Dünyanın üzerinde kara bir bulut dolanıyor. Yer altı
ve yer üstü kaynaklarından dizginlenemeyen bir kâr hırsı, arsız bir servet
biriktirme tutkusu canlı yaşamının geleceğini karartıyor.
Yeryüzü kazılıyor, yırtılıyor, yıkılıyor, yakılıyor
ve bambaşka bir bedene bürünüyor. Her yıkım onarılması güç sonuçlar doğuruyor.
Tarım toprakları erozyona kurban veriliyor.
Kullanılabilir milyonlarca ton su israf ediliyor. Tonlarca gıda ürünü
çöpe atılıyor. Yaşadığımız coğrafyanın omurgası değişiyor. Adeta soğuk,
tekdüze, durgun bir yaşam biçimi ile hayatı yutuyor.
Bu olumsuz gidiş karşısında ülkemizin durumu nedir?
Verimli topraklarımız erozyona kurban edilmiyor mu?
Tonlarca kullanılabilir su israf edilmiyor mu?
Tonlarca gıda ürünü çöpe atılmıyor mu?
Bu ve benzeri onlarca soruya olumlu yanıt verebilir
miyiz?
Gerçek o ki Dünya coğrafyasının ayrılmaz bir parçası
olan Anadolu coğrafyasında da benzer çevresel olumsuzluklar görülmektedir.
Termik santral için Yırca'da bir gecede 6 bin zeytin
ağacının kesilmesi,
Derelerimiz üzerinde yapılmakta olan HES'lerin kimi
iptal kararlarına rağmen inşaatlarının devam etmesi,
Validebağ Korusu sorunu,
İstanbul'un akciğerleri olan Kuzey Ormanlarında 3.Köprü inşaatı ve 3. Havaalanı yapılması
için binlerce ağacın kesilmesi,
Kent merkezlerinde yeşil alan olarak belirlenen
yerlerin, kentsel dönüşüm kapsamında betonlaştırılması,
SİT alanı olmasına rağmen Bozcaada ve Yassıada'nın
yerleşime açılması,
Bunlar onlarca çevresel sorundan sadece bir kaçı.
Yaşanabilir bir coğrafyaya muhtacız. Betonlaştırılmış alanlar gelecekte daha
çok tarım arazisine ihtiyaç duyacak olan insanların işine yaramaz.
Koruları, ormanları, kıyıları, yeşil alanları
buharlaştırarak geleceğimize sahip çıkamayız. Kentlerimizi yaşanabilirlikten
çıkararak sağlıklı yaşayamayız.
Uydu kentler kurarak şehirlerin dokusunu bozmak
kentlerin yaşanabilirliğini kaybetmesine neden olacaktır.
Yaşayabileceğimiz başka bir dünya yok. Bunun
bilinciyle hareket etmemiz gerekir.
Tarihimize, kültürümüze,toprağımızı, suyumuza sahip
çıkmalıyız. İnsana hüzün veren olumsuz gelişmelerin alternatifini mutlaka
bulmalıyız.