1944 senesinde Çumra tren istasyonunda iki yoksul, üstü başı yırtık köy çocuğu beklemektedir. Yanlarına bir adam gelir ve çocuklara nereye gittiklerini sorar. On yaşındaki Kemal “Konya’ya! Valiyle görüşmeye!” der.
Adam alaycı bir şekilde güler “Sizi valiyle görüştürmezler be evladım, paranıza yazık, boşa gitmeyin!” diye karşılık verir.
Kemal adamı dinlemez. Altı yaşındaki kardeşi Mehmet’in elinden tutarak istasyona yanaşan trene biner. Bir süre sonra kuşetli vagonda tam karşılarına takım elbiseli bir adam oturur. Çocuklara gülümser ve nereye gittiklerini sorar. Kemal, bu adamın da kendileriyle gülüp dalga geçeceğini düşünür. Konuşmak istemez. Adam ısrarla “Anneniz babanız yok mu evladım, trene bir başınıza binmişsiniz” deyince Kemal kızgın bir ifadeyle; “Amca! Anamız babamız öldü. Biz köy çocuğuyuz ve eğitim alırsak o zaman ‘adam’ olabiliriz. Bu yüzden Konya valisine bizi okut diye yalvarmaya gidiyoruz!”
Takım elbiseli adam ‘anladım’ dercesine başını sallar ve cebinden bir kart çıkarır. Kemal’e uzatır. “Bunu valiye göster, selamımı söyle” Kemal kartı alır, okuma yazması olmadığı için kartta ne yazdığını anlamaz. Dalgacı(!) adam ise yaklaşan istasyonda iner.
Kemal ve Mehmet Konya’da vali binasına gider. Kemal, kapıdaki görevliye valiyle görüşmek istediğini söyler. Fakat görevli çocukları başından savar. Kemal, bu kez son şansını dener ve trende tanıştığı o takım elbiseli amcanın verdiği kartı uzatır. Görevli kartı görünce şaşırır ve hemen çocukları valinin makamına çıkarır. Vali karta bakar, ciddileşir, eli telefona gider. İki görevli gelir ve çocukları İvriz’e götürür. Kemal şaşkındır o takım elbiseli adam dalga geçmemiş, verdiği kart işe yaramıştır. Bu sefer "Kim bu adam?" diye düşünmeye başlar.
Kemal ve Mehmet İvriz’e gönderilmiştir ve bu okulda yatılı olarak okur. Ve seneler sonra… Kemal seneler sonra o takım elbiseli adamla görüşür. Adam yaşlanmış, emekli olmuştur. Kemal yanına gider kendini tanıtır, yaşlı adam anımsar Kemal’i “Demek okudunuz ha?” der, gözleri dolar. 1944’te o gün trenle vilayet vilayet gezip okulları denetleyen o takım elbiseli adam tesadüfen bu iki kardeşi görmüş ve kartını vererek yardımcı olmak istemiştir. Seneler sonra bu kez Kemal kartını uzatır; üzerinde “Gazeteci-Yazar Kemal Bayram Çukurkavaklı”. yazmaktadır.
Evet, Kemal öksüz ve yetim bir köylü çocuğudur, İvriz Köy Enstitüsü’nde okumuş, gazeteci olmuş, kitaplar yazmış, ödüller almış, kendi deyimiyle ‘adam’ olmuştur. İşte köy enstitüleri bu yüzden önemliydi ve köy çocuklarının çağdaş bir eğitimle topluma karışmasına vesile oluyordu. Mamafih zararlı görülerek kapatıldı. Ha Kemal'in kartını verdiği kişi kim miydi? Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Hasan Ali Yücel, yani trendeki o takım elbiseli adam...
Merhabalar.
YanıtlaSilHikaye çok güzeldi Hüseyin hocam. Kaleminize, emeğinize ve her şeyin gönlünüzce olmasını dilediğim güzel gönlünüze sağlıklar dilerim.
Nerde var nerde yok, yorumun hemen başında "Hüseyin hocam trende çocuklara kartını uzatan adamın sadece emekli olduğundan bahsetmişsiniz, ama bu zat-ı muhterem kimdi, neden bir açıklama yapmadınız?" diyecektim ki bir de son satırda açıklamışsınız. Ancak, İvriz'de okuyan Kemal'in durumunu açıklamışsınız ama Mehmet ile ilgili bir açıklama göremedim. Mehmet de okuyabilmiş midir? Mehmet ne olmuştur?
Hasan Ali Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığı görevini yürüttüğü ve o esnada Köy Enstitülerini planlayarak yurt genelinde açtığını biliyorum. Hasan Ali Yücel Bakanlık yaptıktan sonra mı maarif müfettişliği yaptı?
Selam ve saygılarımla birlikte sağlıcakla ve esen kalın.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilYazınızın ilk giriş cümlesinin diziliminde bir terslik var gibi.
"üstü başı yırtık iki yoksul köy çocuğu" şeklinde olursa, okunması daha anlamlı olur gibi geldi. İsterseniz siz de bir deneyin. Belki fark edeceksiniz. Sakın beni hata bulucu, çok bilmiş biri olarak değerlendirmeyin lütfen. Bu yorum da yayımda kalmasın silin lütfen!