Yoksulluk zordur. Zorluklarını ancak yoksulluğun
pençesinde olanlar bilir. Varlık içinde yaşayanlar sıkıntı nedir bilmezler.
Hani bir söz vardır "fakirin
halinden fakir anlar" diye.
Öyle insanlar vardır ki, kendisi de bir çalışan
olduğu halde, her hali ile ortada iken, varlığının önemsizliğinden eminken,
hayata teslim olmuşken, iş arayan diğerine karşı takındığı tavır kendisi
farkında olmasa da ne büyük bir huzursuzluktur.
Zeynel otuzlu yaşlarda, yoksul biridir. Eşi ve üç
çocuğu ile son yılların göç furyasına kapılıp kendisini şehrin varoşlarında
bulur. Başını sokacak bir gecekondu kiralar. Köyde elinde avucunda ne varsa
satıp biriktirdiği bir kaç kuruş ile iş buluncaya kadar idare edecektir.
Ne üstte vardır ne başta. Yıpranmış bir pantolon,
sırtında emektar ceketi ile iş aramak için düşer yollara.
Yapması gereken önce bir iş bulmak olduğu için ne
kendisine acımaya, ne de halinden utanmaya hacet yoktur. Rezil olmaktansa
ölmeyi bile tercih edebilecek bir karakterdedir Zeynel.
Gazete ilanlarına bakar.
Fabrikada bir aşçıya ihtiyaç olduğu ilanı gözüne
çarpar.
Zeynel az çok aşçılıktan anlayan biridir.
Çaresiz fabrikanın yolunu tutar.
Fabrikanın önüne gelir.
Girişte bir kulübe vardır.
Kulübede de bir bekçi.
Zeynel bekçiye yaklaşıp "iş görüşmesi için geldim der.
Adam onu şöyle bir süzer, "ne işiymiş bu?"
"Aşçı
aranıyormuş, onun için geldim"
Zeynel'in kılık kıyafetine bakıp "seni içeri almıyorum, sen burada
aşçılık yapamazsın" diye azarlar.
Zeynel çaresiz geri çekilir.
Zeynel belki yoksuldur lakin neyin ne olduğunu da
bilmektedir.
"Yazık, gerçekten
çok yazık. Kendisini müdür yerine koyup fabrikaya işçi alımına kapıdaki bekçi
karar veriyorsa , zaten o işten hayır gelmez"
diye düşünür.
Bu tipleri daha sonraları da görecektir Zeynel.
Bunların bazıları gerçekten çok kötüdür. Kibirleri insani duygularının önüne
geçmiştir. Parası olanın, giyim kuşamı düzgün olanın karşısında, sorgusuz
sualsiz kalır, söyleneni yaparlar.
Zeynel kapıdan kovulmuştur.
Ciddiyet ve dik duruşundan bir gram kaybetmeden,
geri döner.
Zeynel o günde eve işsiz gelir.
Bir sonraki günde iş bulma umuduyla...
Yoksulluk problem değildir ama bu tiplerin
arasında işsiz ve yoksul olmak, eksikliğini çektiğin her şeyin bekçiliğini
yapmak gibidir.
Bunlarda saygı en büyük eksikliktir ve yoksulsan o
saygı asla sana gösterilmez.
Zeynel başını yastığa koyarken, bir sonraki günde
umudunu gerçekleştirmek üzere
"yenilmez
olmanın en büyük ilkesi başarmaktır..." diye düşünür...
Benim bir hafta önce ki halim gibi bende iş aradım .
YanıtlaSilÇok güzel dile getirmişsiniz .
( Bi Çay Bi Çaylak )
O kadar kraldan çok kralcı var ki...
SilUmarım iş bulmuşsunuzdur.
Ekmek parası peşinde olan insanlara yardımcı olmaları gerekirken azarlamaları ne olduklarının göstergesidir.
"Tok açın halinden anlamazmış." Artık insanlar dış görünüşleri ölçüsünde değerleniyor. Bir de kraldan daha fazla kralcılar vardır. Hikayenizdeki iş yerinin girişindeki danışmadaki bekçi örneğinde olduğu gibi. Ülkemizde işsizlik almış başını gidiyor. İşsizlik oranı %13 olduğunu söylüyordu haberlerde.Çoğu da genç işsiz. Toplumda her dört gençten biri işsizmiş... Acı bir durum... Emeğinize sağlık hocam..
YanıtlaSilMaalesef işsizlik çığ gibi artıyor.
SilDevletin resmi kurumu TUİK'in açıklamasına göre resmi işsiz sayısı toplam nüfusun %13...
Ve değindiğiniz gibi bunların çoğu da gençlerden oluşuyor..
İstanbul caddeleri, meydanları günün her saatinde insan kaynıyor..
Bu insanların çoğu genç nüfus..
İşi olanın mesai saatinde meydanda, sokakta, caddede ne işi olabilir ki?
Demek ki işsiz insanlar..
Ha birde iş arayanlara "bekçi" örneğinde olduğu gibi olumsuz davranan, azarlayanlar da var...
Eğitimsiz, vicdansız insanların eline kimseyi koymasın..
Zordur işsizlik..
Zordur evine bir lokma ekmek götürememek..
Haklısınız "acı bir durum"..
Saygılar.