Ataköy
Metro istasyonuna bakan kahvedeyken geçmişin yaşam anlayışından da söz açıldı. Araç
trafiğine kapalı meydanın dört bir yanında kümelenmiş, müşteri bekleyen iş
yerlerinin çevresinde geç saatlere kadar meydanı boş bırakmayan insan selinin
kültürel değişiminden de.
Geniş
sundurmanın altında üst kısımları hasır küçük bodur iskemleleri, tozla kaplı masaları
ile kahve düzeni açtırmıştı kültürel değişim konusunu.
Batının
dizayn edip üretimini yaptığı ürünlerin zaman içinde doğuya taşınmasını
benimsemiş, bir bakıma kabullenmiştik. Ne de olsa gelişmişlik denince aklımıza batı
geliyordu. Doğuya özgü olan pek çok şey batıda kendine yer bulmuştu. Kahvehane
düzeni de bunlardan biriydi. Doğunun
kültürel yapısı her yerdeydi artık.
Meydan
ayakkabı dükkânları, oyuncakçıları, sokağın köşesinde “eski kitap alınır” ilanı
ile dikkati çeken sahafı, kuyumcuları, döviz büroları, dönercileri, telefon
satan işyerleri, ayakkabı tamircisi, terzisi, dershaneleri, AVM ve banka şubeleri ile kalabalığı kendine
çekiyor. Az ileride bulunan E-5 karayolunda akan trafiğin gürültüsüne alışmış
milli piyango satıcıları, seyyar satıcılar, dilenciler, simitçiler ekmek
parasını çıkarmanın peşindeler. Ve son günlerde sayıları gittikçe artan
Suriyeli ve Afrikalı göçmenler.
Günün
her saatinde hareketliliğini koruyan, sabahları ve akşamları artan kalabalığı
ile üst geçitteki yaya trafiğinin bıktırıcı görüntüsü genç kadınların ve erkeklerin
rahatça sohbet ettikleri, sigaralarını tüttürüp, Red Bull’larını yudumladıkları
cafe önlerine konmuş masalara çok yakın. Bazı erkeklerin atkuyruğu var,
bazılarının kulaklarında küpe. Çarpıcı rujları ve umursamaz figürleri ile dikkati
çeken, ellerinde son model telefonları durmadan mesaj yazan genç kızlarda ise hızma.
Anne
babaların büyük umut bağladıkları gençler. Aynı zamanda ailenin eğitimi,
kültürel anlayışı bağlamında, en çok baskı altında kalanlar. Onlar artık eski
ile yeniyi bir araya getiren bir dünya da yaşıyorlar. Dün ile bugün arasında bağlantı kurulduğunda,
bildiklerimizin artık demode olduğunu düşünüyorlar. Toplumdaki trendlere daha uyumlu
olan gençler modern hayatın labirentlerinde anne babalarına rehberlik ediyorlar.
Kokoreçten
Pizza Hut'a, Tantuniden McDonald's'a kimlik değişiminin yaşandığı, "Men and Women like to smoke and drink
beer, wine and whiskey" (Erkekler ve kadınlar sigara içmeyi, birayı,
şarabı ve viskiyi sever) anlayışının
tavan yaptığı; diğer içeceklerin pabucunun dama atıldığı kültürel dönüşümün varlığına
şahit oluyoruz. Kırsalın yaşam anlayışının yerini varoşların eğreti gecekondu
anlayışına terk ettiğine de.
Değişim
o kadar hızlı gerçekleşmiş ki, insanlar geçmişin gelenek ve göreneklerini
öğrenemeden Nevizade benzeri sokaklarda gördükleri davranışları benimsemişler.
Büyüklere ve yaşlılara saygı hak getire. Vicdanlar poşetlenmiş vaziyette.
Kimsenin kimseye yardım edesi yok. “Her koyun kendi bacağından asılır”
sözünü benimseyenlerin sayısı gittikçe artıyor.
