Sarıkamış’ta var maşin
Urus yığmış ağır koşun
Bizim asker açık çıplak
Dağlarda büyüdü kışın.
Eksi 30
derecelik soğuğu, karı, tipisi, boranı ile nam salmıştır, Kars-Erzurum yöresi.
Tarihte “Sarıkamış faciası” olarak
bilinen 90 bine yakın askerimizin, bir kısmı Arabistan çöllerinden yazlık
kıyafetleri ile getirilip kış şartlarında Allahuekber dağlarında savaşın
acımasız kollarına atılan; açlık, sefalet, hastalık ve karakış nedeni ile
donarak toprağa düşen askerlerimizin şehit olduğu 1915 yılı.
Allahuekber
dağlarının yamaçlarında toprak buzla kaplanmış, güneşin sadece ışık verdiği
ısıdan mahrum bir ortam. Ağır ve korkunç kış şartları alabildiğine acımasız
hüküm sürmekte. Sisli ve fırtınalı doruklar, yükseldikçe eğimin giderek arttığı
karla kaplı dik ve sarp yamaçlar yol ve geçit vermezler kolay kolay.
Karasal
iklimin en sert şekli hüküm sürer doğada kurt, kuş, tilki ve benzeri canlılarla
iç içe.
İnsanın içini donduran, fazla kalındığında soğuk ve tipi ile mücadele imkânı kalmayan,
bugün dahi ortamla mücadele için özel kıyafetler gerektiren karakış canavarı.
Ve bir o
kadar acımasız, çetin arazi şartları…
Öğretmenliğimin
ilk altı yılının geçtiği, ağır kış şartlarının yanı sıra bir o kadar da zor
geçim şartlarının olduğu, yöre insanının zorluklarla boğuştuğu bir yaşam şekli.
Ki iki binli
yıllarda dahi mücadele etmenin kolay mümkün olmadığı bir ortam.
Birinci dünya savaşında, Osmanlı-Rus savaşının arenası olan, bu kargaşa ortamında
yıllarca Osmanlı egemenliğinde rahat bir yaşam sürmüş ermeni çetelerinin savaşı
fırsat bilerek Türk insanına, köylüsüne, askerine, karakoluna, köyüne
saldırdığına şahit olunan 1915 yılı.
Muş, Ağrı,
Van yöresinden dalga dalga gelen Ermenilerin ve Ermeni çetelerinin halka
yaptıkları baskı ve kıyımlar karşısında
yüzyıllardır aynı köyünde oturan benim insanım neyi var neyi yok ve gözü gibi
koruduğu evini, canını Ermenilerden kurtarmak için terk etmek zorunda
kalmıştır.
Ermenilerin
o sıra en büyük destekçisi hiç kuşkusuz Rus askerleridir.
Meydanlara
toplanan köylüler Çeteler tarafından katledilmişler, samanlıklara tıkılıp yakılmışlardır.
Bugün yörede
yapılan kazılarda o dönemde katledilen insanların toplu olarak gömüldükleri
mezarlara rastlanmakta ve o mezarlarda ele geçen Ayyıldız işaretli materyaller
katledilenlerin Türk olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kars Çıldır
da öğretmenlik yaparken Kars-Arpaçay arası yol genişletme çalışmalarında
dozerlerin toprağı kazarken çıkardığı, etrafa saçılmış onlarca insan kemiğine
bizzat şahit oldum. Büyük bir mezalimin yaşandığını anlatır gibiydi o kemikler.
Ağır kış şartları ve Ermeni çetelerinin saldırıları devam ederken Kafkas
cephesi açılmıştır.
A.Nejat Ölçen’den dinleyelim.”Dönemin iç
işleri bakanı Talat paşa,20 Temmuz 1914’te Erzurum valiliğine gönderdiği
yazıda; ‘ Ordunun Rusya ile savaşa girmesinin Fransa ve İngiltere’nin de savaş
kararı almasına neden olacağı ve başkent İstanbul’un bu tehlikeyi göz önünde
tutarak sınır boylarında savaşa yol açacak çarpışmalardan özenle kaçınılmasını
bildirir.”(kaynak: Şerif köprülü,
Sarıkamış cephesi muharebeleri. s.25).İçişleri bakanının bir savaş karşısında
bu duyarlılığına karşın Enver Paşa, Almanların teşviki ile 9.Kolordu
komutanlığına “seferberlik ilân
edildiğini” bildirir.
Boğazlardan geçerek Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalayan Goben ve Breslau
adlı alman savaş gemilerini satın alındığının ve adlarının Yavuz ve Midilli olarak değiştirildiğinin
ilânı sonrası, Rusya ile savaşa girilmiştir.
Bu amaçla
Edirne’deki 3.orduyu(ki bu ordu savunma amaçlı eğitilmişti) Erzurum’a
gönderenler askerlerin ayaklarında pabuç ve üstlerinde giysi kalmadığını
göreceklerdi ordu 3 ay sonra Erzurum’a geldiğinde. “Bu yanlış savaş stratejisini, Enver Paşa’ya Osmanlı ordusundaki Alman
subayları önermişlerdi. Oysa o strateji yanlıştı. Çünkü3.ordu,54 taburu ve 1300
kılıcıyla Kafkasya’yı istila edemezdi” (Kaynak: Şerif köprülü a.g.e. s.4)
Enver paşa’nın
doğuda Ruslarla savaşa karar vermesini 3.ordu kurmay başkanı Albay Felix Guse
şöyle açıklıyor .”Avusturya cephesindeki
Almanya ile savaşan Rusların o cephedeki güçlerini Kafkasya’ya aktaracağından
Almanya’nın yükü azalacak. Osmanlı ordusu tümüyle yenilgiye uğrasa bile Almanya
zarar görmeyecekti.”(Kaynak Askeri mecmua,1931,s.34.
Sarıkamış muharebeleri böyle bir ortamda, büyük bir maceracılıkla yönetilmiştir.
Savaşı yöneten ya da yönettiğini zanneden Enver Paşa koca imparatorluğun
çöküşünü hızlandırmıştır maalesef.
Görünen o ki maceracı bir ruh’a sahip olan Enver Paşa, Almanların etkisi ile
binlerce Mehmetçiği ateşe atmaktan çekinmemiş, binlerce şehit anasının
gözyaşlarının sel olup akmasına neden olmuştur.
Kışın,
yörenin tek efendisi olan Allahuekber dağlarında insanların yüzüne kamçı gibi
çarpan rüzgârın şiddeti ve o şiddete uygun kar ve tipiye karşı direnmeye
çalışan yeterli giysisi, yiyeceği olmayan ve çetin doğa şartları ile mücadele
eden ve o mücadelede toprağa düşen 90 bin şehidimiz.
İsmail Bilgin “ Sarıkamış” adlı romanında şöyle diyor;
“Şehitsen secdeler yüce ruhuna der / Yer Allahuekber,
gök Allahuekber / Yolun açık olsun asker.” der ve devamında,
Yazar Ümit
Beyazoğlu’nun yazdığına göre aynı romanda yazar şöyle devam eder:
“İstanbul’dan Erzurum’a doğru yola çıkarılan
askerlerden biri olan çavuş (olayların ağzından anlatıldığı kişi),bin bir
zorlukla ve epey fire vererek nihayet vardıkları Erzurum’da toplanan eratı bir
arada görünce acı gerçeği kavrar. Gördüğü yerel giysiler içinde, silahsız,
postalsız, kaputsuz, çoğu hasta ve aç .”
Türk
ordusunun en büyük özelliklerinden biri ‘
emre itaat’tir.
Sarıkamış
muharebelerinde de bir emirle binlerce asker acımasız bir tipi altında dağlara
sürüldü.
Bir yazarımız şöyle diyor “Askerin çoğu
kurşun atamadan karakış cadısının kollarında can verdi.”
Kahraman
Türk askeri o yıllarda sadece Kafkasya’da değil, Trablusgarp’ta, Balkanlar’da,
Galiçya cephesinde, Çanakkale’de, yemen ve Arap çöllerinde bu aziz vatan için
mücadele etmiş toprağa düşmüş, en güzel ölüm olan şehitlik mertebesine
ulaşmıştır.
Ruhları şad olsun,
nur içinde yatsınlar.



Çok ama çok büyük trajedi Hüseyin Hocam. Kar, kışta sizin de dediğiniz gibi günümüz askerleri bile çok özel, su geçirmez botlar, çok özel termal giysiler giyiyorlar, o zaman zaten onlar yoktu, o yoklukta nasıl bir basiretsizlik? Ruhları şad olsun. Amin. :(
YanıtlaSilSelamlar, saygılar.
Sen hiç Sarıkamış'ı ...
SilAllahuekber Dağı'nda olup bitenleri gördün mü?
İki insan boyu karın içinde yalınayak koyunları bit dolu, donmuş elleriyle kaşınamayanları... Donmuş gözleriyle bakan on binlerce askeri...
Sen bunları görmediysen hiçbir şey görmedin demektir...!
Yaşar Kemal.
Yaşar Kemal’in de değindiği gibi sözün bittiği yer müjde kardeşim benim
Saygılar selamlar
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilSarıkamış faciasında yapılan askeri hatalarla ilgili o kadar çok değişik rivayet haberlerden bahsediliyor ki, kimileri Enver Paşa'yı suçlarken, kimileri de Hafız Hakkı Bey isminde bir komutanı suçlamaktadırlar. İşin doğrusunu tarihçiler açığa çıkarsınlar.
Bu savaşlarda kaybettiğimiz kahraman askerlerimizin ruhları şad olsun, nurlar içinde yatsınlar. Onları saygıyla ve minnetle anıyoruz.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep bey
Silİster Enver Paşa, isterse Hafız Hakkı bey olsun.
Arap çöllerinde bulunan askerleri bir emirle karakışın ortasına yazlık kıyafetle sevk eden zihniyet Osmanlı zihniyetidir.
Açlık, soğukda eklenince 90.000 askerimizi karakışa kurban ettiler. Tarihçiler şu yada bunun sorumluluğu dese ne olacak ki.
Selam ve saygılar