25 Ağustos 2022 Perşembe

KADINLARA KARŞI YAPILAN ŞİDDETE SON VERMELİYİZ


 

Kadınlara karşı yapılan saldırılar dur durak bilmiyor. Gazete manşetlerinde, internet haberlerinde üzülerek, şaşkınlıkla okuyoruz.

Kadim Anadolu topraklarını yaşayanlar bunu hak etmiyor.

Bugün gazetede yer alan bir haber dikkatimi çekti.

"Şırnak'ın İdil ilçesinde, 40 yaşındaki Hasan Karaslan, eşini ve üç kızını pompalı tüfekle öldürdü. Daha sonra polise giderek teslim oldu.

Gece evde uyuyan eşi ile 17, 16 ve 13 yaşlarındaki kızlarını vurarak öldürdü. Evinin bahçesinde uyuyan küçük yaştaki iki çocuğunu öldürmek için bahçeye yöneldiğinde silah seslerini duyan komşularının geldiğini görünce bundan vazgeçti."

Haberin kısa özeti böyle.

Kadınlara yönelik saldırılar ne ilk ne de son.

"Aslıhan Alkılıç, Elazığ'da 2020 yılında boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından öldürüldü.

Sema Kılıç 19 yıl evli kaldığı eşinden boşanmak istedi ancak eşi  tarafından bir parkta bıçak darbeleriyle öldürüldü.

Berivan Altürk boşandığı eşi tarafından öldürüldü."

Yıllardan beri bu haberleri okuyoruz.

Lakin, doğru ile yanlışın karışğı yerde kadınlara yönelik şiddetin, göz morartıp, kaburga kırmaların değişeceğini sanmıyorum.

Bunu yapanların anlayacağı tek dil alacakları cezadır.

Lakin yeterli ve caydırıcı cezanın uygulanmaması bunların cesaretini artırıyor. Kadına şiddet olayları ne ilk ne de sondur, cehaletin tavan yaptığı bir ülkede cahilden ne beklersin ki,

çocuk gelinler gerçeği,

aile meclisi kararları,

kadının sırtında sopayı,

karnında sıpayı eksik etmeyeceksin zırva anlayışı,

kadının giyim kuşamına karışılması,

dört duvar arasına sıkışıp kalmasının istenmesi,

ve daha benzeri onlarca yanlış anlayışı bertaraf etmedikçe ne yazık ki

"kadına şiddet" haberlerini duymaya devam edeceğiz.

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı ve avukat Müjde Tozbey, "Yasalarımız neden uygulanmıyor? Kadınlar neden bu kadar yalnız? Bu soruların hepsinin cevabı ise kadına yönelik şiddetin politik olmasından kaynaklanmaktadır" dedi. Tozbey, şöyle konuştu: "Ülkemizde 20 yıl önce de kadınlar öldürülüyordu. Ancak 2002 yılında 66 kadın öldürüldü. 2021 yılında 339 kadın öldürüldü...kadını daha da yalnızlaştırıp yoksullaştırarak, kadının sokağa çıkmasını, iş aramasını, boşanma hakkını, şiddete karşı çıkmasını, isyan etmesini engellemektedir..."

Özgürlüğü kendine has sanan müptezeller siz bir kenarda durun.

Kimsenin yaşamına, giyimine kuşamına, Yediğine içtiğine karışmayın. Kendinize benzetmeye çalışmayın.

Bir toplum yetiştirdiği nesil kadar güçlü,

Koruduğu değer kadar zengindir.

O nedenle öncelikle dürüst olmalıyız, adaletli olmalıyız. Demokrasi ve insan haklarına inanmalıyız.

Muhtaca, yoksula, kadınlarımıza sahip çıkmalıyız.

Bu bağlamda yorulmadan yolumuza devam etmeliyiz.

Çünkü öncelikle yaşam kulvarında huzura ihtiyacımız var.

9 yorum:

  1. Haberi internette okuduğumda küçük yaştaki diğer iki çocuğu yazmamışlardı, şimdi sizden öğrendim. Demek komşular gelmese o küçükleri de öldürecekmiş. Bu nasıl bir canilik ya? Valla hep söylüyorum Hüseyin Hocam, çocuklara küçük yaşta kedi, köpek, hayvan sevgisi aşılasınlar böylece insan sevmeyi de öğrenirler. Ben emenim ama ispatlayamam bu adam çocukken kedilere, yavru hayvanlara mutlaka eziyet, işkence eden biriydi, böyleleri büyüyünce seri katil oluyorlar. FBI raporları, psikiyatrist raporları da aynı görüşü savunuyor. Kız çocuğu olanlara naçizane tavsiyem kediye, köpeğe mama veren, su koyan olan erkeklerle evlensinler. Boşansalar bile hayatları tehlikeye girmez.
    Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum ve düşünceniz doğru Müjde kardeşim.
      Doğayı, doğada yaşayan canlıları sevmeyen zaten problemli ruh yapısına sahiptir.
      Her canlının yaşama hakkı vardır.
      Hiç bir kimse diğerinin yaşamına son vermek hakkına sahip değildir.
      Yasalar yeterli caydırıcılığa sahip olsa bu cehalet son bulur.
      İnsan yaşamı kutsaldır.
      Gücü gücüne yetenin cirit attığı ortamda kargaşa hakim olur.
      Mankurt olmaya gerek yok.
      Düşünemeyen insandır Mankurt.
      Ne kendini düşünür ne diğerini.
      Dediğiniz gibi okuyanı, duyanı dumura uğratan bir saldırı bu Müjde kardeşim.
      Aklı başında bir babanın yapacağı iş değil bu.
      Tek diyeceğim şey kadınlara gereken değeri vermek zorunda bu toplum.
      Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen zihniyet yüzyıllar öncesi çağda kalmıştır.
      Yazık oluyor , gerçekten yazık oluyor.

      Sil
  2. Merhabalar Hüseyin Hocam.
    Kadınlara ve çocuklara yönelik bu şiddet olaylarının durdurulması konusunda konunun uzmanları biraraya gelerek konuyu enine boyuna hiçbir ayrıntısını kaçırmadan inceleyecekler ve hastalığı teşhis edecekler. Daha sonra söz konusu şiddetin tanı ve tedavisi için yapılması gerekenleri ortaya koyup, daha fazla gecikmeden bu yolun izlenmesine geçilecek. Böyle konuşmak kolay ama, söz konusu şiddetin başka türlü engellenmesi de imkansız. Bu işin çözümü iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmekten geçiyor.
    Gün geçmiyor ki, böyle üzücü şiddet olaylar duymayalım. Olaylar karşısında sarsılıyoruz ve "yine mi?" demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.
    Erkeklerimiz kendilerine eş değil köle almak istiyorlar. Köle olmayanları da böyle katlediyorlar. Böyle erkekler hiç evlenmesinler kardeşim. Adam gibi evliliği yürütemeyeceksen ne diye evleniyorsun? Evlenme! Hem adam gibi evliliği yürütemiyorsun, hem de kadınların ve hatta çocuklarının kanına giriyorsun.

    Silah ruhsatı almak öyle kolay bir iş değil. Evlenmek de öyle olsun. Bu işin muayenesi ve ölçümleri yapılsın; evliliği adam gibi taşıyamayacak olanlara, evliliği hazmedemeyenlere ve kabullenemeyenlere evlilik ruhsatı verilmesin ve o adamın evlenmesine mani olunsun. Belki böyle çaresiz kalışlarımız karşısında ne dediğimizi ve ne önerdiğimizi bilmiyor da olabiliriz. O halde bilenler konuşsun ve çözüm üretsinler.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey;
      Yorumunuza elbette ki katılıyorum. Lakin, İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi kadınlar için zor bir durum oldu. Öncelikle bunu belirtmek isterim.
      Yetkili kurumların ve konu hakkında söz sahibi olacak liyakat sahiplerinin gerekli çabayı göstermesi, alınacak tedbirleri belirlemesi doğru ve yerinde bir seçenek olacaktır.
      Kadınlara yönelik şiddet olayları sadece Anadolu topraklarında değil, dünyanın demokrasisi gelişmiş diye tabir edilen ülkelerinden tutun da üçüncü dünya ülkesi olarak tabir edilen ülkelere kadar devam etmektedir.
      Üçüncü dünya ülkeleri kategorisinde yer alan Afganistan, Pakistan, Endonezya, Latin Amerika ülkeleri, Afrika savanasında yer alan ülkelerde, Ortadoğu ülkelerinde , kadına şiddet olayları sıklıkla görülmektedir.
      Tüm yapıtlarında siyah toplumun ABD'de yaşadığı çileleri dile getiren 1931 doğumlu Afrikalı- Amerikalı yazar Toni Morrison "Yıkım ve acının sesi : Cennet" adlı yapıtında, İnsanın insana üstün gelme çabasından, özlem duyulan özgürlük olgusundan ve organize kötülüğün soyağacından bahseder.
      Şiddetten başka iletişim yolu bilmeyen erkeklerin dünyasında kendi kimliğinin peşinde koşan kadınların sesi olur.
      Cennet, üzerinde kafa yorulacak, değişik yönlerini vurgular yapılacak pek çok veriyle okuyucu karşısına çıkar.
      Olaylar, Oklahoma yakınlarında Ruby adlı ütopik bir köyde geçer.
      Köleliğin paslı prangalarından kurtulup özgür ve huzurlu bir yaşama kavuşma umuduyla kurdukları, kendilerini dış dünyadan tamamen soyutladıkları bu köyde yeni bir iktidar biçimi geliştiren siyah erkekler, kontrolsüz gücün tutkusuyla önce kendi kadınlarına, sonra da yakınlardaki manastırda yaşayan beyaz kadınlara tıpkı 15. yüzyıl Avrupa'sında başlayan cadı avları gibi dünyayı dar eder. Haven (Cennet) dedikleri köyü, cehenneme çevirirler.
      Manastırda yaşayan ve hayatları boyunca itilmiş rahibe kadınların bir erkeğe ihtiyaç duymaksızın rahat ve dayanışma içinde yaşamaları, siyahi erkeklerin kadınlara karşı nefretini ve öfkesini tetikler.
      Eşlerini kontrol ettikleri gibi buradaki kadınları kontrol edemeyen erkekler bu kadınları cadılık ve doğaüstü güçlere sahip olmakla suçlayıp her türlü felaket ve belanın sebebi olarak günah keçisi ilan ederler. Uygulanan kollektif işkenceler, ürkütücü ve sarsıcı sahnelerle tam bir yıkım ve acıyı doğurur.
      Yazarın yazdıkları ve yaşanan olaylar da göstermektedir ki, kadınlara karşı çeşitli coğrafyalarda erkeklerin hükmetme çaba ve arzusu bitmek bilmiyor.
      Selam ve saygılar.

      Sil
  3. Onulmaz yarası ülkemizin kadın cinayetleri, üzülüyoruz çokca. Eğitim sistemiz kimseye eğitemiyor, cezalar da caydırıcı değil. Nasıl önlenir bilemiyorum... Teşekkürler duyarlı yazınız için Hüseyin bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef kadınlara karşı uygulanan şiddeti aklı başında hiç bir kimsenin kabul edeceğini düşünmek istemiyorum.
      Eğitim sisteminde çocuklara küçük yaşlardan itibaren kadın- erkek eşitliği konusunda gerekli eğitimin verilmesi gerekiyor.
      Selamlar saygılar. Yorum için teşekkür ederim değerli kardeşim.

      Sil
  4. Yazınız ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim saygı değer hocam. O kadar güzel değinmişsinizki bu olaylara umarım bu birilerini harekete geçirir. Ama maalesefki kanunlarımız yetersiz ve güçlünün borusunun öttüğü bir dünyada yaşıyoruz. Biz kadınlar destek bekliyoruz devletimizden ve adaletimizden. Bende maalesefki birçok olumsuzluklar yaşayan ve yaşamakta mağdur olan bir kadın olarak çok üzülüyorum ama elimden güçlü olmaktan vede ayakta kalabilmek için mücadele etmekten başka birşey gelmiyor. Yazınız için tekrar teşekkürler kaleminize sağlık bu toplumumuzun kanayan bir yarası en kısa sürede inşallah bir çözüm bulunsun diye ümit ediyorum. Saygılarımla Şükran

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şükran Hanım;
      Cep telefonu ile yorum yazınca yazanın adı çıkmıyor. Adını yazman isabetli olmuş. Yorum yapanın kim olduğunu görmek bakımından.
      Üzülme derim. Belki böylesi hem senin için, hem de çocukların için daha iyi olmuş olabilir diye düşün.
      Keşke sıkıntı yaşamasaydın. Emin ol ailecek üzüldük. Ben duyduğumda ilkin inanamadım. Nasıl olur dedim.
      Ama kader işte. Çocuklarınla mutlu olmasını bilmen senin için önemli olur.
      Yorumunda yazdıklarına harfiyen katılıyorum. Eğitime verdiğin önemi de biliyorum. Bu bağlamda sana teşekkür etmek isterim.
      *****
      İnsanoğlu işte. Nasıl büyüdük, ne çabuk büyüdük, hep birlikte geleceğe iyi gözle bakarak hep birlikte büyüdük.
      Kimimiz kadın, kimimiz erkek olarak dünyaya geldik.
      Birbirimiz anlayıp, koruyacağımıza yapılanlar şaşırtıcı oluyor, acıyı, çileyi, umutsuzluğu, gelecek kaygısını, içine kapanmayı, toplumdan uzaklaşmayı getiriyor.
      Sonuçta bunca yaşadığımız anılar, görüntüler, sevinçler ve acılar buğulanıyor.
      Kadınlar bir evin olmazsa olmazıdır.
      Evin bakımı, çocukların büyütülmesi... Velhasıl kadına düşen görevler çok daha fazla.
      Bunun kıymetini bilmek lazım.
      Kadının sırtında sopayı kırmak kimseye fayda getirmez.
      Ailenin kurulu düzeni, çocukların geleceği karartılır.
      Eli sopalıların bunu anlaması lazım.
      İnsanın bu olaylar karşısında canı acıyor. Öyle bir an geliyor ki o acıyı acımasız olarak benimsiyor kadınlarımız.
      Küçük çocukları uyutmak için gözüne uyku girmeyen, zifiri karanlığa sarılan kadınlarımıza sahip çıkmak boynumuzun borcu olmalı.
      Teşekkürler Şükran Hanım. Saygılar selamlar.

      Sil
  5. Ağzınıza sağlık hocam.
    Evet, en çok huzura ihtiyacımız var içinde yaşamak için debelendiğimiz bu dünyada.
    Saygı ve selâmlarımla.

    YanıtlaSil