14 Eylül 2017 Perşembe

CEP TELEFONU DESEN VAZGEÇİLMEZİ



Uzun yıllar oldu. Her ay satışa çıktığı ilk gün mutlaka Atlas dergisi ile National Geographic dergisini tükenmeden bayiden alırım.  1800'lü yılların son çeyreğinden bu yana okuyucuları ile her ay buluşan Amerikan menşeli Türkiye edisyonu bir dergi. Atlas ise 1990'lı yıllardan bu yana yayın hayatını aksatmadan  okuyucusu ile buluşan bir dergi.
Ve son bir kaç yıldır yayın hayatına başlayan Magma Dergisi.
Her üç dergide de doğaya, bilime, sanata, tarihe ve kültüre dair makaleler yayınlanıyor.
Lakin toplumumuz okuma konusunda bilinçli değil maalesef.
Resimler ve kısa cümleler daha çok ilgi çekiyor.
Kısa bir cümle ile, anlatılmak istenen konu yeteri kadar anlatılabilir mi...
Her ay yayınlanan dergi ve kitapların satış istatistiklerinde bunu görmek zor değil.
Bu dergileri benden başka okuyanda yok aslında. Oğlum bile dergilerin kapağını açmıyor.
Bir eğitimci olarak itiraf etmeliyim ki çocuklarımıza yeterli okuma alışkanlığını veremiyoruz. Eğitim kurumlarının kütüphanelerinin  de yeterli olduğunu söylemek güç. Çocuklar kitap filan okuma gereğini duymuyor.  Ellerinde düşürmedikleri şey ise cep telefonları.
20 yaşlarında genç bir arkadaşa sordum.
”Ben gazete filan okumuyorum” dedi.
Neden dedim...
”Bana göre değil…”dedi ve ekledi, “zaten okuduklarımdan da bir şey anlamıyorum”.
”Ülkemizde, dünyada, yakın çevremizde olan bitenleri nasıl takip ediyorsun?”
Omuz silkti umursamamacasına.
”Televizyonlara bakarım arada bir”.
Haberleri televizyonlara havale etmiş.
Televizyon açıksa ve haber saatiyse tesadüfen yani...
Zahmetsiz iş.
Kafa yormaya, düşünmeye, düşünce üretmeye gerek yok.
Gazeteyi ,dergiyi kim okuyacak.
Oy verme zamanı gider oyumu veririm olur biter.
Zaten vatandaşlık görevi değil mi oy vermek.
Kimin ne yaptığı ,ettiği umurumda bile değil.
Maalesef çoğu gencimizde var olan yaklaşım bu.
Ekmek parası nasıl kazanılıyor, ekonomi nedir ne değildir pek de alakadar değiller demek ki...
Öğrenim görmüş bir gencimiz...
Hayata atılma zamanı...
Gazete okumuyor...
Gerekte görmüyor...
Kitap desen hak getire...
Cep telefonu desen vazgeçilmezi...
Sosyal medyada habire bir şeyler yazıp çiziyor, kendince fikir yürütüp yorum yapıyor..
"Ha , evet, doğru, o öyle değil böyle...falan filan..."
Elbette bu tüm gençlerimiz için düşünülecek bir durum değil.
Ama oldukça çoğunlukta...
Gazete ve kitaplardan kopan, yabancılaşan gençlerimiz...
Sınavlarda birbiriyle yarışan, bir soru fazlası ile okul kazanan bir soru eksiği ile kaybeden gençlerimiz...
Oysa okumanın, olan bitenleri anlamanın yaşamımıza yön vermede, teslimiyetçi olmamada, her denilenin doğru mu yanlış mı olduğunun  sorgulanmasında önemi yadsınamayacak kadar büyüktür.
Bırakınız büyük kentleri...
Yolu olmayan, gazete gitmeyen köy çok az...
Köy kahvesine gelen gazeteyi okumayız çoğunlukla...
Resimler ilk dikkatimizi çeken...
Al birini vur ötekine...
Köy, kasaba, şehir hiç fark etmiyor.
Gazete alınıyor alınmasına ama ya okuyan?
Okumayı, düşünmeyi, fikir üretmeyi de başkalarına havale etmişiz…
Birkaç yıl öncesine kadar gazeteler promosyon yaparlardı. Kupon karşılığı çeşitli kitap, kap kacak, bardak tabak verirlerdi.
O günlerde çoğu aileler topladıkları kuponlarla ve aldıkları ile övünürlerdi.
O dönem bitti...
Gazete almayı kupon nedeni ile aksatmayanlar için promosyonlar azaldı o halde gazete alımları da azaldı...
Düşünün artık siz...
Okuyan ve düşünen bir toplum gelişme kaydeder.
Fikir üretir.
Söylenenlerin doğruluğunu sorgular....
Doğrunun ve yanlışın ayırdındadır.
Okuyan toplum dimdik ayaktadır...
Hakkını arar...
Arar ki yaşamı kolaylaşsın...
Geleceğe güvenle bakabilsin...
Özellikle kahvehane ve internet cafelerde bilgisayar oyunları ile vakit geçiren gençlerin okumaya da yeterli zaman ayırmaları gerekmez mi...
Okuma alışkanlığı kazanılması dileği ile..

