İnsan sevgisinin yüzyıllardır çiçek açtığı kadim Anadolu topraklarında hangi vicdan, hangi düşünce, hangi yürek böyle bir şey yapabilir diye düşünmeden edemiyor insan. Utanmazlık, rant elde etme gayreti, duyguların vicdansızca sömürülmesi sıradanlaşmıştır ne yazık ki sırıtan yüzlerde.
Kendisini Şeyh olarak tanıtan vicdansızın Bursa’da sözde müritlerine uygun gördüğü “nitelikli cinsel saldırı” belleklerde tazeliğini korurken, bir başkasının “Peygamber soyundan geliyorum” iddiası ile Gebze’de yüzlerce insanı “Bizden ev alan cennetten ev almış sayılır” diyerek dolandırması insanın nutkunun tutulmasına neden oluyor adeta. İlgili yakalanınca getirildiği adliyenin önünde “adalet arıyoruz” diye bağıran mağdurların söylenenlere inanıp elinde avucunda ne var ne yok vermesine ne demeli?
İnsanın insana reva gördüğü son derece çirkin yaklaşımın sabahında uyandığınızda tarifsiz bir acı sarar içinizi. Gözleriniz kapanır açılmamacasına. Gün kararmadan simsiyah bir bulut çöker şehrin üstüne. Ayazda buz tutarsınız sonrasında. Nefes alışlarınız sıklaşır, kirpikleriniz birbirine yapışmaya başlar. Adımlarınız kalabalığın ritmindedir artık. Bazen bir sokakta, bazen kalabalık bir cadde de ilerlersiniz. Etrafta ne bir çocuk ne bir kuş sesi vardır artık. Çoktan uzaklaşmışlardır sokakların çığlığından.
Çaresiz kalırsınız bu durumlarda. Bir şeyler söylemek gelmez içinizden. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşananlara şaşıp kalırsınız. Aldatmak ve erdem uzaktır birbirinden. Yaşamları acı ve hüzündür artık onların. Aldatılmışlığın ve parlak günlerin karanlık tortusu çökmüştür üzerlerine.
Bu kaçıncı kandırılış, bu kaçıncı feryat? Yaşanmadı mı daha öncesinde benzerleri? Bu yaşananlar nasıl bir karanlığa savrulmakta olduğumuzu göstermiyor mu?
Hiç kuşku yok ki bu yaşananlar bir aldatmaca bir safsatadır. Kendi menfaati ve çıkarı için diğerlerini kandırmaktan öte bir şey değildir tüm bu olanlar. Çağdaş bir yaşam tarzında kandırılmak, gerçek dışı söylemlere inanmak niye? Ağlamak, sızlamak, feryat etmek sorunu çözecek mi?
Çağdışı söylemlerle insanları çıkarlarına alet edenlerin gerçek niyetlerini anlamak bu kadar mı zor?
Fakir ve cahil insanları sömürme aracı olarak bu tür yaklaşımlar kullanılıyor. Kendi ülkesinin fakir insanlarını bu şekilde sömürmek kabul edilebilir bir şey değildir elbette. Lakin kitlelerin bu tür yaklaşım ve kandırmalara karşı sessizce boyun eğmemeleri gerekir. Geçmişte ve günümüzde yaşanan bu tür olayları sorgulamak, ders çıkarmak ve benzeri tuzaklara düşmemek gerekir.
Bu iki olayda irdelenmesi gereken şey aynı zamanda ahlaksızlıktır. Birincisi kadın erkek ilişkileri bağlamında, ikincisi çıkar elde etme, çalma, kandırma, yalan söyleme anlamında ahlaksızlıktır. Her iki yaklaşımda da toplumun cehaleti söz konusudur. Toplumun kandırılması söz konusudur. Bu kandırmacalarla mücadele etmesini bilmeli, inançlarının ve birikimlerinin sömürülmesine, heba edilmesine olanak vermemeli insan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder