Orta boylu, gecesini
gündüzüne katıp yağmura, çamura, soğuğa aldırmadan günlük işleri bitirmeye
çalışan, kavruk yüzlüydü babam. Kahverengi gözlerinde insana dostluk ve güven
veren bir sıcaklık vardı. İri burnunun kusurunu bıyıkları gizliyordu. Yılların
yorgunluğuna rağmen dik duruşundan bir şey kaybetmemişti. Uzun yıllar büyük bir
özveri ile mücadele etmişti. O mücadelesi yılların yıpratıcılığına rağmen devam
ediyordu. Öte yandan kırsaldaki yaşamı ile hesaplaşması hem yitip gitmiş kuşağa , atalarına bir saygı duruşu hem de
gelecek kuşağa yol göstericiydi.
Ocağın üzerindeki yemek tenceresini indiren annem yer
sofrasını hazırlarken babama bakarak " yeter artık bırak çocuklar
yemeklerini yesinler. Günün yorgunluğunu çıkarsınlar. Başladın yine vaaz
vermeye." diye çıkıştı.
Annemin serzenişine aldırmayan babam sofranın başında
her zamanki aldırmazlığıyla konuşmaya devam etti.
"Yahu bir sus kadın. Ben çocuklar hayatın
zorluklarını, gel gitlerini görsünler, doğruyu yanlışı birbirinden ayırt
etsinler, zalimin yanında yer almasınlar, haklının ve muhtacın yanında
dursunlar, gelip geçici günü birlik kararlar yerine yaşamlarını zora sokmayacak
kararlar alsınlar istiyorum. Hayat kolay değil. Kolay olsa bu sıkıntılar yerini
rahat bir yaşama bırakmaz mı? Hayatın yolu dikenlerle, taşlarla döşeli. Mühim
olan o dikenlere taşlara takılıp tökezlememek."
"Merak etme tökezlemezler." diyen annem
küçük kardeşimin dağılmış dalgalı ve uzun saçlarını düzeltti.
Bedeni, yanan ocakta tezeklerin alevlere teslim olması
gibi, yorgunluğa yenik düşen babam sustu. Günün kızılca kıyametinde yaşadığı
şok yeterince güçlü olmalıydı ki sofranın kalkmasıyla sırtını ağır aksak ocağın
kenarına yasladı. Yüzünde ki derin çizgiler yaşadığı zor yaşam koşullarının dışa
vurumuydu. Yıllarca tarlada tapanda karın tokluğuna çalışmış, çocuklarını
yetiştirmek, okutmak, kimseye muhtaç etmemek için gecesini gündüzüne katmıştı. Tek
derdi bin bir zorlukla yetiştirdiği çocuklarının da çektikleri sıkıntı ve
çileyi çekmemesiydi. Ceketinin yan cebinden tütün tabakasını çıkardı. Sigara
kağıdından bir yaprak kopardı. Baş parmağı ile işaret parmağı arasına
yerleştirdiği sigara kağıdını hafifçe çukurlaştırıp içine bir miktar tütün koydu.
Sardığı sigarayı ispirtosunu eksik etmediği çakmağı ile yaktı. Sigarasından
derin bir nefes alırken dikkatle yüzümüze bakıyordu. Öfke yoktu bu bakışlarda,
yılgınlık yoktu, hayata dair nefret de yoktu, sadece tökezlemeden büyütülen
çocuklarına olan sevgi vardı.
Sorunlarla başa çıkamıyorum, çözümsüzdür düşüncesi ile
yan gelip yatmamıştı. Üstesinden gelemediği sorunları salt düşünmek, çözümsüz
kalıp acı çekmek yerine, üstesinden gelmek için çok şey yapmıştı. Yaşamak ve
var olmak için gidebileceği başka bir yer olmadığının bilinci ile, zorlukları,
acıları kendi içinde boğmuş, yazgısına boyun eğmeyip mücadele etmişti. Bu
anlamda az da olsa düşlerini gerçekleştirmenin mutluluğu yüzünden okunuyordu.
"Çok üzgünüm size ömrüm boyunca rahat bir yaşam
veremedim" diye duyulur duyulmaz bir sesle tekrarladı. "Koca ömrümde
elde ettiğim maddi değeri olan pek bir şey yok. Yapabileceklerimin en iyisini, en doğru
olanını yaptığıma inanıyorum. Zamanın yenileştirici labirentlerinde insanlar
yeni ve bilinmedik gelişmelerin peşindeler. Bu gelişmelere ve yeniliklere uyum
sağlamak lazım. Elbette bu gelişmeler hayatı kolaylaştırırken bilinmedik
sorunları da karşımıza çıkarıyor. Ezilip yok olmamak için hayata sıkı
tutunmalısınız. Başarmak için çözüm bekleyen sorunları çözümsüz
bırakmamalısınız." Bunları söylerken gözleri nemlenmişti. Başımızı öne eğdik. Duygusal bir ortam
oluşmuştu. Her birimize dokunsan ağlayacaktık.
Söylediklerini dikkatle dinlemiştik. Kaderin çizdiği
yolda yürürken bizler için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştı. Varlıklı
olup da huzuru bulamayanların olduğu bir ortamda çok şükür huzurluyduk. Kendini
bile tanıyamamış olanların, başkaları hakkında söz sahibi olması, bunu
söylerken söylediklerine kendisinin de inanması, hayatla nasıl mücadele
edileceğinin dahi farkında olmamasının aksine bugüne kadar çok şey başarmıştık.
Maddiyat nedir ki? En güzel şekilde evlatlar yetiştirmiş, kursağından haram lokma geçirtmeden...Atatürkçü, vatansever, başarılı, güzel insanlar yetiştirmiş. Daha ne olsun?
YanıtlaSilSağlıcakla kalın Hüseyin hocam...
Değerli yorumun için teşekkür ederim Müjde Hanım kardeşim.
SilSiz de sağlıcakla kalın.
Yeni yılda sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyorum.