8 Eylül 2019 Pazar

GEÇMİŞ İLE GELECEK ARASINDA SIKIŞIP KALMAK



Gecenin serinliğiyle etrafı saran sessizlik yerini, gün ağarırken yeni bir güne bırakıyor. Evlerde ve sokak aralarında hareketlilik başlıyor. Uzun sürecek bir günün hayhuyuna ayak uydurmak için yola çıkanlar ana arterlerin ve toplu taşım araçlarının yolunu tutuyor.
Başlangıç her günkünden hiç de farklı değil.
Her adımın bir geçmişi var.
Bir de geleceğe umut dolu bakışı.
Kimilerinde merak, heyecan, buhran.
Kimilerinde coşkunluk, tedirginlik ve umut.
Kimileri için geçmişin yaşanmışlıkları  altın yıllar, kimileri içinse gelecek.
...
Kendine emanet edilen geleceği omuzlamaya çalışan insanlar, eski ile yeni arasında sıkışıp kalmışlar.
Her insanın yaşamı hiç kuşkusuz kendince hem güzel hem özeldir.
Çocukluktan ergenliğe adım atıldığında başlayan avarelik, sonra merak, heyecan, ana baba dahil her otoriteye baş kaldırma içgüdüsü.
Kendini hiç yaşlanmayacak gibi hissetme duygusu.
Ve bir gün çocukluğunu da geride bırakacak, ergenliğini de.
Ve gün gelecek buyur edilen gelecek kaygısı saracak tüm benliğini.
Sonra, sorumluluklar, tereddütler, planlar, sahiplenme isteği ya da bir düşünceyi tamamen terk etme, bulunduğu çevreden uzaklaşma isteği saracak belki de tüm benliğini.
...
Bir şehrin ana arterlerinde koşuşturanların istemedikleri şey, buhran, bunaltı, anlaşılamama ve horlanma.
...
Hayat bir yarış aslında.
Hani dört yanlışın bir doğruyu silip süpürdüğü, beş seçenekli bir yaşam alanı  var ya, işte o alanda geçen bir yarış.
...
Bir insan düşünün ki, bulunduğu şehirde onu göç etmeye zorlayan yıllardır gittiği yerde kalmak istemesi.
Çok bilinçli bir hamle değil aslında göç etmesi, bir zorunluluk.
Geride bıraktığı şehirde eski hayatını sürdüremediği için harekete geçiyor.
Aralarında sıkıldığı, yanlarında bulunmak istemediği insanları geride bırakması, gittiğinde hiç kuşkusuz ona iyi gelen bir hamle olacak.
Lakin, her gidişin bir kaygısı vardır.
Gelecekte, gidişi muhteşem mi olacak, yoksa yerini bir kaygıya mı bırakacak.
Ya da geleceği meçhul ve belirsizliklerle dolu mu olacak.
...
Göç sonucu insanlarla temastan kaçınmak, bir inzivaya çekiliş değil onun için.
Bir kez daha insanlar arasına karışıp istemediği bir oyunun içinde olmak istemiyor.
Sabit kalacağını umut ederek insanlarla arasına bir duvar örüyor.
Çünkü hiç bir şeyin aynı kalmayacağını fark ediyor.
Ve bir de geçmişe dönüp baktığında, arkadaşlarının çoktan gitmiş olduklarını görüyor.
Kimisi bu dünyada kimisi yok artık.
Onlar varken bir duvara gerek görmemiş.
Lakin artık duvarın varlığı bir gereklilik.
...
Ve şöyle düşünüyor kendi kendine "gittiği yerde bir insanı en çok tedirgin eden ise, giderken yanında getirdiği düşüncelerdir."
Kısacası her adımın ve her hareketin bir geçmişi var.
Önemli olan atılan her adımda onurlu bir şekilde hayata tutunup yaşamı sürdürmektir.

2 yorum:

  1. Hiç yaşlanmayacağız sanıyoruz hakikaten ve bir gün bir bakıyoruz ki, artık önümüzde fazla bir zamanımız kalmamış. Evet onurlu bir şekilde yaşamımızı sürdürmek en önemli şey, ayakkabı boyayalım ama namuslu yaşayalım.
    Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle Müjde Hanım kardeşim.
      Her şeyden önemli olan dediğiniz gibi namuslu yaşamak. Ahlaklı, dürüst, çıkarcılıktan uzak, sevgi ve saygı ortamında, demokrasiyi içimize sindirerek yaşamak.
      Okuyan gözlerinize sağlık.
      Selamlar, saygılar.

      Sil