12 Nisan 2024 Cuma

İSTANBUL'DA YAŞAM... --1


 Apartman blokları arasında esen sert rüzgâr denizin öyküsünü anlatır. Balıkçı tekneleri ve yosunun öyküsüdür anlatılan. Rüzgârla birlikte dolaşır sokakları. Sonra uçar gider başka diyarlara yeni öyküler anlatmak için.

Günün en büyülü anlarını kime sorsan sabah ve akşam serinliği olduğunu söyler.  Güneşin yumuşamış, yakıcı olmayan son ışıkları bir yandan eğreti apartmanları yıkarken diğer yandan da mahalle sakinlerini sokaklara davet eder.

Günün altın ışıklarının büyüleyici etkisini beklemeden sabahın erken saatlerinde parkları, nefes alınacak yeşil alanları doldurur yüzleri sert, elleri nasırlı insanlar. Serinleyip yorgunluklarını atacakları başka yerde yoktur zaten. Bir döngüdür bu, bir devinim değişmez.

İstanbul adeta bir yaban arısı kovanını andırıyor. Havanın sıcak olduğu günlerde caddelere, meydanlara, kafelere, AVM’lere insan selleri akıyor. Birbirine yaslanmış apartman aralarında kendilerine oyun alanı olarak dar sokakları seçmiş çocuklar. Oynayacakları bir yer yok, var olan yerlere de arabalar park etmiş. Meydana gelecek bir depremde insanların toplanacakları geniş alanları bulmak olanaksız.

Caddeleri dolduran insanlarla konuşmanın manası yok. İnsanlar stres içinde. Çöp toplayanlar, dilenenler.
 Diğer yandan cadde boyunca sıralanmış seyyar manavlar kamyonetlerine yükledikleri karpuzları “çığırtkan sesleriyle" satmaya çalışıyorlar...

Sokaklar, caddeler seyyar satıcılarla dolu. Hediyelik eşyanın yanı sıra her türlü malzemeyi satmaya çalışanlar kaldırımları işgal etmiş durumda. Bu nedenle insanlar kaldırımlarda rahatça yürümekte zorlanıyor. Afrika kökenli insanların köşe başlarında gün boyu seyyar satıcılık yapmalarına semt sakinleri çoktan alışmış. Kısacası insanlar para kazanmanın derdinde.

Sabah ve akşamları iş çıkışı insan selinden oluşan bir ordu beklenmedik bir şekilde ana arterlere yayılıyor. Her yer hınca hınç insan dolu. Sükûnet içinde yalnız kalacağınız bir yer bulamazsınız.  

Paranın geçim aracı olduğu bir dünyanın kurbanı olanlar, ikiyüzlü modernitenin kıskacında hastalıklı bir anlayışın tanığıdırlar artık. Zamanlarını “serseri mayınlar” misali şehrin sokaklarını amaçsızca dolaşarak, çığırtkan sokak satıcılarının, simit ve piyango satıcılarının hareketlendirdiği meydanlarda ve parklarda geçiriyorlar.

Kalabalığı kendine çeken parkların etrafında, birbirine dolanmış salkımsöğütlerin üzerine konmuş, gizemli, rengârenk kuşlar görünüyor. Martılar, kırlangıçlar denizin ritüelini anlatıyorlar çığlıklarıyla.

İstanbul öyle kalabalık ki, evsizler parkları, köprü altlarını; seyyar satıcılar üst geçitleri ve caddeleri ele geçirmişler. Sabahın serinliğinde parklarda yürüyüşe çıkmak, banklarda sabahlayanların varlığı nedeniyle engelli koşu yapmak gibi bir şey. İlerleyen saatlerde, şehrin yolları, trafiğin yoğunluğu nedeniyle tıkanıyor.

Semt pazarlarında pazarın dağılmasına yakın sebze meyve toplayanlar, çöpleri karıştıranlar, yardım toplayanlar dikkati çekiyor. Varoşlarda zor durumda varlığını sürdürmeye çalışanların yapacakları başka bir şeyde yok. Bir şekilde hayatta kalmak zorundalar. Plansız kentleşmenin getirdiği sorunlar insanın insana saygısını yok etmiş. Ve İstanbul'un nüfusu artmaya devam ediyor. 

