4 Aralık 2012 Salı

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA KAĞNI KOLLARI (II)


Ayın altında kağnılar gidiyordu
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru
Toprak öyle bitip tükenmez
Dağlar öyle uzakta
Sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle
ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında,
ve ayakları altında akan
toprak
toprak
ve topraktı
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbarlar çırılçıplaktı
 (humbar: el ile atılan yuvarlak bomba)
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine…

Nazım Hikmet

Fevziye Abdullah Tansel “Kurtuluş Savaşı’nda Kadın askerlerimiz” adlı eserinde anlatıyor.

Kastamonu Valiliği’nin Çankırı Mutasarraflığına ve Dâhiliye Vekâletine gönderilen 15-16 Haziran 1921 tarihli şifreli yazılarında, İnebolu’dan mühim miktarda cephane gönderilmesine devam edildiği, bunların Çankırı’ya kadar zarara uğramadan naklinin sağlandığı, bu askeri malzemenin 1500 araba ile 2600 hayvana yükletilip gönderildiği haber veriliyordu.

Malzemeyi götürecekler arasında kocası Çanakkale’de şehit düşen yaşlı bir kadında bulunuyordu.

Aslen, İzmirli olan, buranın 15 Mayıs 1919’da Yunanlılarca işgalinden sonra Balıkesir’de çete teşkilâtına katılan Mustafa Necati, 13 Eylül n1921 Sakarya zaferinden az öncesine kadar, istiklâl mahkemesi reisi olarak Kastamonu’da bulunmuştur.

Mustafa Necati “Uzun ve gölgesiz yollardan kesintisiz, sürekli bir akışla harp meydanlarına inen mübarek kafilelere her zaman rast gelirdim; levha hiç değişmezdi, zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar ve hatta çocuklar…

Çok defa yolun kenarına çekilir, onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi bir musiki gibi dinlerdim. Yalnız cephede dövüşenler değil, bunlar da takdire layık birer kahramandı” diye yazmıştır.

Tanık olduğu bir kahramanlık olayını da şöyle anlatmıştır;

“Bir gün evvel yağan karların doldurduğu uzun yollardan geçerek mahkememiz müfrezesiyle, Çerkeş önlerinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rast gelmiştik. Beyaz bir geceyi andıran bir gündü; güneş bulutlara girmiş, tabiat kefenlenmişti.

Mücessem bir hüzün halinde kalplere damlayan umumi sükûtu bozan hiçbir ses yoktu…
  
Kafileye yaklaştık ve selamlaştık
.
Biz soğuktan yamaçlar altında bile titrerken, tek yorganını da arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce, içimde takdirle karışık bir merhamet sızladı.

Arkasına sardığı peştamalı içinde ara sıra hıçkıran bir çocuğun üzerine bile örtmeden yorganını niçin arabaya serdiğini sordum;”üşümez misin sen nine? Bak çocuk donacak yorganı örtsene !” diye arabanın üstünü işaret ettim. Bu sözü garip bir tarzda karşıladı, benim cevap beklediğimi anlayınca, mukaddes bir şeye teveccüh eder gibi kağnıya doğru koştu.

--Kar sepeliyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım! dedi ve yorganın uçlarını iyice serdi. Kar sepelemeye başlamıştı; o zaman anladım ki cephaneleri ıslatmamak için bu fedakârlığı yapıyor. O vakit, deminki merhametimden utandım bile”

Kastamonu ve Çankırı yöresinin karakışının ve soğuğunun Küre ve Ilgaz dağı eteklerinde hiçte küçümsenmeyecek sertlikte olduğunu yörede yaşayanlar bilirler.

O yıllarda ve o şartlarda bu fedakârlığı gösteren o yöre kadınlarının mücadelesini takdirle karşılamamak mümkün müdür?

Bu vatan toprağı ve insanı birçok badirelerle karşı karşıya gelmiş, o badireleri elbirliği ile ve verdiği olağanüstü mücadeleler ile püskürtmesini bilmiştir.

Bu kahraman Türk analarının dondurucu soğukta;

--Nine, üşüyor musun? Sorusuna verdiği cevap.

--Hayır, oğul, üşümüyorum. Düşman, topraklarımıza bastığı günden beri içim yanıyor, şeklinde olmuş ve onları daha bir yüceltmiş, onurlandırmıştır.
      

4 yorum:

  1. ...Bu vatan toprağı ve insanı birçok badirelerle karşı karşıya gelmiş, o badireleri elbirliği ile ve verdiği olağanüstü mücadeleler ile püskürtmesini bilmiştir...
    Aynı ruh ve mücadele gücünü canlı tuttukça, bu Milletin üstesinden gelemeyeceği şey yoktur..
    Hatırlanması ve güncelliği sağlanması gerekli bir konu, emeğinize sağlık Hüseyin Hocam. saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hanife Hanım; benim burada vermek istediğimde söylediğiniz gibi geçmişin badirelerini ortak bir ruh ile püskürtmemizdir.
      Bu bağlamda bugün ötelediğimiz, cinayetlere, töre illetine, çocuk gelinler gerçeğine kurban verdiğimiz kadınların dün bu vatan için cephe gerisinde yaptıklarıdır.
      Şerife bacıların, Kara Fatmaların, Ayşelerin, Eminelerin yaptıkları ile bu vatan kurtulmuştur.
      Vatanı için cephede şehit olanların yanı sıra cephe gerisinde var güçleri ile çalışanları da bilmek gerektiğini vurgulamak,
      Kadınlarımıza saygı duymak gerektiğini vurgulamak için yazdım.

      Sil
  2. Ah eski ninelerimiz ah.Ne güzel cevap vermiş düşman işgali altındayken içinin yandığını.Gerçekten Türk Milletinin başından inanılmaz olaylar geçmiş.Sürekli taaruza uğramış ama hiçbir zaman yılmamış.Analarımız,babalarımız,çocuklarımız ellerinden gelen herşeyi yapmIŞLAR.Toprak altında yatan ceddimizi unutmamalıyız.Gerekirse bizler de kanımızın son damlasına kadar savaşmaya hazırız.Büyük Türk Milletini Allah korusun!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişin yaşanmış gerçeklerini okumak ve bilmekle
      Geleceğimize yön veririz.
      Geçmişin mücadeleci analarının yaptıklarını
      Bildikçe
      Cefakar, vefakar analarımızın, kadın ve kızlarımızın değerini daha iyi anlarız, biliriz.
      Teşekkürler "Kitap Cumhuriyetim".

      Sil