Diyalektik
kavramı, tez ve antitezin ortaya konulmasıyla belli bir konu üzerinden ortak
değerlerin inşası anlamına gelir.
Bir
bakıma tartışma sanatı demektir. Yani muhataplarını karşıtlıkları kullanarak
ikna etme yöntemidir.
İlk
çağdan bu yana insanoğlu doğru olana ulaşabilmek için yaşanan ve gelişen
olayları akıl süzgecinden geçirmiş, verileri eleştirmiş, yanlış olanı ayıklamış
ve böylece doğru davranışı ve düşünceyi bulmaya çalışmıştır.
Tartışmanın
ilk kuralı karşılıklı saygıdır. Bunu yapmayıp dediğim dedik çaldığım düdük saplantısında
ısrar edersek gerçeğe ulaşmamız olanaksızdır.
Diyalektiğin
izini sürerek bugünkü yaşama düzeyine ulaşmış ileri toplumlarla aramızdaki fark
her geçen yıl açılmışken biz hala tekme ile, küfür ile, hakaret ile birbirimizi
yiyip duruyoruz. Varoşları doldurmuş olanlar bizden bunu mu yoksa karşılıklı diyalog
ortamı içerisinde saygıyı kaybetmeden tartışma sanatının temel koşullarını
yerine getirmemizi mi bekliyor?
Karşılıklı
saygının olmadığı yerde tartışma değil, fikir ve düşüncelerin çukura itildiği,
kelimelerin soysuzlaştırıldığı durum vardır. Güreş minderine çıkmış iki kişinin
karşılıklı salvolarla birbirini yenmek için verdiği kıyasıya mücadelede olduğu
gibi mutlak kazanma arzusu öne çıkar ki bu durum diğerinin fikir ve
düşüncelerine değer vermemek ve kendi fikir ve düşüncelerinin tek ve mutlak
doğru olduğunda ısrar etmek anlamına gelir.
Bu
durumda tartışma değil karşılıklı atışma söz konusudur ve bunun da kimseye
faydası yoktur.
Geçen
günlerde internet ortamında kendi düşüncelerini tek doğru olarak gören,
eleştiriye zinhar müsaade etmeyen biri ile bir konu üzerinde tartışacak oldum
ve maalesef karşılıklı fikir alışverişi değil, adeta
meydan muharebesi yaklaşımı karşısında, sonuçta bir bakıma çalıyı dolanmak
durumunda kaldım.
Tartıştığımız
konu çeşitli coğrafyaların içinde bulunduğu şiddet ortamıydı. Şiddet üretilen bölgelerdeki insanların içinde bulundukları
zor yaşam koşullarıydı.
İnsanoğlunun
bunu hak etmediğini, şiddet ile bir yere varmanın dün olduğu gibi bugünde
mümkün olamayacağıydı. Lakin bazı gerçekleri aklı bir karış havada olanlara
anlatmak deveye hendek atlatmaktan da zor.
Yaklaşım
insan odaklı olmalı. İnsan haklarını ve yaşamın kutsallığını savunmak
lazım. Laf ebeliği yapmanın ya da havanda
bulgur yerine demir dövmeye çalışmanın kimseye faydası yok. Karşındaki bulgur
yerine demir dövmeyi tercih eden bir yaklaşımda olunca bu durumda beyni yerine
bıngıldağı ile düşünenlere gerçeği anlatmanın olanağı da yok.
Oysa
ki gerçekçi ve akılcı yaklaşımlar var olan sorunları çözebildiği gibi, insanlar
arasındaki iletişimi de kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır.
Yeter
ki yol haritasını net ve şeffaf bir şekilde ortaya koyalım ve insanları kendi
hezeyanlarımıza ve çıkarlarımıza göre dizayn etmeyelim.
İnsan
doğasında etki tepki ikilemi söz konusudur. Her etkinin az da olsa bir tepki
alacağını hesaba katmalı, bireysel ve toplumsal bazda atılacak adımları hesap
ederek hareket etmeliyiz.
