6 Nisan 2016 Çarşamba

KANATLARI KIRILMIŞ KADINLAR

Kadına yönelik şiddet dur durak bilmiyor. Mart 2016'da 31 kadın öldürülmüş. Her güne bir kadın cinayeti düşüyor.
"Bizim kadınlardan alacağımız eğitime ihtiyacımız yok" diyen zihniyetin olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ne yazık ki bu zihniyet azımsanmayacak kadar çok. Kadını önemsemeyen, evinde oturmasını isteyen bir zihniyet. Kadını sadece doğurma makinesi olarak görüp birey olarak görmeyenler. Ekonomik ve toplumsal hayattan dışlamaya çalışanlar.
Tarihsel süreçte dünyanın çeşitli coğrafyalarında kadına verilen değer ne yazık ki bu.
Töre illeti, çocuk gelinler kabusu, aile meclisi kararları çoğu kadını yaşamdan koparmıştır. Koparmaya da devam ediyor. Erkek egemen toplum anlayışında kabul edilemeyecek bir durum bu.
Onlar yeri geldi Fırat'ın sularında boğuldu, yeri geldi Urfa'nın orta yerinde babasının bıçak darbeleriyle öldü, yeri geldi traktörün altında ezildi, yeri geldi karnında bebesi ile recm edildi, yeri geldi aile meclisi kararı ile katledildi, yeri geldi kaburgaları kırıldı, yüzü gözü morartıldı.
Sokağa çıktı diye, ruj sürdü diye, sevdiği ile el ele tutuştu diye, eşinden boşanmak istedi diye, bluz giydi eteği kısa diye ötelenenler.
Şimdi onların sesleri yok, dilleri yok.
Yıl 1994. Urfa'ya bir kaç kilometre uzaklıktaki Kısas Beldesi'nde yaşanan bir olay medyanın dikkatini çekmişti. Kısas'ta kendisini uzun süre ailesinden isteyen sevdiği ile kaçmıştı Rabia Oğuz.
Henüz 22 yaşında hayatının baharındaydı.
Sonra...
Ailesinden kaçmayı içine sindirememiş jandarmaya teslim olmuştu.
Jandarma Rabia'yı ailesine teslim etti.
Aile meclisi toplanıp karar verdi.
"sevdiğine kaçmakla aileyi lekelemişti. Ölmeliydi."
Ölüm şekli bundan sonraki kız evlatlarına da ders olmalıydı.
Rabia'yı dışarı çıkarıp traktörün tekerinin altına attılar. O can havliyle iki kez tekerden kurtulmayı başardı.
Yeniden yakalayıp uzattılar boylu boyunca. Müdahale eden olmadı. Etmek isteyenleri de engellediler.
Rabia töre illetinin kurbanı olmuş oracıkta can vermişti.
Kökeninde eğitimsizliğin yattığı töreye kurban edilen Rabia'nın ölümü ders oldu mu?
Sanmıyorum.
Sanmıyorum çünkü bu olaydan bir yıl sonra 1995' de 17 yaşındaki  Sevda "çok gezip tozduğu" gerekçesiyle Urfa'nın en kalabalık meydanlarından birinde öldürülüyor.
Yine müdahale eden yok.
Töre baskısı vicdanlara kilit vuruyor.
Ve daha niceleri
Töre deyip, aile meclisi kararı deyip yaşamların karartılması...
Peki çözüm öldürmek midir?
Eğitim, bilgi, kültür ve ekonomik özgürlük sorunu  çözmeye yetmez mi?
Çözüm elbette öldürmek değildir.
Kadına yönelik şiddet sarmalında debelenenler çoğalarak daha çok şiddete savruluyorlar.
Bunca kadının katledilmesini başka türlü nasıl açıklayabiliriz ki?
Nerde akıl, nerde yürek, nerde vicdan, nerde sevgi, nerde saygı...
Temel insani değerler aşındırıldıkça, yeterli farkındalık ve bilinçlenme olmadıkça, kadına ekonomik özgürlük alanı kazandırma yerinde saydıkça bu şiddet türbülansı devam edeceğe benziyor.
Kadına saygı demokrasinin ve eşitlik ilkesinin vazgeçilmezi olmalıdır.
Yıl 2016.
Mart ayında öldürülen kadın sayısı 31...
Kadına yönelik şiddetin nedenleri ne olursa olsun görmezden gelinmemelidir.



4 yorum:

  1. Başlık çok etkileyici Hüseyin Hocam. Yazı ne kadar geniş kapsamlı ve çarpıcı hazırlanmış. Kadın sorunlarına sıkça değiniyorsunuz. Sağ olun.
    Annelerin öncelikle eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sınıf öğretmenlerinin bu konuda ciddi sorumlulukları var.Cezalar caydırıcı olmalı.Aile danışmanlıklarına işlerlik kazandırılmalı.

    YanıtlaSil
  2. Kadınlara sahip çıkmayan, yeterince değerini bilmeyen, haklarına saygı göstermeyen toplumların içinde bulunduğu geri kalmışlığı ve çıkmazı, kargaşayı görüyoruz.
    O nedenle kadın hakları bağlamında destek vermek lazım.
    Bu bir insanî yaklaşım olduğu kadar, toplumun geleceği bakımından da önemlidir diye düşünüyorum.
    Afgan kadınının, Suudî kadınının vs. durumu orta yerdedir.
    O ülkelerin gelişmişlik durumu da.
    Kuzey ülkelerinin kadına verdiği, haklarına verdiği önem ortadadır.
    Kuzey ülkelerinin gelişmişlik durumu da.
    Batı ülkelerinde kadın hakları savunucuları gerekeni yapmaktadır.
    Misal 18 yaşından önce evlenmek suçtur Belçika.da.
    Kızını o yaştan önce evlendirmekte direnen cezayı yer.
    Bizde çocuk gelinler furyası almış yürümüş.
    Yazılanlar aysbergin milyonda biri.
    Yazılmayanlar daha çok.
    Bir eğitimci olarak elbette kadın haklarına sahip çıkacağız.
    Sizlerin de bu konuda bıkmadan yazı kaleme almanız gerekir.
    Alıyorsunuz da nitekim.
    Selam ve saygılarımla yorumunuz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.
    Var oluşundan bu tarafa, yani tarih boyunca kadınlarımızın hep kanatları kırık kalmıştır. Her erkeği bir kadın doğurmuştur. Ama ne var ki, her kadını da yine bir erkek öldürmüştür. Bizi karınlarında taşıyan analarımıza duyduğumuz saygıyı, sevgiyi bir türlü diğer kadınlara yansıtamamışız. Kadınlarımızı koruyalım diye bakanlık bile ihdas edilmiş, ama buna rağmen kadınlarımızı şiddetten ve öldürülmekten koruyamamışız. Kadının erkeğe göre fizik olarak zayıf bir varlık olması, erkeğe cesaret veriyor ki, erkekler kadına karşı baskı ve şiddet uygulayabiliyorlar.

    Ülkemizde artık törelere ve cahil erkeklerin şiddet ve baskılarına kurban edilmiş kadın görmek istemiyoruz. Eğitim ile bu işi çözemediğimize göre, başka yollara mı başvurmak gerekiyor bilemiyorum.
    Selam ve en derin muhabbetlerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      Yorumunuza katılıyorum. Bu bağlamda teşekkür ederim. Yazıya olan katkısı önemlidir.
      Çözüm farkındalık yaratmak ve konuyu güncel tutmaktan gecer. Parlamentonun ve diğer STK.ların da konu üzerinde halkı uyarması lazım.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil