1915 yılında yaşanan olaylar nedeniyle Ermeni
soykırımı iddiaları her yıl 24 Nisan tarihinde temcit pilavı gibi pişirilip ABD
Senatosu Dış ilişkiler Komitesine sunulur. Nitekim bu yılda hazırlanan tasarıyı
gündemine alan ilgili komite 'Ermeni Soykırımı Karar Tasarısı’nı 12'ye 5 oyla
kabul etti. Ancak ilgili tasarı 24 Nisan'dan önceki son çalışma gününde ABD
Senatosu'nun genel kurul gündemine alınmadı.
Bugüne kadar bu konuda onlarca yazı yazıldı çizildi.
Ermenilere gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için Osmanlı, Rus, Ermeni, İngiliz,
Fransız arşivlerinde var olan belgelerin tarihçiler tarafından incelenmesi ve
olayların gerçek nedeninin ve oluş biçiminin ortaya çıkarılması istendi.
Ermeni tehciri konusunda karar verecek olanların
siyasetçiler değil tarihçiler olması gerektiği anlatılmaya çalışıldı. Lakin ne
Ermenistan Devleti ne de diaspora buna yanaşmadı. Çünkü gerçeklerin arşivlerde
yattığını ve gün yüzüne çıktığında bugüne kadar ısrarla soykırım yapıldı iddialarının
havada kalacağını biliyorlardı.
Ermeni soykırımı iddiaları üzerinde önemli bir milat
da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 17 Aralık 2013 tarihli Perinçek -
İsviçre kararıdır. Bu karar Ermenileri oldukça endişelendirdi. İsviçre
Hükümetine göre "soykırım yoktur" demek suçtu. Perinçek'in AİHM' ye
açtığı ve kazandığı dava bununla ilgilidir.
Ermenilerin yıllardır iddia ettikleri soykırım
kampanyası asılsızdır. Osmanlı Devlet arşivlerinde, 1915 yılında
alınan tehcir kararının; ırk, din vb. nedenlerle alakalı olmadığı,
Osmanlı Devleti’nin o yıllarda (I.Dünya savaşı yılları) çeşitli cephelerde
Ruslara, İngilizlere, Fransızlara karşı yürütülen savaşlarda isyan eden Ermeni
çetelerinin düşman güçlerine yardım ve yataklık etmesi, orduyu cephe gerisinde sabote
etmesi nedenleri yatmaktadır. Bu durum karşısında Osmanlı Hükümeti kayıtsız
kalmamış Ermenilere yönelik sevk ve iskân kararı almıştır.
Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan Ermeni
nüfusun doğu bölgelerinde düşman güçlere yardım ve yataklık etmesi, çeteler
kurarak halka yönelik katliamlar yapması sonucu sadece doğuda yaşayan
Ermenilere yönelik tehcir kararı alınmıştır. Batı bölgelerinde yaşayan
Ermenilerin güvenlik tehdidi oluşturmamaları nedeniyle tehcir kararı
uygulanmamıştır. Demek ki olayın nedeni arşivlerde de belirtildiği gibi savaş
sırasında sınırları içerisinde yaşadıkları Osmanlıya karşı düşmanla işbirliği
yapmalarıdır.
Öteden beri 1915 olayları ve asılsız iddialar
ülkemize dost veya düşman devletlerce politika malzemesi yapılmaktadır. İşin
bir diğer yönü ise emperyalist güçlerin Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan
azınlıkları devlete karşı kışkırtmak ve kendi amaçları doğrultusunda
kullanmaktır.
1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın ve 1918 tarihli
Mondros silah bırakışmasının maddeleri incelendiğinde emperyalist güçlerin
Anadolu topraklarını paylaşmayı planlandıkları ve dönemin olayları
irdelendiğinde de bu amaçla azınlıkları ve özellikle Ermenileri kullandıkları görülecektir.
Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma
hayalinde olan Ermeniler birtakım dernekler ve partiler kurmuşlar, çeşitli
sebeplerle olaylar çıkarmışlar ve yörede yaşayan Türkleri katletmişlerdir.
Birinci Dünya Savaşı'nda Türk askerinin çeşitli cephelerde bulunmasını fırsat
bilip devlete ihanet etmişlerdir. Düşmanla işbirliğinin yanı sıra savunmasız ve
silahsız yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden suçsuz insanlara karşı akla hayale
gelmeyecek yöntemlerle katliam ve işkence yapmışlardır.
Katliamın izleri bugün bile yaşlı insanların
anlattıklarından, son yıllarda Erzurum ve çevresinde açılan toplu mezarlarda çıkan
Türklere ait olan çeşitli materyallerden anlaşılmaktadır. 1985
yılında yapılmakta olan Kars – Arpaçay karayolu genişletme çalışmaları
sırasında toplu mezarlar dozerler tarafından ortaya çıkarılmıştır. O yıllarda
Kars yöresinde görevli olduğum için bizzat ortaya saçılmış insan kemiklerine
şahit olmuştum.
Ermenilerin Erzurum, Oltu, Kars,
Sarıkamış ve bağlı köylerde, Akbaba, Çıldır, Göle, Zerdaş (Arpaçay)
bölgelerinde, Kağızman, Iğdır, Erivan, Tuzluca, Trabzon ve çevresinde, Bitlis
ve çevresinde, Van ve çevresinde, Diyarbakır ve çevresinde yaşayan Türk nüfusu
katlettikleri ve mezalim yaptıkları bilinmektedir.
Bu ağıtlardan biride Kars'ın doğusunda bulunan Kaleköy'ünde
(Derecik) kırımdan kurtulan 11 kişiden biri olan Âşık Kahraman (1863-1944), bu
köyde altı yüz altmış kişinin bir yere doldurularak, 15 Nisan'dan sonra nasıl
kırıldığını ağıt - destanında şöyle anlatmıştır:
1918 Kaleköy (Derecik) kırgınına ağıt:
"Ey
ağalar nasıl diyem derdimiz
Vardı
zulüm sonu arşa dayandı
Ermeni,
İslâm kırdı, taladı,
Mazlumlar
âmânı, Arşa dayandı.
Kalo'nun
köyünü bastı, ceng açtı
Mitralyöz,
tüfenkle od, ateş saçtı
Ana;
Evlat attı, dağ-taşa kaçtı
Sâbiler
şivanı(yas), Arşa dayandı.
......
Altı
yüz altmış can, battı kırıldı,
Çoğu
yandı, geri kalan vuruldu,
Bu
köyün defteri artık dürüldü,
Hâlinin
yamanı, Arşa dayandı."
Ağıt toplam 12 kıtadan ibaret olup 11 Haziran 1939'da
Âşık Kahraman tarafından yazdırılmış, yazım bitmeden tekrardan yaşadığı o
günlerin acısıyla bayılmıştır. Bu ise o günlerde yaşanan acının ne denli büyük
olduğunu göstermektedir.
Ermenilerin yaptıkları mezalimler hakkında Sâmiha
Ayverdi'nin "Türkiye'nin Ermeni Meselesi" kitabında Van Jandarma Alay
Kumandanı'nın raporunda, Ermeni çetelerinin yaptığı vahşet, insanlık dışı
muamele şöyle anlatılmaktadır.
"Ruslar
Osmanlı hududuna tecavüz ettikleri zaman, Van Ermenileri öteden beri beklemekte
oldukları fırsatın gelmiş olduğuna kani olarak ötede beride kıyâm edip ihtilâl
hareketine başladılar. Bunlar müdafaasız müslüman köylerine, yolcu ve postalara
tecavüz etmek ve ordu için celbedilen erzakı bazı güzergâhlarda pusu kurmak
suretiyle yağma etmek gibi hareketlerde bulunarak daha evvel kararlaştırılmış
programın hızla tatbikatına başladılar."
Rapordan da anlaşılacağı gibi Ermeniler rahat
yaşadıkları topraklarda Osmanlı'nın zayıf döneminde, Rus-Osmanlı savaşını
bahane edip harekete geçmişler, önceden planladıkları mezalimi uygulamışlardır.
Karşı koyacak düzenli ve silahlı bir güç yoktur. Savaş
nedeniyle eli silah tutan erkekler çeşitli cephelerde savaşmaktadır. Karşılarında
silahsız ve savunmasız masum insanlar vardır. Bunların büyük bölümü de
kadınlar, çocuklar ve yaşlılardan oluşmaktadır.
Raporda yazılanlara göz atmaya devam edelim:
”Mirgehi
köyünde Muhtar Molla Hasan, köylüleriyle Ruslara önderlik eden Ermeni
çetelerinden aman diledikleri halde âdeta koyun boğazlanır gibi gaddarâne şehit
edildiler. Elli sekiz nüfuslu köyden sekiz erkek, on iki kadın, on sekiz çocuk
şehit edilmiş, geriye kalan kız ve gelinler ise Ermeniler tarafından
götürülmüştür.
Çarıkser
köyünde bir çocuğun bir süngüye takılarak kuzu gibi ateşte kızartıldığı birçok
kimseler tarafından ifade edilmiş ve cesedin enkazı bizzat müşahede edilerek
hâdisenin doğruluğu tespit edilmiştir. Ahurik ve Avazerlik köyleri arasında
dört kişinin elleri karınlarına, tenasül uzuvları ağızlarına sokulmuş vaziyette
cesetleri bulunmuştur…
Ahtucu
köyünde Kemo ismindeki şahsın karısı Zeliha tandır başında ekmek pişirmekte
iken, altı aylık çocuğu ateşe atılarak, anasının gözü önünde pişirilmiş ve
kendisine yemesi emredilmiş; red etmesi üzerine zavallı vâlidenin bir bacağı
tandıra sokularak merhametsizce yakılmıştır.”
Ermenilerin
masum halka karşı yaptıkları içler acısıdır.
Ermenileri her yıl gündeme getirdikleri bu iddianın sebebi, acaba biz yeterince kendimizi anlatamadığımızdan mı? Bizim yöneticilerimiz pasif mi kalıyor kendimizi anlatmakta diye düşünmüyor değilim. Kaldı ki kendi ülkesine, onu yetiştiren millete ihanet edip, "Türkler soykırım yaptı" dediği için Nobel Ödülünü kazandıktan sonra başka söze gerek yok. Yazık 600 bine yazık Ermeni caniler tarafından hunharca katledilen vatandaşımızın kemikleri sızlıyordur. Hocam emeğinize sağlık... Sağ olun.
YanıtlaSilSaygılar.
Düşüncenizi ben de düşündüm aslında. Fakat öteden beri gerekli açıklamaların yapıldığını ve söyleneceklerin söylendiğini sanıyorum.
SilAnlamak ve gerçeği görmek istemeyenler, ülkemiz üzerinde amaçları olanlar "odunum da odunum" yaklaşımında milim sapmadan bildiklerini çıkarları doğrultusunda söyleyip duruyorlar.
ABD dünya jandarması ya.
Ermeniler her yıl ABD Kongresine ve Senatosuna, Temsilciler Meclisine vs. başvurup duruyorlar. ABD'de bunu çıkarı doğrultusunda demoklesin kılıcı gibi kullanıyor aklı sıra.
Yorum için teşekkür ediyorum Hanife Hanım. Saygılar.
Sevgili Hanife'ye katılıyorum, biz kendimizi yeterince anlamatıyoruz, üstüne üstlük Ermeniler başta ABD, sürekli 'kurban', 'mağdur' rolü oynayarak bu savaşın tek kurbanı onlarmış gibi yaygara kopartıyorlar, o kadar çok Türkleri barbar soykırımcı gösteren forum siteleri, web siteleri var ki....bir tanesinde vaktiyle yazışmıştı, iki gün içinde beni engellemişlerdi. Ayrıca günümüzde bile yaptıkları vahşet misal - Hocalı katliamı Ermenilerin gerçek yüzünü ortaya koyuyor biz bunu bile dünyaya yansıtamıyoruz.
YanıtlaSilGeçenlerde bir Amerikalı, Fein, Ermeniler 2 milyon Osmanlı'yı öldürdüğünü bunun da Beyaz Saray arşivlerinde olduğunu anlatmıştı. Dünyaya yaymalıyız bunu. Sosyal medyayı kullanarak.
Perinçek'in bu konudaki çalışması büyük bir başarıdır, iyi iş başardı gerçekten.
Hocam yazdıklarınız rahmetli anneannemin anlattıklarını da birebir doğruluyor, düşmanla işbirliği yapmışlar, tandırda yakılan bebekleri anneannem de anlatmış:( kötü olan şey suçsuzların, çocukların da - her iki taraftan- bu savaşta öldürülmesi, savaşta zaten kurbanlar daima masumlar oluyor sadece suçlular ve işbirlikçiler değil...şimdi normali bunları unutmak, deşmemek ama sürekli deşmelerinin sebebi sanırım Türkiye'den toprak talebinde bulunacaklar!!! Hanife'nin dediği gibi Orhan Pamuk gibi hainler oldukça biz daha çok kaybederiz...
emeğinize sağlık, saygılar
Ermeni terör örgütü ASALA'nın dış temsilciliklerimize ve Fransa'nın Orly Havaalanında gerçekleştirdiği saldırıları unutmadık.
SilBir söz vardır "ermeniden dost bilmem neden post olmaz" diye.
Bu sözüm Ermenileri ötekileştirmek amaçlı değildir.
Birinci Dünya Savaşı süresince bulundukları Doğu Bölgelerinde masum halka karşı uyguladıkları akıl almaz insanlık dışı muameleleri ve işkenceleri okudukça insanın başka söyleyeceği söz kalmıyor.
Yorum için teşekkür ederim Müjde Hanım Kardeşim. Saygılarımla.
Merhbalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilHer yıl Nisan ayına girdiğimiz de ben de böyle Ermeni vahşeti ve onların tehciri konusunda araştırmalar yaparak yazılar yazmak istiyorum. Ama bir türlü nasip olmadı. Sadece Hocalı katliamı ile ilgili bir yazı paylaşmıştım.
"Asılsız Ermeni İddiaları" ile hazırladığınız makaleyi okudum ve çok beğendim. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Emperyalist ülkeler hala, asılsız Ermeni iddialarını her seferinde gündeme taşıyarak her seferinde de gülünç duruma düşüyorlar. Tüm dünya çok iyi biliyor ki, Osmanlı mahiyetindeki hiç bir gayri müslim tebasına karşı soykırım gibi bir mezalim uygulamamıştır.
Selam ve dualarımla.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilKonuya açıklık getirmek üzere, dönemi yaşamış Ermeni yazarlarından Kapriel Serope Papazian, 1934 yılında Boston'da yayınladığı "Patriotism Perverted" (Yanlış Yurtseverlik) adlı kitabında aynen, "eğer taşnak liderleri savaş sırasında daha ihtiyatlı davranmış olsalardı" bu faciaların yaşanmayacağını yazmıştır.
Tehcirin sebebinin bir soykırım arzusu olmadığını herkes biliyor. Osmanlı ölüm-kalım savaşındayken Ermeni komitelerinin yine Osmanlı'yı arkadan vuran askeri faaliyetleri yüzünden tehcirin uygulanması kaçınılmaz olmuştur. Üstelik tehcir sırasında devlet görevlerindeki Ermeniler, yerlerinde görevlerine devam ediyorlardı. Nazi Almanyası'nda yüksek devlet görevlisi Yahudiler olduğunu kim söyleyebilir.
Selam ve dualarımla.
Merhaba recep Bey;
SilHer iki yorumunuz için de teşekkür eder saygılar sunarım.
ermeni iddialaı karşısında dünden bugüne sayısı oldukça fazla olan araştırma, inceleme, makale, yorum yazılmıştır.
Diaspora Ermenileri ve Ermenistan Devlet yetkilileri bunların hiç birine aldırış etmemiş; aksine her geçen yıl, 1915 yılı Ermenilerinin yaptığı kırımları değil, Osmanlının tehcirini ve soykırım yapıldığını iddia etmiştir.
Güzel bir konuya değinmişsiniz. Yahudiler ve Hitler Almanyası konusuna.
Hitler Almanyası Yahudileri gaz odalarında katletmiş, fırınlarda yakmıştır.
Lakin Alman Yahudileri Ermenilerin yaptığı gibi ne devlete isyan etmişler, ne de devlete karşı bir dış güçle işbirliği yapmışlar, ne de bağımsız bir devlet peşinde olmuşlar.
Bu bağlam da iki olayın bir bağlantısı yok.
Bunu siz de belirtmişsiniz zaten.
Saygı ve selamlarımı yolluyorum Ankara'ya.