Aksi
durumda keskin sirke küpüne zarar verecek ve sonuçta düz yolda hedefe varmak
yerine, ortamdan uzaklaşılacak ve çalı dolaşılacaktır.
Hiç
şüphesiz doğrunun yanında yanlışta vardır ve bizler yanlışları doğrulardan
ayırmasını bilmeliyiz.
İnanları
yanlışa değil doğruya, demokrasiye, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaşam biçimine
ve insan haklarının önemine yönlendirmeliyiz.
Yeryüzü
günümüz teknolojisi dikkate alındığında kocaman bir mega köye dönüşmüş durumda.
Uzak bir coğrafyada oluşan bir durumu anında takip
etmek, öğrenmek ve hatta düşünce belirtmek artık anlık bir durum.
İşte tam da bu noktada farklı bir
fikir ve düşüncenin varlığı söz konusu olabilir. Lakin doğru tektir. Benzer
konuda iki doğru yoktur. Doğruyu kabul edip etmemek diğerinin bileceği iştir.
Lakin olan biteni kendi
düşüncemize göre yontmaya çalışıp farklı bir yaklaşıma tahammül etmemek, yanlış
yorumladığını kabul etmemek, yanlışından dönmemek ve bir de argo kelime ve
deyimlerle işin kolayına kaçmak doğru olmasa gerek.
Fikirler farkli olabilir, her konuda... Ama yanlisi ille de benim doyledigim ya da savu dugum dogru, baska fikirler yanlis mutlak saplantisinda olanlarla hangi konuda olursa olsun tartismaya girmek yani daha dogrusu fikir alis verisinde bulunmak mumkun degil. Ve korkarim hangi kultur seviyesinde olurlarsa olsunlar genelde insanlar kendilerinden baskalarinin fikrini kabul soyle dursun dinlemeye bile tahammul edemiyorlar. Insanligin kendisini egitmesi icin daha onunde cook uzun yolu var gibi gorunuyor.
YanıtlaSilDoğru dersin. Bakınız farklı fikir ve düşünceler konusunda yanılmış olmak hiç bir zaman ayıp değildir.
SilMustafa Kemal Atatürk hayatta iken, onun başarmak istediği devrim atılımlarına karşı direnenleri düşüncelerinden dolayı kınamak aklımızdan geçmez.
Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Mehmet Akif, Halide Edip Adıvar toplum yapısında Atatürk'ün giriştiği yenileşme çabalarını, belki farklı nedenlerle yersiz, zamansız ya da gereksiz buluyorlardı.
Bunlar düşüncelerini gizlememişler, dalkavukluğa sapmamışlar, bir köşeye sinip oturmamışlardır.
Atatürk'e açıkça seninle hemfikir değiliz demişlerdir.
Buna rağmen bu muhalifleri saygıyla anıyoruz.
Bunların bir kısmı sonradan yanıldıklarını kabul etmişler ve hiç bir zorunluluğu olmadığı halde, Atatürk'ün vefatından sonra, bunu yine mertçe itiraftan çekinmemişlerdir.
Bu bağlamda farklı fikir ve düşünceler her daim olmuştur.
Olmalıdır.
Olacaktır da.
İnsanoğlu robot değildir.
Tek düşünce yerine doğru bildiği düşünceyi dile getirecektir.
Lakin,
Kırmadan, dökmeden bunu yapmak
saygı çerçevesini taşırmadan yapmak
insana hitap etmeyi bilerek yapmak
ötekileştirmeden yapmak, demokrasiyi özümsüyerek yapmak
insan hakları kavramı çerçevesinde insana saygı duyarak yapmak lazım.
Varsa eğer,
fikir ve düşüncelerinde bir hata bir yanlışlık
Yukarıda örneğini verdiğim Kurtuluş Savaşında mücadele edenlerde olduğu gibi bunu açıkça itiraftan çekinmemelidir.
Lakin,
sizinde belirttiğiniz gibi kimi "nato kafa nato mermer" kabilinde kafa yapısına sahip olan zevat bunu yapmaktan imtina eder.
Çıkarcılık, adam kayırma, rant elde etme gayreti içinde olanların fikir ve düşüncelerinin tekliği konusunda direnmeleri şaşırtıcı değildir.
Ve çoğu aydın kesim bu zavatı dikkate almaz.
Onların düşünceleri de kalıcı asla olmaz.
Önce saygı
dinleme
anlama
sonra fikir ve düşüncelerini açıklama.
Yorum için teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Günümüzde insanlar tamamen tartışma ya da aynı konuda farklı fikir teatisinde bulunmayı pek beceremiyor maalesef. Zira karşıdaki sizin sözlerinizle söylemlerinizle ilgilenmiyor, okuyup anlama zahmetine girmiyor. Yapılan sadece laf ebeliği... Yani size laf üretmek karşılık vermek, sözünüzün altında kalmamak. Laf bulamadığı yerde küfür hakaret devreye giriyor. Hal böyle olunca tartışma kavgaya dönüşüyor. Hani balık baştan kokarmış ya. Yani bizi yöneten hükümette muhalefet aynı şeyi yapmıyor mu? İşleri güçleri birbirlerine laf üretmek. Öyle ki işi hareket boyutuna getirmiyorlar mı? Zira nasıl yaşarsak öyle yönetiliriz. Hüseyin Hocam kaleminize sağlık. Bayramınız kutlu olsun. Selam ve saygılar.
YanıtlaSilMerhaba Hanife Hanım;
SilYorumunuza geç cevap verdiğim için üzgünüm. Bir süredir bloğuma baktım diyemem. Yapmış olduğunuz yoruma katılıyorum. Umarım "demokrasi" nin gereğini bu bağlamda da yerine getiririz. Düşüncelere karşılıklı saygı gösteririz. Doğru tektir. Böylelikle doğru olana daha da yaklaşmış oluruz, düşüncelerimizi ortaya koydukça.
Selam ve saygılar.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilÇok güzel bir konuyu ele almak suretiyle "Diyalektik" üzerine güzel bir makale ortaya koymuşsunuz. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
Herkes yaşadığı toplum içinde insanların bu konuda birbirleri ile diyalog kurup kuramadıklarını çok iyi biliyorlar. İnsanlar arasında sevgi ve saygı olmayınca bırakın tartışmayı birbirlerine verdikleri selamın muhasebesini yapıyorlar. Ben bir gün Allah rızası için hiç tanımadığım birine yolda selam verince, selam verdiğim adam bana: "Hayır mı, beni nereden tanıyorsunuz?" dedi. Ben de "sizi tanımıyorum, sadece Allah rızası için, size Allah'ın selamını verdim" dedim. Adam: "Ya öyle mi!.." dedi ve gitti. İşte bu kadar! Bir de bu adam ile herhangi bir konuyu tartıştığımızı düşünün ve varın sonunu siz düşünün. Geçmiş Ramazan bayramınızı kutlarım.
Selam ve dualarımla.
Merhaba Recep Bey;
SilBen de sizin geçmiş Ramazan Bayramınızı kutlar sağlık sıhhat dilerim.
Karşılıklı diyaloğ ortamının ne halde olduğu yazdığınız örnekte çok güzel anlatılmış. Ekleyecek bir şey yok. Toplum genel de bu durumda. Kutuplaşmanın, ötekileştirmenin kimseye yarar getirmeyeceğinin bilinmesi lazım. Güzel günler ancak dostlukla, karşılıklı anlayışla, birbirimize saygı göstermekle, insan haklarına sahip çıkmakla, demokrasiye olan inancımızı daha da sağlamlaştırmakla sağlanır inancındayım.
Selam ve saygılarımı iletiyorum. Yorumunuza teşekkür ediyorum. Bu güzel yorumla yaptığınız katkı için de ayrıca teşekkürler.