Uyandığımda
güneş epey yükselmişti. Sabahın ilk ışıkları ile etrafı çınlatan bağırış
çağırışlar yerini dinginliğe bırakmış, çocukların bağırış çağırışları da duyulmadığına
göre tere yağı sürülmüş ekmek dürümlerini çoktan yemişlerdi. Gürültüyle yanan
ocağın başında anam "oğul gel
kahvaltını yap" diye seslendi. Ekmek sacının üzerinde ısıtıp arasına peynir
koyduğu sıcak yufka ile bir bardak sıcak çayı bana uzattı. İsteksizce aldım. Aç
durmakta olmazdı. Kahvaltımı yaptıktan sonra pencereden içeri sızan ışığın
verdiği durulukla kapıyı aralayıp dışarı çıktım. Derin bir nefes aldım. Yaprakları
rüzgarla hışırdayan ulu ağacın altına doğru yürüdüm.
Evden
ayrıldığımda vakit öğleye yaklaşmıştı. Tek
başınaydım, yanımda kimsecikler yoktu. Yeni bir günün ışıkları etrafı
aydınlatırken, serin bir havanın etkisiyle sokaklar ıssız ve sessizdi. Çekingen bir güneşin ışıkları eşliğinde
alacakargaların canhıraş bağırışları sessizliği bölüyordu. Ulu ağacın gölgesi
altında bir süre durduktan sonra sıkıldım.
Ağacın yanında ayrılıp çakıl taşlarıyla bezenmiş dar sokağa saptım. Taştan
ve kerpiçten yapılmış, beyaz toprakla sıvanmış sıvaları dökülmekte olan evler
içlerinde kimsecikler yokmuş gibi sessizce bana bakıyordu. Yeşilliğini çoktan
kaybetmiş, bozarmış topraklar yorgunluk ve derin bir sessizlikle evlere eşlik
ediyordu. Etrafta fundalıklar, çalılıklar, güller yoktu. Bozkır alabildiğine
geniş bir alanda uzanıyordu. Dağ yamaçlarında Alacadoğanlar, Şahkartalları
düzlükleri seyretmekte. İddiasız topraklarda insanlar hayallerinin peşinde
evlerine kapanmış yaz yorgunluğunun rehavetindeler.
Güneş
evrildikçe hava bozmaya başladı. Deli bir yel esip gürlüyor. Önüne ne gelirse
alıp götürüyor. Tek götüremediği şey hatıralarım ve yaşadıklarım. Köyün içinde
kızılca kıyamet kopmak üzere. Bedenimi acımasızca döven yel sırtımdaki gömleği hiçe
sayıp vücudumu ürpertiyor. Etrafta bir
tek söğüt yaprağı bırakmama telaşıyla estikçe esiyor. İnce toz tabakası etrafa
savrulurken yoğun toz bulutundan göz
gözü görmüyor. Umutsuzca yorgun evlerin kuytularına sığınıyorum. Fırtınalı dağlardan kurtulup, ölü bir bozkırda
öylece kalakalmış gibi, öyle çaresizce. Yaz boyunca buralara bir tek damla
yağmur düşmedi. Yakıcı bozkır sıcağında, görüp göreceğimiz tek bulut da
uzaklarda bıraktığı yağmurdan arınmış olarak parlayıp durdu.
Her gün
ufukta titrek bir ışıkla çarpıcı bir manzara göz alabildiğince uzanırken yaz
boyunca hemen hergün mutsuz, hayal kırıklığına uğramış, ızdıraplar içinde
hissediyordum kendimi. Yine baba ocağında, yine işsiz, yine geleceğimden
endişeliydim. Kahır dolu günler birbiri peşi sıra geçmiş, zümrüt yeşili buğday tarlaları yerini
sarı bir renge bırakmıştı. Sararan, kuruyan otlar sanırsın beni işaret
ediyordu. Dar sokağın kuytusunda üzeri düzleşmiş, kızıltoprak rengi taşa
oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp, etrafa boş gözlerle bakmaya başladım. Kızılca
kıyamet kopuyordu. Bu bir serap değildi elbette mevsimin ve yaşamın bir
döngüsüydü. Doğanın hırçınlığı karşısında aciz kalanlara doğanın verdiği bir
ders olmalıydı bu. Hazan mevsimini
yaşıyordu yer gök, tekmil canlı.
Mavinin ve
grinin birleştiği, yoksulluğun ve acının coğrafyasındayım. Onlarca yıldır
kuraklıkla boğuşan topraklarda, suyun olmaması yaşam için ölümcüldü. Sulu tarım
yapma olanağı yoktu. Çünkü su yoktu. Çorak topraklarda devam eden yaşam
mücadelesi köylerin kimliğini belirler. Bozkırın sessizliğini hiç kimse bozmak
istemese de, bir deri bir kemik kalmış, kavruk yüzler her şeyi anlatır. Stres
onların vazgeçilmezi. Çoğunun kendi işlerinden başka kaygıları yok. Kan ter
içindeki köylü, yakıcı güneş altında, toprağı işler. Köylünün yaşayışında
değişmeyen hep aynı durgunluk devam eder. Onlar günün yorgunluğu ile kendi
derdindeler. Başkalarının çıkarlarıyla, yaşamlarıyla ilgilenmezler.
Hüseyin Hocam yüreğinize emeğinize sağlık. Sanırım kitap çalışmanızdan bir bölüm... Muhteşemdi. Dilerim en kısa zamanda kitap olarak elimize alırız. Selam ve saygıyla.
YanıtlaSilEvet Hanife Hanım çalışmamdan bir bölüm. Lakin bunun biteceği yok. Çünkü bir türlü çalışmaya yoğunlaşmam mümkün olmuyor. Selam ve saygı bizden. Teşekkür ederim.
Sil