Trafiğin yoğunluğu sabah akşam ana arterlerin tıkanmasına neden oluyor. İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna gitmek birkaç saat sürebiliyor. Kırmızı ışıkta geçenlerin yanı sıra "park yapılamaz" levhasının altında park eden; üç şeritli bir yolun sağına ve soluna park eden arabalar yüzünden trafik duruyor ve yavaşlıyor. Yollar park amaçlı yapılmasa da park amaçlı kullanılır olmuş. Burada geçen zaman vatandaşın zamanından çalıyor, giden benzinin haddi hesabı yok. Sonuçta milyonlarca liralık iş ve enerji kaybı yaşanıyor.

Tüm bunlar kentlileşmemiş bir nüfusun, birlikte yaşadığı insanların yaşam hakkına saygılı olmamasının bir sonucudur

4 yorum:

  1. "İstanbul adeta bir yaban arısı kovanını andırıyor" deyişinizde öyle haklısınız ki Hüseyin Hocam. Anadolu Yakası karşı taraftan biraz daha yaşanabilir bir kent görünümündedir.
    Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşayan insanlar güzellikleri göremez haldeler. Ekonomik zorluklar yaşamı daha da çekilmez kılıyor.
    Kültürel ve sanatsal etkinliklerin merkezinde olup katılım sağlayamamak ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Makbule öğretmenim...
      Yıllar çok çabuk ve acımasız geçiyor maalesef İstanbul'da...
      kızımın işi ve oğlumun üniversite eğitimi için 12 yıl önce Ankara'dan taşındım mega kente...
      İst. Üniversitesine yakın olsun diye Avrupa yakasında ikamet ettim on sene...
      Üni. bitti...
      İşe başladı oğlum..
      Bir gün ailece alınan karar gereği kızımn Asya byakasında ki evine yakın yere geldik.. Torunun bakımı için... Kızım çalışıyor..
      Lakin, dediğiniz gibi değil artık İstanbull.
      Gerek Avrupa ve gerekse Asya tarafı aybı kalabalık ve kaso içinde artık..
      Kent eski dokusunu çoktan kaybetmiş...
      Benim düşüncemi söylersem..
      Avrupa yakası daha iyi... Ulaşım, sanat, alışveriş merkesleri açısından...
      Ekonomik zorlukları yaşayanları AVM'lerin etrafıında bulunan çöp konteynerlerinin yakınında, semt pazarlarının dağılması sırasında gözlemek olası..
      Çocukların oynayacağı bir alan yok mahalle aralarında...
      Saymakla bitmez kentin getirdiği olumsuluklar...
      İstanbul'un ne yazık ki artık eski dokusunu aramak boşuna...
      Selam ve saygılar...

      Sil
  2. Merhabalar.
    İstanbul demeye bin şahit lazım olan İstanbul'u anlatmışsınız. Kaleminize sağlık. Plansız kentleşme sonucu insanın insana saygısı da kalmaz, o kentte adam gibi de yaşanmaz! Sözüm meclisten dışarı, ipini koparan İstanbul'u mesken tutuyor. İstanbul'a yerleşmek öyle kolay olmamalı. İstanbul'a yerleşecek kişinin haklı gerekçeleri olacak ve bunları belgeleyecek. Yazık ettiler o güzelim İstanbul'a. Kim bilir şimdi İstanbul'da kaç bin Suriyeli, Afganlı vb. vardır? İstanbul ve İstanbul gibi şehirlerimiz kontrol altına alınmalı. Alt yapı yok, göç de yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ne işe yarıyor Allah aşkına!
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep bey
      Haklısın eleştirilerinde
      İstanbul özellikle emekliler bakımından yaşanacak bir şehir olmaktan çıkmıştır bana göre...
      Saygı dersen hak getire.
      Araki bulasın..
      İstanbula anadolu'dan göçün nedeni iş bulma içgüdüsü maalesef..
      Gelen pişman giden pişman hesabı
      Afganlı, Afrikalı, Suriyelilerin olduğu yerlerin sayısı az değil, onların sayısı da..
      İlgili bakanlık bunu bilmiyor mu, elbete ki biliyor..
      Selam ve saygılar

      Sil