10 Temmuz 2025 Perşembe

BİZDEN BİRİLERİ ONLAR


 

Ulus Sobacılar Çarşısı’nın ara sokaklarında lobisi köy odalarını aratmayan bir otel odasında, geçmişte bir kış mevsiminde sokakta iken ısınmak için ateş yakan Aşkın Aydın “Bacaklarımı sokaklar aldı” diye başlıyor. Yaktığı ateş bir süre sonra paçalarını, sonra elbiselerini, sonrada bacaklarını yakmış. Saatlerce ayazda baygın yatan Aydın’ın bacakları soğuğun etkisi ile donmuş. Kangren deyip her iki bacağını da kesmişler. Şimdiyse otel odasında protez bekliyor.

O bir madde bağımlısıymış zamanında. Çektiği balinin etkisinde olduğunu söylüyor çoğu kez. Büyük bir mücadele vererek madde bağımlılığından kurtulmuş. “Evlilik filan bilmiyorum” diye yanıt veriyor sorulan soruya ve ekliyor “Tek bildiğim artık kötü şeylere bulaşmayacağım. Ben uzun yıllar madde kulandım. Kimse madde bağımlısı olmasın. Bakın bu bağımlılık beni ne hale getirdi… Annemi sekiz yaşında kaybettim. Bu kayıp beni o yaşlarda sokağa itti. Caddelerde sokaklarda yıllarca perişan bir şekilde yaşadım. Yollarda sürüklendim…”

Sokaklarda rastlarız onlara. Köprü altlarında, köşe başlarında, otobüs duraklarında. Evsizler, kimsesizler olarak bildiklerimiz, sokakların çocuklarıdır onlar. Her birinin ayrı bir hikâyesi vardır. Hüzünlüdür o hikâyeler. Sorsanız da anlatmak istemezler çoğunlukla. İçine kapanık, kıyıda köşede yaşamayı tercih ederler.

Onlar da bizim insanımız. Bizden birileri onlar. Yazgıları kötü olsa da çaresiz de olsalar, madde bağımlısı da olsalar, engelli de olsalar onlar bizim çocuklarımız. Polemiklere konu da olsalar, “tinerci” de deseler, “köprü altlarında” da yaşasalar onlara sahip çıkmalı, tedavi ettirmeliyiz. Kol kanat germeliyiz.

Onların bu duruma düşmesinde, hor görülmelerinde, ötekileştirilmelerinde hiç mi bizim suçumuz yok?

Kimisine zorla mendil sattırırız. Kimisini zorla dilendiririz. Kimisinin parasını gasp ederiz. Yalancılıkta, çıkarcılıkta, üçkâğıtçılıkta birbirimizle yarışırız.  Yarı aç yarı tok yaşamaları, onun bunun verdiği birkaç parça ekmekle karınlarını doyurmaları, geceleri ayazda soğukta sokaklarda, sıklıkla otobüs terminallerinde yatıp kalkmaları umurumuzda bile değildir. Şöyle bir bakar geçeriz onları gördüğümüzde. Düşünmeyiz ne dramlar saklıdır o yüreklerde, o gözlerde, o çaresizlikte.

Oysaki siz, ben, o, biz yani hepimiz. Bir şeyler diktik, ektik, yeşertmeye çalıştık umutla. Bugünün ve yarının yüreklerine. Çocuklarımıza umut olsun, gelecek olsun, ışık olsun; çiçekler solmasın, bahçeler kurumasın diye.

Kimimizin adı Mehmet idi, kimimizin Hasan ya da Ali ne fark eder. Biz hep vardık ve hep olacağız bir yerlerde.

Bozkırın ortasında, çölün sıcağında, ormanların gölgesinde, dağ havasının vazgeçilmezliğinde, suyun serinliğinde, toprağın doğurganlığında. Uzak köylerde, kasabalarda, şehirlerin varoşlarında, köprü altlarında, sokaklarda yaşamayı, özgürlüğü arayacağız her daim.

Belki biraz yağmur arada bir dolu çarpacak yüzümüze.

Çalıp çırpacaklar, rant elde edecekler sırtımızdan. Alın terimizden, kanımızdan, canımızdan beslenecekler. Bir yandan son model arabaları ile yanımızdan geçecekler. Çaresizliğe, yoksunluğa dönüp bakmayacaklar.

Lakin biz her daim insan olacağız. Zor yaşam koşullarında yaşasak da. Huyumuz suyumuz ne ise o. İnsanlığın alacası olduğunu bileceğiz. İyisi de var kötüsü de. Doğrusu da var eğrisi de. İyiyi seçeni de var, kötüye kananı da. Üç kuruşluk çıkarı için köprü altı çocuklarını kullananı da.

Köprü altı çocuklarına, evsizlere sahip çıkalım. Güvenmeliler birilerine. Yaşama küsmemeliler. Yardım edelim onlara. Tedavi edelim, iş verelim. Hasbelkader sokaklara itilen bu çocuklar pişmandırlar eminim yaşantılarından. Elimizi uzatalım bir kez, tutalım ellerinden. Bakın o zaman nasıl da dört elle sarılacaklar yaşama.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder