Gecenin serinliğiyle etrafı saran sessizlik
yerini, gün ağarırken yeni bir güne bırakıyor. Evlerde ve sokak aralarında
hareketlilik başlıyor. Uzun sürecek bir günün hayhuyuna ayak uydurmak için yola
çıkanlar ana arterlerin ve toplu taşım araçlarının yolunu tutuyor.
Başlangıç her günkünden hiç de farklı değil.
Her adımın bir geçmişi var.
Bir de geleceğe umut dolu bakışı.
Kimilerinde merak, heyecan, buhran.
Kimilerinde coşkunluk, tedirginlik ve umut.
Kimileri için geçmişin yaşanmışlıkları altın yıllar, kimileri içinse gelecek.
...
Kendine emanet edilen geleceği omuzlamaya çalışan
insanlar, eski ile yeni arasında sıkışıp kalmışlar.
Her insanın yaşamı hiç kuşkusuz kendince hem güzel
hem özeldir.
Çocukluktan ergenliğe adım atıldığında başlayan
avarelik, sonra merak, heyecan, ana baba dahil her otoriteye baş kaldırma
içgüdüsü.
Kendini hiç yaşlanmayacak gibi hissetme duygusu.
Ve bir gün çocukluğunu da geride bırakacak,
ergenliğini de.
Ve gün gelecek buyur edilen gelecek kaygısı
saracak tüm benliğini.
Sonra, sorumluluklar, tereddütler, planlar,
sahiplenme isteği ya da bir düşünceyi tamamen terk etme, bulunduğu çevreden
uzaklaşma isteği saracak belki de tüm benliğini.
...
Bir şehrin ana arterlerinde koşuşturanların
istemedikleri şey, buhran, bunaltı, anlaşılamama ve horlanma.
...
Hayat bir yarış aslında.
Hani dört yanlışın bir doğruyu silip süpürdüğü,
beş seçenekli bir yaşam alanı var ya,
işte o alanda geçen bir yarış.
...
Bir insan düşünün ki, bulunduğu şehirde onu göç
etmeye zorlayan yıllardır gittiği yerde kalmak istemesi.
Çok bilinçli bir hamle değil aslında göç etmesi, bir
zorunluluk.
Geride bıraktığı şehirde eski hayatını
sürdüremediği için harekete geçiyor.
Aralarında sıkıldığı, yanlarında bulunmak
istemediği insanları geride bırakması, gittiğinde hiç kuşkusuz ona iyi gelen
bir hamle olacak.
Lakin, her gidişin bir kaygısı vardır.
Gelecekte, gidişi muhteşem mi olacak, yoksa yerini bir
kaygıya mı bırakacak.
Ya da geleceği meçhul ve belirsizliklerle dolu mu
olacak.
...
Göç sonucu insanlarla temastan kaçınmak, bir inzivaya
çekiliş değil onun için.
Bir kez daha insanlar arasına karışıp istemediği
bir oyunun içinde olmak istemiyor.
Sabit kalacağını umut ederek insanlarla arasına
bir duvar örüyor.
Çünkü hiç bir şeyin aynı kalmayacağını fark
ediyor.
Ve bir de geçmişe dönüp baktığında, arkadaşlarının
çoktan gitmiş olduklarını görüyor.
Kimisi bu dünyada kimisi yok artık.
Kimisi bu dünyada kimisi yok artık.
Onlar varken bir duvara gerek görmemiş.
Lakin artık duvarın varlığı bir gereklilik.
...
Ve şöyle düşünüyor kendi kendine "gittiği
yerde bir insanı en çok tedirgin eden ise, giderken yanında getirdiği
düşüncelerdir."
Kısacası her adımın ve her hareketin bir geçmişi
var.
Önemli olan atılan her adımda onurlu bir şekilde
hayata tutunup yaşamı sürdürmektir.
Hiç yaşlanmayacağız sanıyoruz hakikaten ve bir gün bir bakıyoruz ki, artık önümüzde fazla bir zamanımız kalmamış. Evet onurlu bir şekilde yaşamımızı sürdürmek en önemli şey, ayakkabı boyayalım ama namuslu yaşayalım.
YanıtlaSilElinize sağlık.
Aynen öyle Müjde Hanım kardeşim.
SilHer şeyden önemli olan dediğiniz gibi namuslu yaşamak. Ahlaklı, dürüst, çıkarcılıktan uzak, sevgi ve saygı ortamında, demokrasiyi içimize sindirerek yaşamak.
Okuyan gözlerinize sağlık.
Selamlar, saygılar.