11 yorum:

  1. Maalesef öyle hocam, Atlas ve National Geographic ne kadar muhteşem dergiler, alıp ciltletilip torunlara onların torunlarına ün güzel miras diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Magma Dergisi'de içerik olarak , ele aldığı konular olarak ilgi ile takip edilen bir dergi ..
      Tabi ki geleceğe bırakmak bu eserleri önemli. Çünkü bir daha aynı konular ele alınsa da aynı görseller ve mekanlar farklı olabilecektir. Ha birde okuyucu bulması önemli. Tozlu raflarda çürümesi değil... Saygılar selamlar.

      Sil
  2. Merhabalar Hüseyin Hocam.
    Konuya ben de gazete okuma alışkanlığından girerek katkıda bulunmak istiyorum. Oturduğum caddenin adı ITRİ caddesi bu koca caddeden sabahları on üç dakikalık bir yürüme mesafesi uzaklığında olan gazete bayine benden başka gideni görmedim. Oturduğum 35 daireli apartmandan da benden başka gazete alan yok. Samimi olduğum kişilere gazete okuyor musunuz diye sorduğumda, internetten okuyorum cevabı alıyorum. Konuya böyle girerek kendimi gazete okuyan biri olarak ön plana çıkarmak amacında değilim. Eskiden gazete alınır ve okunurdu, günümüzde gazete okuyan yok, bunu vurgulamak istemiştim. Aslında kendimi okuma özürlü, yani tembel bir okuyucu olarak kabul ediyorum. Roman, hikaye gibi kitapları pek okuyamam ama, bilimsel, araştırma, belgesel ve kaynak kitapları hiç kaçırmam.

    Oğlumdan iki torunum var, bilgisayarın başından kaldırıyoruz, bu sefer cep telefonu ya da tablet ellerinde, onları da alınca bu sefer televizyonun karşısına geçiyorlar. Hani kitap da okuyorlar ama, kitap okumak için ayrılan zaman, bilgisayar, cep telefonu, televizyon vb. gibi cihazlar için ayrılan zamanın yanında çok komik bir süre olarak kalıyor. Hep te ya oyun oynuyorlar, ya da film video izliyorlar. Her ne kadar bilgisayar ve cep telefonu günümüz de işlerimizi çok kolaylaştırmış olsalar da çocuklarımızı adeta zehirliyorlar.

    Kur'an'ı Kerim'in ilk vahiy ayetleri de okuma üzerine inmiş. Tabi bu okumayı bazı dindarlar sadece Kur'an okumak olarak algılıyorlar. Oysa Cenab-ı Hakk, ilim, irfan, medeniyet öğrenin anlamında bu ayeti indirmiş.

    Paylaştığınız bloğun konusu, günümüzün bence en önemli konularından biriydi. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize teşekkür eder, sağlıklar dilerim.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey;
      Öncelikle her iki yorumunuzda da birebir yaşadığınız ve
      şahit olduğunuz durumu okuyucuya ders
      olacak şekilde aktardığınız için size teşekkür borçluyuz..
      İnanın gazete, dergi, kitap konusunda sizin çevrenizde olan durum
      diğer yerlerde de farklı değil..
      Kim okuyacak, kim zaman ayıracak ki...
      Parklarda,şurda burda dedikodu bağlamında gıybet yapmak varken...
      Çocuklar ile ilgili gözleminiz ne yazık ki çocuğu olan aileler için her yerde geçerli artık..
      Ana babanın elinde düşmüyor ki, çocuk ne yapsın..
      Heveslenmesin de ne yapsın...
      Önce ebeveynler kendine çeki düzen vermeli..
      Cep telefonunu daha az kullanmalı..
      Facebook sayfasında sonradan sayfamdan sildiğim bir bayan arkadaş vardı...
      Tanımam etmem...
      Sayfama bir şekilde almışım...
      Kadıncağızın tek yaptığı şey bol bol resim çekip sosyal medyada yayınlaması..
      Durumu o kadar ileri götürmüş ki..
      Bir paylaşımında aynen şunları yazmıştı...
      "Arkadaşlar laptop'tan yeni kalktım...Mutfaktayım. Yemek yapıyorum. Elimde de cep telefonu var."
      Veee cep telefonu ile yaptığı yemeğin resmini çekip facebook sayfasına koymuştu...
      Bu durum dikkatimi çekti..
      Ve sayfamda bulunmasının gereksizliğini anlayıp sildim..
      Bu ve benzeri yaklaşımları olanların çocukları ne yapacak..
      Elbette ki elinde cep telefonu, tablet benzeri cihazları bırakmayacak..
      Yorum için teşekkür ederim. Saygı ve selamlarımla.

      Sil
  3. Merhabalar Hüseyin Hocam.
    Paylaştığınız yazınızda bahsettiğiniz dergileri ben de çok severim ama, maalesef onları alamıyorum. Ortaokulda okurken, "Doğan Kardeş" ve "Renkli Dünya Ansiklopedisi" dergilerini alırdım. 1994 yılından itibaren bilgisayar donanım ve yazılım konularına çok merak sardığım için her hafta bir bilgisayar dergisi (Chip, Byte, Unix, Pcnet, PcOnline, PcMagazine vs.)alırdım. Ama artık dergi alıp okuyamıyorum. Ben 1955 doğumluyum. Çok fakir bir ailenin çocuğu olmama rağmen, Doğan Kardeş ve Renkli Dünya Ansiklopedisi dergilerini alabiliyordum. Okumak çok güzel bir duygu olmakla birlikte çok faydalı ve güzel bir uğraş. Okumanın güzelliğini bu yeni nesillere nasıl anlatırız ve onları okumaya nasıl teşvik ederiz bilemiyorum. Ben hem çocuklarım, hem de torunlarım için çok uğraştım ama beceremedim. Çocuklara oku deyince, "Allah canlarını alıyor", ama bilgisayar, tablet, cep telefonu vs. cihazlarla oyun oynayabilirsin deyince senden iyi kimse yok. Yorumlar çok uzun oldu. Kusuruma bakmayın. Dertli olduğum bir konuda yazınız olunca ben de böyle tek ve birkaç cümlelik yorumlarla içimi dökemiyorum. Sürç-ü lisan ettimse affola. Başınızı ağrıttıysam, kusuruma bakmayın.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdıklarınızın yazıya önemli katkı sağladığı düşüncesindeyim..
      Okuyucu yorumunuzu mutlaka okuyacak ve
      kendince ders çıkaracaktır bundan eminim...
      Çocuklar hakkında gözlemlerinize katılıyorum...
      Okumanın güzelliğini yeni nesillere anlatmak çok zor...
      En önemli işlev eğitim kurumlarına düşüyor...
      Teşvik edici, ödüllendirici yaklaşımlar çözüm olabilir..
      Yorumunuzda ben kendimce dersimi çıkardım.
      Uzun da olmadı, başımız da ağrımadı..
      Size teşekkür ederim bu anlamlı ve güzel yorumlar için.
      Tekrardan saygı ve selamlar.

      Sil
  4. okuma hevesi ve duygusunu yavaş yavaş yitirdiğimizi hissediyorum..okullarda bile okuma hevesi şu an sıfıra inmiş durumda..zamanın gençliği okumaktan çok, hızla ilerleyen teknolojiye (sanki çok acelesi varmış gibi) yetişmeye çalışıyor..hızla giden bir trene yetişmeye çalışmak gibi..halbuki hızlı giden bu trene yetişmeyi zamana bıraksa (ve okumaya önem verse) aslında ondan bile hızlı gidebilecek bir yeteneğe (akıla) sahip olduğunun farkına varmış olacaktır.. bu açıdan okumak üzerine gözlemlerle ince düşünülüp kaleme alınmış çok değerli bir yazı olmuş,bu yazınız..elinize sağlık.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Ertuğrul Bey;
      Yazdıklarınız doğru gözlemler...
      Eğitim kurumlarında okumaya özendirici tedbirlerin alınması gerekir...
      Okula giden çocukların elinde cep telefonu düşmüyor okulda da...
      İdarenin bu konuda eğitici olması lazım...
      Çocuk okulda dahi teneffüse çıkayım, cep telefonunu açayım derdinde...
      Hal böyle olunca da yazdıklarınıza diyecek söz kalmıyor...
      Yorumunuz için teşekkür ederim saygılarımla.

      Sil
  5. Geleceğin savaşı beyin savaşı olacaktır. Bu savaşın zaferi Eğitim yoluyla kazanılacaktır...ATATÜRK

    YanıtlaSil
  6. Hüseyin Hocam gerçi okuyucularınız yazmış yazılması gerekeni, tespitlerini. Ben gençlerin okuma alışkanlığı kazanmasındaki sıkıntıyı, milli eğitim politakamızın yanlışlığına eksikliğine bağlıyorum. Şöyle ki, deneme tahtasına döndürülen sistem sayesinde gençler yarış atına dönüdürülüyorlar. Öyle ki, neredeyse tüm hayatları okul, özel ders, dershane arasında geçiyor. Çocuklar ne çocukluğunu ne de gençliğini yaşayabiliyorlar... Bizler şimdiki gençlerden daha şanslıydık diye düşünüyorum. Çünkü daha ilkokul birinci sınıftan itibaren okumayı söker sökmez öğretmenimiz bize kitap verirdi. Okuduktan sonra götürür, başkasını alırdık. O zamanlarda okuma alışkanlığını kazanmıştık. Dinlenmek için bile kitap okurduk. Ayrıca bizim öyle özel dersti, dershaneydi... Kütük gibi test kitaplarımız yoktu. Buna rağmen başarılıydık. Kendi çocuklarımıza gelince, ben tedirgindim okuma alışkanlığını kazandıramayız diye, neyse ki korktuğum olmadı. Ben tüm gün çalışıyor olduğum için o konuda eşim alakadar oldu. Hatırlıyorum da, birlikte kitap okurlar sonra da bittiğinde, gece geç saatlere kadar o kitabın kritiğini yaparlardı. Kızlarımın öğretmenleri tebrik ederdi, çok donanımlı çocuklarınız var diye... Biz elimizden geleni yaptığımızı düşünüyoruz. Bundan sonrası kendilerine kalmış diyoruz. Sizin de yazınızda ifade ettiğiniz gibi, aile ve okul çocukları okumaya düşünmeye teşvik edici, sevdirici yöntemlerle bu alışkanlığı kazandırmalı diye düşünüyorum... Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitim konusunda yaptığınız eleştiriye katılıyorum.
      Tespitleriniz doğrudur.
      Bilimsel eğitim şart...
      Düşünebilen, sorgulayabilen
      analiz ve sentez yapabilen bireylerin yetişmesi için
      değişik bilim alanlarında
      sosyoloji ve beşeriyet alanında
      yazılmış
      benimsenmiş
      uygulanmış
      doğruluğu kabul edilmiş makale, kitap, dergi, tez vs..de var olanların okunması
      incelenmesi, geliştirilmesi gerekir.
      Bu bağlamda okuma alışkanlığı
      inceleme alışkanlığı
      araştırma alışkanlığı olmayan
      ya da yetersiz olan bireylerin yapabileceği bir şey yok elbette...
      M.K.Atatürk'ün de dediği gibi "geleceğin savaşı " ve kazanımları "beyin savaşı" olacaktır...
      Bilim konusunda ilerleyen,
      teknoloji konusunda ilerleyen toplumların
      yaşama değerleri diğerlerine göre

      daha iyi koşullarda devam edecektir.
      Ormanların derin kuytularında yaşamıyor artık modern insan...
      Çağımız "uzay çağı" olarak adlandırılıyor..
      Ve her şey "bir tık" ilerde...
      İnternet aracılığıyla devasa çöplükte yer alan ama doğruluğu kabul edilen,
      bilgiye ulaşmak artık çok kolay..
      Lakin bunu da okuyacak, değerlendirecek
      geliştirecek olan da yine insandır..
      Okumasını bilen, ezberden uzak, bilimsel çalışmalara yönelenler yapacaktır bunu...
      Geçmişte var olan eğitim sistemini aramamızın nedeni
      elbette şu an içinde bulunulan durumun bir yansımasıdır...
      Eşinizin yaptığı doğru olandır...
      Bir eğitimciden de bu anlayış beklenir elbette..
      Ve onun çabasının sonucunda kızlarınız kazanmıştır hiç kuşkusuz...
      Ben de çocuklarımın akşamdan uyuduklarında baş uçlarına kitap, kalem, defter benzeri materyalleri koyardım..
      Her ikisi de şu an bunu boşa çıkarmadılar...
      Yorumunuz için teşekkür der saygılar sunarım...

      Sil