Sazıyla
sözüyle toplumumuz kültüründe önemli bir yer tutan Aşık Veysel ne demişti “Benim
sadık yârim kara topraktır”. Ve yine Nazım Hikmet bir şiirinde “Dörtnala
gelip uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” diyordu.
Yüzyıllardır atalarımızın kanı ile yoğrulan bu topraklar bizim hem namusumuz
hem de övüncümüzdür.
Ve
bu toprakların üzerinde yaşayan insanlarımızın sorunu aslında hepimizin ortak
sorunudur. Ortak sorunu bertaraf etmek ise ortak bir çalışma ile mümkündür. O çalışmanın en önemli ayağı ise eğitimdir.
İnsana yapılacak en önemli yatırım eğitime yapılan yatırımdır. Çünkü
geleceğimizi şekillendirecek olan yine bizleriz, eğitimle şekillendireceğimiz
insanımızdır. Ve insanca yaşamamız buna bağlıdır.
Martin
Luther “Kuşlar gibi uçmayı, balıklar
gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi
yaşamayı...” demiş zamanında. Bu sözün geçerliliğini yitirmesi ancak
insanımızı iyi bir eğitim ile yetiştirmemize bağlı.
Peki,
tek başına eğitim yeterli midir?
Başkaca
hasletlere ve özelliklere ihtiyaç yok mudur?
Elbette
tek başına eğitim yetersizdir. İyi bir eğitim anlayışının yanı sıra demokrasiye,
özgürlüğe, insan hak ve hürriyetlerine, adalet anlayışına ihtiyaç vardır. Üçlü
sac ayağının sarsılmadan durması için ayaklarının sağlam olması lazım hesabı !
Anadolu
topraklarında yedi yüz yıllık bir imparatorluk geçmişinin son yıllarında ve
sonrasında doksan iki yıllık cumhuriyet yaşamımızda; batıyı ve batılı yaşamı
kendimize örnek almaya çalıştık.
Peki,
ne derece batılı olduk?
Hukukumuz
batılıdır.
Rejimimiz
batılıdır.
Ekonomimizi
batıya endekslemiş durumdayız.
AB’nin
kapısını kırk yıldır aşındırıyor, zorda kalınca IMF’ye avuç açıyoruz.
Eğitimimiz
batı modeli eğitim anlayışı ile işliyor işlemesine de, batının eğitim anlayışını
tam uygulayabiliyoruz mu?
Her
ilde üniversite var. Olmayanlarda ise üniversitelere bağlı yüksek okullar var.
Hatta bir kısım ilçe de meslek yüksek okulları var.
Üniversitelerimizde
iyi bir eğitim ile yetiştirdiklerimizin
yanı sıra yetiştiremediklerimize de diploma veriyoruz… Diploma veriyoruz da, üniversiteyi
yeni bitirmiş bir mühendis iş hayatında deneyim kazanmadan, destek almadan
işini tam manası ile yapabilir mi?
Eğitimde
fırsat eşitliği batılı ve ekonomide öyle!
Hatırlıyı
ve cüzdanı şişkini diğerinden ayırmayız!.
Toplumumuzun
algılama yeteneği de batıya endeksli! Yoksa
kendi dilimiz durmuşken batı dillerinindeki sözcükleri kendimize referans alıp
işyerlerimizin adına layık görür müyüz?
Mehmet
Akif'in dediği gibi "Tek dişi kalmış canavar" misali batı gelişmekte olan
mazlum milletleri yüz yıllarca sömürmüş, yer altı ve yer üstü kaynaklarını
kendi ülkelerine aktarmış, sömürgeleştirdiği ülkelerin ucuz iş gücünden
yararlanmıştır. Amaçları kardır. Mazlum ve savunmasız insanları düşünmez. Var
olan varlıklarının satılıp kendilerine muhtaç olunmasını ister. Bizim paha
biçilmez topraklarımızı da parsel parsel
satmadık mı?
Cennet
kıyılarımızda denizle buluşmak için kıyılarımızı satın alan yabancıdan izin
almamız gerekmiyor mu? Madenlerimizi ki özellikle altın madenlerimizi Kaz
Dağlarında, Ovacıkta yabancılara havale ettik. Atadan dededen kalma
geleneklerimize, kültürümüze dudak büker olduk. Sanayimizin yanı sıra
tarımımızda batının denetiminde değil mi? Tütünü, şeker pancarını, haşhaşı
çiftçimiz yetiştiremiyor. Neden? Çünkü kotalı. Belli miktarı aşamazsın. Ee ne
olacak o zaman? Kolayı var batıdan satın alacaksın.
Anadolu’nun
binlerce yıllık kadim tarihinde oluşturulan kültürel varlıklarımızın bir kısmı
batının şehirlerinde sergilenmiyor mu? Bergama sunağı Berlin'de ne arıyor? Müzelerimizde
olması gereken eserler kimi batılı ülkelerin müzelerinin vitrinlerini
süslemiyor mu?
Batının
değerlerini çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için almalıyız. Doğrudur. İlim
neredeyse orada bulup öğrenmek gerek. Bu da doğru. Yanlış olan nedir peki?
Yanlış olan bana göre batı kültürünü alıp kendi kültürümüz içinde
harmanlayamamız. Olay bu kadar basittir.
Misal,
“İnsan
hakları”, “demokrasi”, “düşünce özgürlüğü”, “hukukun
üstünlüğü”, “lâiklik” vs. diyoruz. Diyoruz da. Bir yandan da düşünce
özgürlüğü deyip bu ülkenin emperyal güçlere peşkeş çekilmesine mani olan
Atatürk’e bile saldırıp olmadık yazılar yazıyoruz. Resimlerini çöpe atıp,
büstlerini kırıyoruz. Atatürk’e ve eserlerine saldırmayı düşünce özgürlüğü bağlamında
ele alıyoruz.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilBu vatana bile bile lades der gibi kötülük yapılabilir mi? Bana göre yapılamaz! Ama yapıyorlar. Karış karış ülkeyi satıyorlar. Yarın vatanımız diye sahipleneceğimiz bir toprak da kalmayacak. Ne kadar acı bir durum. En büyük sorunumuz eğitim. Geçim zorluğu içinde olan aileler gerektiği gibi çocuklarına zaman ayırıp onları eğitemiyorlar. Çocuklarımıza sadece okulda verilen eğitim asla yeterli değildir. Eğitimi bir bütün elma gibi düşünecek olursak, aileden alınan eğitim elmanın yarısı, okulda alınan eğitim de diğer yarısıdır. Cahil insanı ikna etmek zor olabilir, ama kandırmak kolaydır. Atatürk'ün binbir güçlükle kurduğu ve bizlere emanet ettiği Cumhuriyeti koruyup kollayamadık. Ve tüm Cumhuriyet değerlerimiz bir bir yok ediliyor. Topla tüfekle geçemediği Çanakkale'yi bizi içimizden bölerek, birbirimize düşman ederek geçme planlarını uygulamaya koyan emperyalist batı devletlerine çanak tutan ve yardımcı olan herkesi lanetliyorum.
Ülkelerinde çıkan iç savaşlardan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli ve Iraklı vatandaşlara bakıyorum ve kendimi onların yerine koyduktan sonra düşünüyorum. Ülkemizde de bir gün aynı şeyler yaşandığında (inşAllah yaşanmaz), ben ülkemi asla terk etmem ve kanımın son damlasına kadar ülkemizi talan edenlerle savaşırım. Çünkü onlar gibi sığınmacı olup, her gün ölmekten, (nasıl olsa bir gün öleceğiz), bir gün ölmek daha evladır diye düşünüyorum.
Selam ve dualarımla.
Yazıyı tamamlayan değerli yorumunuza ekleyecek bir şey yok Recep Bey. Çok teşekkür ederim katkınız için. Selam ve saygılar.
Sil"Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın"
YanıtlaSilHani bu dizeler boşa yazılmadı.... Saygılar.
Doğru dersiniz Tülay Hocam. Katkınız için teşekkürler. Saygılar.
Sil