Öte
yandan, “eskiden babalar emir verirdi, ama şimdi babalar evlatlarını dinliyor” anlayışını benimsemiş, kültürlü, yaşadığı
çevreye duyarlı gençlerin olduğunu bilmek insanın içini ferahlatıyor.
Farklı
tarzlar ve etkilerden oluşan bir karışım, sokakların ve meydanların öne çıkan
niteliklerinden. Doğuyla batının, zenginle yoksulun, dilenciyle seyyar
satıcının, özel arabayla toplu taşım araçlarının aynı potada buluştuğu İstanbul
yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde kozmopolit coşkusunu yok edememiş.
Görüntüye
bakıldığında orta sınıf için endişeli bir sürecin olduğu görülür. Olanaklar
ikiye katlandı, ama her bir olanaktan yararlanma ve hiç birini kaçırmama arzusu
baskı yaratıyor. Elde edilen her şey, bunun en yenisi ve en iyisi olmadığı
düşüncesinin yarattığı düş kırıklığını da beraberinde getiriyor.
Bencillik
had safhada. Vurdumduymazlık, kitap ve gazete yerine internete bağlanan
telefonların tercih edilmesi, bilgiye erişimi engelliyor. Devasa reklam ağının
etkisi altında geleceğini sorgulamaktan uzak bir nesil yetişiyor. İnternet
cafeler okul çağında gençlerle dolu. Fast food işletmeciliği tavan yapmış,
yemek kültürü alışkanlığı yerini Chicken'daki baharatlı tavuk kanatlarına
bırakmış.
Bir
kaç yıl önce yenilenen bir eşya artık eskimiş görünüyor. Günlük konuşma ve
yazma dilimiz, kültürümüz yozlaşıyor. Özgürlük duygusu, bazen daha çok,
diğerinden geri kalmamak için verilen mücadeleyi andırıyor. Gereksiz olanı alma
isteği harcama alışkanlığını körüklüyor. Bu durum kapitalizmin "daha
çok harca" yönlendirmesine yarar sağlıyor. Alınan kullanılsa ya.
İşte o alışkanlık da yok. Vitrinlik malzeme alıyoruz evlerimize. Her taraf tıka
basa kullanılmayan malzemelerle dolu.
Suriyeli, Afrikalı göçmenlerimiz eksikti, o da oldu, hani tv'de izleriz New York sokaklarını görürüz, 72 çeşit millet, yaşlılara saygısız, herkes kendi derdinde, bencillik, tüket, kullan, at...köşebaşında adam boğazlıyorlar kimse dönüp bakmıyor......ne zaman kağıt mendil (selpak) çıktı..o güzelim işlemeli, nakışlı, zarif mendiller yok oldu.. her şey yozlaştı...kitap yerine elektronik kitap okuyan nesil geliyor...halbuki kitabın kokusu bile başkadır...aynı yazdığınız gibi eskidi yenisi çıktı yeni elektronik kitap alınıyor:( mendil deyince kağıt selpaktan ötesini bilmeyen bir nesil doğdu...bizler yine şanslıymışız...rahmetli annem bayramda gelen komşu çocuklarına geleneklere uygun olarak şekerler ve yanında mendil hediye ederdi...yanlarında ayak ayağa oturmanın ayıp olduğu son yıllarmış demek..
YanıtlaSilelinize sağlık
Haklısın Müjde Hanım. Yapacak bir şey yok maalesef olan bitenlere karşı. Kültür erozyonu bu yaşananlar ve kimsenin pek de umurunda değil.
Silbacak bacak üstüne atarak oturmanın ayıp olduğu yazacakken ayak ayağa yazmışım kafam durmuş herhalde....çok yorgunum bu aralar....kusura bakmayın sonradan farkettim düzeltmek istedim:)
YanıtlaSilOlsun ne anlatmak istediğin anlaşılıyor zaten. Teşekkürler.
SilMerhaba Hüseyin bey :)), uzun bir aradan sonra tekrar okuma fırsatı yarattım kendime.. Geleneksel davranışların unutulduğu, bin bir çeşit insanın birbiri ile iç içe geçtiği karman çorman bir zamandan geçiyoruz. Bu nedenle herkes eski zamanlardan, eski insanlardan özlemlerden bahsediyor.. İnsanların kendine yakıştırdıkları aksesuarlar farklılaştıkça davranışları, anlayışları farklılaşıyor. Haydi hayırlısı.. Gelenler yerleşmeden sadece görüp gezip döviz bırakıp gitseler ne iyi olacak. Tabii mazlumlar hariç. Onlara kapımız açık..
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için çok teşekkür eder saygılar sunarım. İyi bir hafta dileğiyle.
SilMaaleseff Hüsey Bey Maaleseff...Bizim Toplum niye bu kadar degisti yaaaa,niyeee
YanıtlaSilSanki böyle tabiri Caizse Ne oldum delisi gibi yasiyor insanlar.Hic kimse de dogru-dürüst para da yok ama,yine de korkunc bir harcama ve alis-veris cilginligi var insanlarimizda.Özgürlügün böyle birsey oldugunu saniyorlar herhalde,ama esyanin kölesi oldugunun farkinda degiller...Fast Food yiyeceklerle insanlarin büyük cogunlugu Obez..Cesitli hastaliklar almis basini gidiyor...insanlar evlerinde yemek yapmaz olmuslar,ailecek yemek yemenin ne demek oldugunu unutmuslar.Yemek Blogu yazari olma nedenlerimden biri de bu,yoksa ne yiyip-ictigimizi görgüsüzler gibi paylasmak icin degil.
Yazinizin her satirina ayri bir yorum yapabilirim.Paylasiminiz ve düsünceleriniz icin tsk.ler Hüseyin Bey.
Regaip kandilinin size ve sevdikleriniz hayirlar getirmesi dilegiyle...
Yorumuna aynen katılıyorum Yıldız Hanım. Yemek konusunda haklısın. Eşim sayfanızı takip ediyor, okuyor. Saygılarımızla...
SilMerhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilTürkiye'de, müşterinin önü bir tezgahla kesilmiş arka taraftaki tereklere mallar dizilmiş bakkal dükkanından başka bir alış-veriş merkezi bilmezken, 1971 yılında Almanya'ya gittiğim de şu an ülkemizde faaliyetini sürdüren AVM'leri gördüğüm de ağzım açık kalmıştı. İnsanlara nasıl güveniyorlar da müşteri ile malları aynı yerde tutabiliyorlar diye hayret etmiştim. Yıllar sonra ülkemizde de Avrupa ülkelerindeki gibi AVM'ler oluşmaya başladı. Avrupalılar basamakları birer birer çıkarak ve kendilerini de geliştirerek bu günkü seviyeye ulaştılar. Bizler ise, tabiri caizse "kabak gülü" gibi birden bire açıldık. İşte olacağı da budur. Gelişmişlik tek taraflı olmamalı, bir bütün olarak gelişmeliydik, değişmeliydik.
Yazınızı okudum ve çok beğendim. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
Selam ve dualarımla.
Recep Bey merhaba;
SilYorumunuzda belirttiğiniz Almanya anınız bir gerçeğin altını çizmekte.
Osmanlıdan ve hatta Selçukludan ya da Orta Asya'dan bu yana çeşitli devletler kurmuş,
Bilim ve ilim alanında değerli ve söz sahibi insanları yetiştirmiş,
tarih sahnesinde var olma mücadelesinde her daim başarı ile çıkmış bir toplumun gelişmiş batı karşısında düştüğü durumun kısa bir özetini veriyor yorumunuz aslında.
Matbaayı dahi batıdan 270 yıl sonra benimseyen bir kültür anlayışının sonucunun yansımasıdır bu ne yazık ki.
Ümmet anlayışından ulus anlayışını benimseyen ve topluma kabul ettiren Mustafa Kemal Atatürk'ün bugün çeşitli kesimlerce ötelenmesi söz konusudur.
Bu öteleme durumu salt M.K.Atatürk'ün fikirlerini değil aynı zamanda çağdaşlaşma ve modern dünyaya adapte olamayı da kapsamaktadır.
Milli Eğitimimizin içinde bulunduğu durum gidişatın ip uçlarını vermektedir.
Elinde telefonlarla mesajlaşmayı parmakların otomatikleşmesine bırakmış bir gençlik,
kendi öz dilini kullanma yerine yabancı kelimelere özenen bir gençlik,
Gelişme kendi kültürümüz doğrultusunda ama modern dünyanın benimsediği ve insan yaşamı için önemli olan gelişmeleri alarak devam etmelidir.
Yorum için teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Hüseyin Bey,
YanıtlaSilÖncelikle böylesine konunun cümlelere böylesine sindire sindire anlatıldığı güzel yazınız için teşekkürler.Sokaklardaki değişimden başlayıp insanların günlük yaşayışı ve teknolojinin insan hayatındaki etkisiyle ilgili hoş noktalarınız var.Ama bu değişimin bence en önemli etkisinin medya aracılığıyla yapıldığını düşünen biriyim çünkü çok net hatırlıyorum facebook ilk çıktığında yapılan haberleri yok efendim ilkokul aşkını bulmuş falan filan ..bu şekilde popüler okyrjen bunların yaşamımızda ve toplumda ne gibi değişiklikler yapacağına dair hiç bir haber serisi yapıldığını duymadım.Halbuki teknolojiyi ve bu sanal dünyanın nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili eğitici programlar yada paneller gibi çalışmalar yapılsaydı daha farklı olurdu diyw düşünmekteyim..saygılarımla
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Sayın "Lost"...
Sil"değişimin bence en önemli etkisinin medya aracılığıyla yapıldığını " düşünmekte haklısınız.
Medya toplumun gözü kulağıdır.
Değişim medya aracılığıyla gerçekleştiğine göre medyanın toplumu doğru yönlendirmesi ve bu yönlendirme de medyaya baskı yapılmaması gerekir...
Saygılar.
Hüseyin Hocam yazınızı daha önce okudum ancak yorum yazamamıştım. Henüz fırsatım oldu. Aynı yorumu bilgelogda da yaptım. Şöyle ki; biz çağdaşlaşmayı maalesef Avrupalılaşmak, ya da Batılılaşmak olarak algılıyoruz. İşe tam da burada yanılgıya düşüyoruz. Biz kendimiz olmayı beceremiyoruz. Bizi yansıtmayan bize uymayan şeyleri alıyoruz çağdaşlaşma adına o da uygun olmadığı için olumlu bir sonuç alamıyoruz. Ülkemize getirilen her yeniliği bize uygun düşüp düşmediğine bakmadan olduğu gibi kabul ediyor ve benimseyiveriyoruz. Hal böyle iken kendi değerlerimizi göz ardı ediyor , gençlerimize de öğretemiyoruz. Kapitalizmin dayatmalarından olan tüketim çılgınlığı, insanların rahat yaşama arzusu olayı körüklemekte. Sonuç olarak yazınızda bahsettiğiniz sonuç kaçınılmaz oluyor. Her şey öyle çığırından çıktı ki, ipin ucu öyle kaçtı ki, sanırım tekrar toparlanabilmemiz ancak topluca eğitim ve toplumsal bilincin yeniden yapılandırılması ile mümkün olacak… Yazınız yine mükemmeldi. Kaleminiz daim olsun.
YanıtlaSilSaygılar, selamlar.
Hanife Hanım;
Sil"biz çağdaşlaşmayı maalesef Avrupalılaşmak, ya da Batılılaşmak olarak algılıyoruz. İşe tam da burada yanılgıya düşüyoruz. Biz kendimiz olmayı beceremiyoruz. " düşüncenize katılıyorum.
M.K.Atatürk batıyı hedef gösterirken körü körüne batı yanlısı değil, kendi bünyemize uygun olan çağdaş gelişmeleri alalım demiştir.
Yoksa elbette taklitçilik bünyenin safra kabul edeceği bir durumsa zaten toplumu yanlış yönlendirir.
Bu güzel ve gerçekçi yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygı ve selamlarımla...