Şilili bir demiryolu işçisi baba ile bir öğretmen annenin çocuğu olan, ülkesinde ve İspanya’da faşizme karşı güçlü duruşu ile bilinen Pablo Neruda bir şiirinde şöyle diyor:
“Gözlerim arar onu, çağırır yanıma
Yüreğim çağırır, ama yoktur bu sefer
Böyle gecelerdeydi beyazlaşır ağaçlar
Gayrı ne eski biziz ne de geceler.”
Pablo Neruda’nın dediği gibi gayrı ne bizler eskisi gibiyiz ne de yaşam. Ne kaybolan umutlarımızı aramaya gücümüz var ne bilgisizliği, cehaleti yenmeye. Ne özgürlüğe ulaşmanın kaygısını taşıyoruz ne aydınlanmaya yüreğimiz yetiyor.
Ne gözlerimiz arıyor dostluğu ne yüreğimiz çağırıyor kardeşliği.
Ne yalanlara karşı koyabiliyoruz ne yalanlarla yaşamanın yükünü atabiliyoruz.
Ne emperyalizmin ayırdındayız ne de sömürünün.
Yelin üfürdüğü selin götürdüğü bir kargaşa içindeyiz.
Toplumsal hafızamızın zayıflığını bir kez daha tescil edercesine geçmişte yaşanan travmaları, olayları çoktan unuttuk. Derler ki insan yaşadığı yere benzer. O yerin toprağına suyuna benzer. Su su olmaktan, toprak toprak olmaktan çıkınca insanda insan olmaktan çıkıyor.
Değişimin yeni boyutu bu olsa gerek.
Çağdaşlaşma dedikleri, hukukun üstünlüğü ileri demokrasi dedikleri, aydınlanma dedikleri, kula kulluğun yok edilmesi dedikleri, fikir ve düşünce özgürlüğü dedikleri bu olsa gerek.
Yani ne cehalet içindeyiz ne de kör karanlık. Ne vurdumduymazlık benliğimizi sarmış ne de unutkanlık.
Ne işsizlik etrafımızda kol geziyor ne açlıktan yaşamını yitirenlerin varlığı.
Ne çıkarcılık var ne de yandaşlık. Ne üçkağıtçılık var ne yobazlık.
Haktan, hukuktan, yoksuldan, insan haklarından, demokrasiden, cumhuriyetten, aydınlanmadan yana olmak mı önemli yoksa “üç maymunu” oynamak mı?
Görmedim.
Duymadım.
Bilmiyorum.
Ne var ki olan bitenleri tribünlerde izleyenler stadyum yıkıldığında en büyük zararı görecek olanlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder