilen güreşe doymaz" diye. Bunların ki de o hesap.
İç ve dış sorunları algılamak çözümü de
kolaylaştıracaktır. Vatandaşlarımızın can güvenliğinin ve huzur ortamının
sağlanması, refahının korunması için alınmakta olan tedbirlerin gözden
geçirilmesi gerekir. Dolayısıyla ülkemizin içinde bulunduğu bu zor günlerde
birlik ve beraberliğimizi korumalıyız. Bizleri bağrına basacak başka bir vatan
toprağı yok. O nedenle bu cennet vatanın sorunlardan arındırılması için
mücadele etmeliyiz.
Gayet güzel özetlemişsiniz,ekleyecek bir şey yok, tek ekleyebileceğim her zaman olduğu gibi savaşın kurbanları siviller, özellikle bebekler, küçük çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar yani masumlar. Yemen'de 500 kadar çocuk öldürülmüş Suudi Arabistan bombalayıp duruyor....Suriye kim bilir kaç tane? Bizde iç savaş çıkarsa gidecek yerimiz yok, zaten Suriye'den kaçanların yerinde olsam kaçmaz ölmeyi tercih ederdim çünkü gidecekleri yerde ya dilenci olacaklar, ya çoluk çocukları sübyancı çetelerine ya da fuhuş çetelerinin eline düşecek, dilini bilmedikleri yabancı bir ülkede her gün ölmektense kendi ülkemde ölürüm bir kere ölürüm daha iyi....
YanıtlaSilHer zamanki gibi gerçekçi yorumunuz okuyucuyu düşündürmesi gerekir. Tabii düşünmesini bilene ve içinde insana saygısı olanlar için bu söylediğim. Sizin yorumlarınız yazıyı tamamlıyor. Çok teşekkür ederim.
SilMerhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilYazınızla birlikte Bücürükveben'in yorumunu da okudum. Sayın hocam, Allah göstermesin, ola ki ülkemiz bir iç savaşa sürüklenirse bizlerin yapacağı aynen Bücürükveben'in söylediği gibi, Suriye'liler gibi bir başka yere sığınmaya uğraşmayız. Ülkemiz için savaşırız. Bir başka yere sığınarak her gün öleceğime, bir gün ölürüm daha iyi. Zaten bu ölüm bir gün gelip kapıyı çalacak, ha şimdi, ha sonra, benim için önemli değil. Çünkü ben unumu elemiş, eleğimi duvara asmışım. Ama hala ununu eleyecek kardeşlerimiz var. Ben onları düşünür, onlar için üzülürüm.
Emperyalist ülkeler, iki yüzlü ülkeler. Hem yüzüne bakıp gülüyor, hem de arkandan kuyunu kazıyor. Bunların, çıkarı ve menfaati olmasın, yüzümüze bile bakmadan bir kaşık suda boğarlar..
Arap baharı ile çevremizdeki ülkeleri talan ettiler. Bir ortadoğu rüyaları varmış, onu gerçekleştirebilmek için yine yedi düvel bir olmuş kaç koldan kaç ülkeye saldırıyorlar. Türkiye'yi yalnızlaştırdılar ve bir köşeye sıkıştırıyorlar. Birliğimizi, beraberliğimizi muhafaza edip, el ele verip, vatanımız ve milletimiz için ne yapılması gerekiyorsa, biz yapmaya hazırız. Yeter ki, şu sıkıntılarımızdan ülkemizi kurtaralım.
Selam ve dualarımla.
Haklısınız Recep Bey. Unumuzu eleyip eleğimizi assak da dediğiniz gibi ununu eleyecekler var. Gelecek nesiller var. Onlara yaşanabilir bir vatan toprağı bırakmak boynumuzun borcudur. Emperyalist ve yayılmacı zihniyet on yıllardır insanlığa barış ve huzur yerine ölüm ve acı getirmiştir. Bunu görmek lazım. Okumak okumak okumak lazım. Gerçekleri akıl süzgecinde geçirmek lazım. Selam ve saygılar.
SilHüseyin Hocam, yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. Özellikle son 6 haziran seçimlerden sonra ülkemizin içinde bulunduğu durumu düşündükçe, hepimizce bir gelecek kaygısı endişesi malum. Her yönden karanlığa itilmek isteniyoruz. Cehaletin batağına saplamakla meşguller. Tüm bu olumsuzlukları ancak ve ancak şucu bucu diyerek ayrıştırmak ötekileştirmekten ziyade birlik ve beraberlikle üstesinden gelinecektir. Sizin de yazınızda ifade ettiğiniz gibi bu topraklarda hep sıkıntı huzursuzluk olmuş. Lakin aşılmış da... Umudumuzu yitirmeden, ruh sağlığımızı koruyarak üzerimize düşeni yapmaktan başka çaremizin olmadığını algılamalıyız.
YanıtlaSilKaleminiz daim olsun, yüreğinize sağlık.
Selam ve saygılar.
"Karanlığa itilmek isteniyoruz" cümlenizdeki yalın gerçeği toplumun görmesi lazım. Bunun sağlanması eğitimle olur. Cehaletin batağına saplanmamak eğitimle olur. Aydınların gerçeği gören fikirlerini bilmekle olur. Umarım bu vatan toprakları on yılladır olduğu gibi sorunsuz yaşamaya devam eder. Geçmişteki çocukluk yıllarımızda olduğu gibi. Bel ki o yıllarda toplum daha da yoksuldu lakin bunca olay yaşanmıyordu. Gelinen nokta düşündürücü gerçekten. Selam ve saygılar.
Sil