Parkamı giyip nemli sabah ayazında yola koyulduğumda, gece yağan karın eriyen
suları saçaklardan damlamaya devam ediyordu. Sokaktan birkaç metre uzakta ana
caddeye çıktığımda, gün henüz doğmasına rağmen etraf insan sesleri ve
arabaların homurtularıyla dolu; egzozların çıkardığı çığırtkan tiz sesler,
açılmakta olan kepenklerin çıkardığı demir gıcırtıları, fırının açık kapısından
etrafa yayılan sıcak ekmek kokusu. Sonrasında E-5 karayolundan, ulumaya benzer
sesler yükseliyor, kesiliyor, sonra yeniden başlıyor.
“Dinle
bak” diyor eşim kolumu kavrayıp “uçak sesleri, ritmik
haykırışını, boğuk egzoz sesleriyle tamamlıyor”. Çok sesli koroyu
oluşturan iki farklı ezgiyi, “dinle bak” diyen eşimin seslenişi
ile fark ediyorum. Kar örtüsünün kaldırımda bıraktığı beyaz tozun, ince buz
tabakasına dönüştüğü yerde tam da ayağım kaymak üzereyken.
Bu
yaygaracı şenlik, sabahın ilk ışıklarıyla, belki de her günkü koronun oluşturduğu
ortama “fon müziği” oluyor.
Bakışlarımız
ayazın kamçı gibi yüzümüze vurmasıyla, pek de uzakta olmayan “devlet
hastanesinin” soğuk koridorlarına bir an evvel ulaşmak için alternatif
ulaşım arayışına dönüşüyor. Akan trafiğe aldırmadan eşimin kolundan tutup “dur
bekle” diyorum. Tepe lambası yanan ilk “taksi” yaklaştığında
çevik bir el hareketiyle durdurup çabucak biniyoruz. Şoför “Bakırköy eğitim araştırma”
hastanesi sözleri üzerine direksiyonu sağa kırıyor. Ara sokaklardan hızla giderken, birikinti suları etrafa saçarak “ana yola” çıkıyoruz.
Hastane
koridorlarında muayene sırası bekleyen onlarca belki de yüzlerce hasta muayene
odalarının önünde birikmiş, soğuk havanın etkisiyle hepsi de sıkı sıkı giyinmişti.
Zaten
çoğunluğu benim gibi “soğuk algınlığı” şikâyetiyle
gelmişti.
Hoş “soğuk
algınlığı” şikâyetiyle gelen bu insanlar muayene odasından çıkar çıkmaz
soluğu zemin katta “kan” ve “idrar” tahlili yerinde alıyordu.
Ankara
hastanelerinden aşina olduğum ”sıra numarası” alma olanağının
olmaması üzerine sıra kuyruğuna ben de girdim.
Bu tip “kuyruk”larda
alışılmış şey yine tekrar ediyor, insanlar uzaktan “hop kuyruğun sonu orası değil
birader dön arkana bak” diye araya girmeye çalışan sözüm ona “uyanık”lara
bağırıyordu.
Sırası
gelen parkesini, paltosunu çıkarıp kollarını sıvazlayıp kan vermeye hazır
bekliyordu. Çünkü hemşirelerin yüksek sesle ikazları onları da sıraları
gelmeden harekete geçirmeye yetiyordu.
Önümde bekleyen
yaşlı bir amca “ön sıralarda ilerleme yok” deyip sıranın ilerlememesine isyan
ediyordu aklınca.
Bir an “amca
memleket neresi” diye sordum.
“Bitlis” dedi
gülerek.
“Bitlis’e
dön” dedim sonrasında homurtusu kesilmeyince. “Burası kalabalık bir şehir. Bitlis
kısmen rahattır.”
“Sen
nerelisin? “ dedi bana.
“Aslen
Sivaslıyım” diye cevapladım.
“Sen
neden dönmüyorsun” dedi homurdanmasına devam ederek.
Gülerek
cevap verdim.
“Ben şikâyet
etmiyorum” dedim.
Etrafta
konuşmamızı izleyenlerin gülüşmeleriyle ve konuşmanın sürmesiyle zaman geçmiş,
yaşlı amcada sakinleşmişti.
Sonrasında
ne yaptı bilmiyorum. Tahlile gidecek kanı “tüp”lere dolduran hemşirenin sert
yüzüne pek de bakmadan uzaklaştık eşimle birlikte oradan.
Sonuçları
almak ve doktora göstermek için tekrardan gittiğimizde sabahki kalabalıktan
daha da büyük bir kalabalıkla karşılaştık öğleden sonra hastanede.
Koridorlar
tıklım tıklım insan doluydu.
Sabahki
soğuk hava koridorlarda yerini sıcak bir havaya bırakmıştı. Güneş’te öğleden
sonra yüzünü göstermiş, gülümsemesine devam etmişti.
Hastaneye
“soğuk
algınlığı” şikâyetiyle giden ben belki de “böbrek” rahatsızlığı
teşhisine ramak olacak bir idrarda kan durumuyla karşılaştım.
Sonrasında
doktorun yönlendirmesiyle hem “üroloji” polikliniğinde randevu
aldım gelecek haftaya hem de “ultrason” çektirmek için sıra. Bakalım “soğuk
algınlığı”yla başlayan maceramız nerede son bulacak.
Akşam
dönüşte yerdeki ince buz tabakası yerini çoktan cadde boyunca hızla akan suya
bırakmıştı.
Hocam çok geçmiş olsun, kendinize iyi bakın bu karlı havalarda, hayatlarımız bir şekilde kuyruklarda sıra beklemek, söz ettiğiniz konuşmalar,itişmeler,şikayetlerle geçiyor...ne yaparsınız..:(
YanıtlaSiltekrar geçmiş olsun..umarım önemli bir şey çıkmaz..
Teşekkür ederim Müjde kardeşim...
SilUmarım çıkmaz...
Lakin,
Say ki çıktı...
"Ama işte 85'indeyim ve..."şiirini boşuna mı paylaştım:)
Saygılar...
Temennilerin için teşekkür ediyorum.
Siz kar falan derken ben sandım ki düştünüz , neyse geçmiş olsun. Umarım hiç bir şey çıkmaz diğer tetkiklerden. Ben hem Ankara hem de İzmirden biliyorum yıllar oldu sıra numarasına geçeli.
YanıtlaSilÇok güzel yanıt vermişsiniz amcaya:)
Ankara'da sağlık ocaklarında dahi "sıra numarası" söz konusu...
Silİstanbul'da bu uygulama "neden yok"? Y ada tüm hastanelerde mi aynı bilinmez.
Amca deyim yerindeyse davranışlarıyla bunu hak etti:)
Çok geçmiş olsun. İnşallah bir şey çıkmayacak hocam.
YanıtlaSilHaftaya iyi haberlerinizi bekliyorum.
Asya hanımın dediği gibi, amcaya harika bir yanıt vermişsiniz.
Saygılarımla.
Çok teşekkür ediyorum Nurten Hanım...
SilUmarım sonuç olmasını istediğimiz şekilde çıkar...
Saygı bizden...
Çok geçmiş olsun Hüseyin Hocam, Allah şifalar versin...İnşaallah haftaya tetkiklerinizin sonucunda ciddi bir şey çıkmaz.
YanıtlaSilKendinize iyi bakın,
selam ve saygılar.
Çok teşekkür ediyorum Hanife Hanım. Sağolun.
Sil