21. yüzyılın dünyası, halkları cendereye sokan, peş peşe gelen krizlerle sarsılıyor. Küresel boyutta iklim değişikliği ve kuraklık, doğal kaynakların yok edilmesi sürerken açlık tehlikesi devam ediyor.
Savaş baronları kan ve gözyaşına doymak bilmiyor. Aynı anda füzeler havalanıyor, mayınlar ve bombalar patlıyor…
Dünyanın sorunlu coğrafyalarında, Afganistan’da bir Pazar yerinde, Suriye’de şehirlerde, Pakistan’da Himalayaların sarp yamaçlarında, Çöl topraklarının kavurucu ateşinde, Kırgızistan’ın Oş şehrinde, Afrika kırsalında; insanın insanla savaşı, vahşi hayvanların mücadelesine taş çıkartıyor.
Teknoloji insanlığın gelişimi ve barış için değil savaş için, işgal için, masum hayatları yok etmek için kullanılıyor…
Kalleşlik şehirlerin varoşlarında masum insanlara pusu kurmuş bekliyor…
Kalleşlik yollara döşenen mayınların patlatılması, masum insanların ansızın taranması ile vahşi doğasını bir kez daha gösteriyor…
Petrol kaynaklarını ve enerji kaynaklarını, koridorlarını ele geçirme mücadelesi…
Din ve etnik köken eksenli tahammülsüzlükler…
Mantık sınırlarını zorlayan, ilkelliğin en kaba şekli…
Aydınlanma çağını yakalayamamış, feodal kalıntıların esiri olmuş ilkellikler…
Üstüne üstlük kapitalizmin çarklarının hammadde yerine insan öğütmesi…
Demokrasi ve insan haklarını kavrayamamış, ya da işlerine gelmeyenlerin kirli savaşı, yok etme ve sahip olma oyunu, satranç tahtasında piyonları ile kurtuluş yollarını tıkamaları…
Gelinen noktaya bakıldığında küresel krizin mimarları, toplumları ezip yok ederek palazlanmalarına devam etmekteler.
Ne pahasına?
Algı yanılsamasının esiri konumuna getirilen toplumların yoksulluğu, açlığı, yok oluşu pahasına. Aydınlanmanın ışığından uzak Ortaçağın karanlık dehlizlerinde köstebek gibi yaşama, beyinleri ile değil bıngıldakları ile düşünme pahasına…
Zalimlikler devam eder mi?
Zalimin zulmü yanına kar kalır mı?
Tarihin tozlu ve kanlı sayfalarını araladığımızda karşımıza, çeşitli dönemlerde halklara zulüm yapan, yaşamları bir çift söz ile sona erdirenlere rastlarız…
Ne ki, bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı…
Ugandalı İdi Amin diktacıların en zalimi idi… Darbeyle devrildi. Ülkesinden kaçtı. Adını anan yok…
Afrika Cumhuriyetinde Bokasso, yıllarca ülkesini kasıp kavurdu. Ülkesinden kaçtı. Geri döndü. Yakalandı. Önce idama sonra hapse mahkûm edildi… Adını anan yok…
Habeşistan diktatörü Haile Mariam ülkesinden kaçtı…
Hitler’in sonu ibret-i alem. İntihar etti. Zalimlikleri ve insan hak ve hürriyetlerine vurduğu darbe ile anılmakta… Bir soykırımcı…
Stalin Rusya’da yaptıkları nedeni ile diktatörlükle anılmakta… Halklara yaptığı zulüm ve sürgünler adından önce gelmekte…
Franco İspanya’yı yıllarca diktatörlükle yönetti. Sonuç? Yok, olup gitti…
Yönetim anlayışı nedeni ile Irak’ın bir kan gölü haline gelmesine sebep olan Saddam idam edildi… Oğulları Uday Ve Kutay Irak halkına yaptıkları zalimlikle anılıyor…
Ve dünya coğrafyasında yüzlerce insan kasabı, insan hak ve hürriyetlerine muhalefet etmiş diktatörler, zalimler gelip geçti… Hiç biri insanlığın karşısında duramadı… Şu ya da bu şekilde yok yok olup gittiler…
Bugün değişik coğrafyalarda sahip oldukları olanaklarla, teknoloji ile zalimlik yapanlar, işgal ettikleri toprakların kadim insanlarını acımasızca katledenler, toplumları birbirine düşürenlerin de akıbeti aynı olacaktır…