Birkaç
yıl önce yazı yazdığım bir internet sitesinde benim gibi yazı yazan ve
yayınlanmış 12 (on iki) kitabı bulunan değerli bir yazarımızın yaşı nedeniyle
ötelenmesi karşısında; kaleme aldığım bir yazıyı arşivimde buldum.
Bakın
şahsıma değil de hiç tanımadığım bir yaşlı yazara yapılan saygısızlığa nasıl
cevap vermişim. Noktasına virgülüne dokunmadan aynen tekrar yayınlıyorum.
Bakalım sizlerin düşüncesi ne olacak yaşlı insanlarımıza karşı davranışlarımız
konusunda.
Kurtuluş Savaşı’nda kadınlarımızın bir kısmı köylerinde
kalan yaşlı insanlarla birlikte, Oflaz emmilerle, Salih dedelerle, Nuri amcalarla,
Kezban Ninelerle cephe gerisinde, seve seve her türlü fedakârlığa katlanmış ve üzerine
düşen vatan vazifesini yerine getirmiştir.
Kurtuluş savaşını bu millet çoluğu ile çocuğu ile
cephede ve cephe gerisinde verdiği mücadele ile kazanmıştır. Tarık Buğra’nın “küçük
ağa “ adlı romanı o günlerde “Akşehir’de” halkın verdiği Kuvay-i
milliye mücadelesini anlatır.
Cumhuriyet’in ilânı sonrasında verilen ekonomik,
kültürel, siyasi mücadelede, toplumun; ekonomide, eğitimde, sanat
alanında, yazın alanında, kültür alanında kalkınması için yine Anadolu
insanımız yediden-yetmiş yediye mücadele etmiş, bugünlere gelmiştir.
Bu yıllarda verilen olağanüstü çabaları anlatan pek
çok eser vardır.
Cumhuriyet yıllarında verilen mücadelede hiç kuşku yok
ki gençlerimizin yanı sıra yaşlılarımızda ön planda yer almışlardır. Çünkü
düşünün bir, savaşlarda toprağa verdiğimiz on binlerce genç insanımız söz
konusu, sadece Sarıkamış’ta tek kurşun atmadan 90 bin can, Çanakkale’de 253 bin
can toprağın kara bağrına girmiştir. Galiçya’da, Kafkasya’da, Irak ve Yemen
Cephelerinde ise yine on binlerce insan hayatını kaybetmiştir.
O nedenledir ki savaş yılları sonrasında
yaşlılarımızla birlikte zorlu bir mücadele verilmiştir.
Bu mücadelelerin hiç birinde gençlerimiz
yaşlılarımıza, yaşlılarımızda gençlerimize saygıda kusur etmemiş, birbirine
destek vermişlerdir.
Bu millet o yıllarda kendine biçilmeye çalışılan
badireyi birlik beraberlikle atlatmıştır.
Hiç kimse çıkıp yaşlısına “sen yaşlısın, bedenen ve beyin
olarak” kenara çekil artık dememiştir. Saygı vardır,
bilinir ki o yaşlılara ihtiyaç vardır. En azında yaşlılarımızın deneyimlerine
ve öğütlerine ihtiyaç vardır.
Peki, bugün o yaşlı insanlarımıza ihtiyaç yok mudur?
Bence vardır ve daima da olacaktır.
Bir toplum deneyimli, yaşını başını almış, feleğin
çemberinden geçmiş, kendilerinden daha çok şey öğreneceğimiz insanlara kenara
çekil artık diyor ve diyenlere de ses
çıkarılmıyor ise o toplumda “nemelazımcılık” vardır,”suskunluğu
ilke edinmişlik vardır”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” söylemini
destur edinme vardır.
Bugün bir yaşlımıza ya da yaşlılarımıza “kenara
çekil” diyen zihniyet yarın “kendi gibi düşünmeyen insanlara da kenara çekil” diyecektir.
Bu nedenle bu söylem ve bu düşünceye benim anlayışımda
yer yoktur olamazda, olmamıştır da.
Bir toplum yaşlısına gösterdiği saygı ile övünmelidir
bence.
Varsayalım ki yaşlımız “görüp tespit ettiği bir gerçeği”
dile getirdi, eleştiri yaptı.
Bu “gerçek ve eleştiri”de bizim
hoşumuza gitmedi.
Bu durumda ne yapmalıyız?
”Siz zaten hep böylesiniz” mi demeliyiz?
Yoksa “acaba benim hatam nerede” diye mi
düşünmeliyiz.
Hangisini yapmamız bize çok şey kazandıracaktır?
Pekâlâ, siz hiç düşündünüz mü acaba, eleştiri yapanın
amacı sizce ne olabilir? Doğruyu size göstermekten başka?
Ne o sizin nede siz onun ekmeğini veriyorsunuz.
Bana göre o yaşlımıza “söylediği doğrulardan” dolayı
laf ederken daha bir dikkatli olmalıyız.
Yaşlı insanlarımıza göstereceğimiz özveri ve tahammül
onları mutlu edecektir.
Saygıda esas olan karşılıklı olandır.
Eleştiriye ve “gerçeklere” tahammülsüzlükle bir
yere varılamaz diye düşünüyorum.
Burada sözüm hiç kimseye değildir ama aynı zamanda
herkesedir.
“Uzun zaman önce… Yılan yoktu, akrep yoktu, aslan
yoktu, sırtlan yoktu, vahşi köpek yoktu, kurt yoktu, korku yoktu, dehşet yoktu…
İnsanın rakibi yoktu.”
Bu özlem dolu satırlar, olasılıkla MÖ.3.binyıla ait… Barış, huzur ve istikrar için bilinen kadim seslerden biri… Samuel
N. Kramer tarafından, Sümer tabletlerinden çevrilerek literatüre
kazandırılmıştır.
Uzun uzun yıllar önce insanların barış ve huzur
istemesini gıpta ile okuyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder