Anadolu
coğrafyasının bilgeliğinin farkında olmayanlar, her şeyi kendi çıkarları
çerçevesinde ele Alıp değerlendirmenin aymazlığı içerisindeler. Her şeyin
üzerinden buldozer gibi geçenler, bu kadim topraklara ihanet ediyorlar.
Her
sabah; evet her sabah ve ne yazık ki yıllardan beri oynanmakta olan kirli bir
oyunun içinde güne başlıyoruz.
Cehalet
ve ihanetin, yıkım ve kuşkunun; korku ve yalanın yeşermekte olduğunu görüyoruz.
Oysaki
bu görkemli coğrafyada yüz yıllarca bir arada sorunsuzca yaşamış insanların
evlatlarıyız. Bunu unutmuş olabilir miyiz?
Kendini
Kürt olarak lanse eden bir aymazın yazdıkları; Anadolu coğrafyasında
emperyalizme hak ettiği darbeyi vuran bu milletin bağrından çıkan Mustafa
Kemal’e ihanetin hangi boyutlarda olduğunu göstermesi bakımından
düşündürücüdür.
Atatürk
ilkelerinin çağdaş yaşamımızda ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan bu ve
benzeri aymazlar, o ilkeleri içlerine bir türlü sindirememekte; Şeyh Sait,
Seyyid Rıza ve benzeri işbirlikçilerin takipçiliğini yapmaktan zevk almaktalar.
Kendisini Kürt aydını
olarak lanse eden bu aymaz [Ülkemiz artık
postalcı ve takunyacı Kemalist sistemle yönetilemez. Evrensel insan hakları ve
hukuk kurallarının işlenmediği bir yönetim biçiminin adı cumhuriyet olması
hiçbir şeyi değiştirmez. İnsanlara zorla şapka giydirmeyi inkılâpçılık diye
sunulması da bir aldatmacadan ibarettir.]
Bu kendini bilmez aymaz
Cumhuriyet yönetimini beğenmemekte “postalcı
ve takunyacı Kemalist sistem” söylemi ile bilinçli olarak kitleleri
kandırmanın yolunu kendince çıkar yol olarak görmektedir. “İnsanlara zorla şapka giydirmeyi inkılâpçılık diye sunulması da bir
aldatmacadan ibarettir” söylemi ile de tarihi gerçekleri çarpıtmanın
peşindedir.
Toplum bunları
tanımaktadır. Bunların amaçlarını bilmektedir. Cehalet ve aymazlığın boyutları;
gelinen noktada kendini aydın olarak
görme heves ve arzusu ile yanıp tutuşan, lakin tarihi gerçekleri anlatan, yazıp
çizen, yerli ve yabancı kaynakları araştırma ve okuma gereğini duymayan, sadece
ve sadece kulaktan dolma yalan ve dolanlarla insanları kandırmanın peşinde olanları
anlamamızı sağlamaktadır.
Utanmadan ve sıkılmadan
bu cümleleri yazan beğenmediği Cumhuriyet yönetiminde geçimini sağlamak için
bağlanmış olan emekli aylığını almakta; akabinde ise kinini kusmaktan geri
durmamaktadır.
Aymazlığını bir adım
daha ileriye taşımakta beis görmeyen sözde aydın bakınız devamla neler yazıyor
[Kemalizm’in laiklik anlayışı da
sahtedir. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle tek din, tek mezhep
inancına dayalı bir sistemin laik olması mümkün değildir… Sahte bir laiklikle
yıllardır halklar aldatılmaktadır]
Şimdi bunun neresinden
başlamalı, ele almalı insan şaşırıyor. Bizim sözde aydın “tek din, tek mezhep inancına dayalı bir sistemin laik olması mümkün
değildir” deyip kararını veriyor ve noktayı da koyuyor. Demek ki neymiş
bizim aydına göre “tek din ve tek mezhep”
ile laiklik olmazmış. Ya ne olacakmış? Anlaşılan o ki birden fazla din ve
mezhep olacakmış ki gerçek laiklik olsun. Yoksa sahtedir(!). Bu sahte laiklikle
de yıllardır halklar aldatılmaktadır (!)…
Oysaki laiklik nedir?
Din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır. Atatürk’ün laiklik anlayışı bu kadar
açık ve nettir. Sözde aydınımıza sormak gerek; laiklikle yönetilen ve laikliği
benimsemiş kimi Avrupa ülkelerinde kabul edilmiş kaç din vardır? Yani laikliği
benimsemiş ülkelerde illa ki birden fazla dinin mi olması gerekiyor? Birden
fazla din olmazsa o ülkede laiklik sahte midir?
Eğer Atatürk’ün
getirdiği laiklik sahte(!) ise gerçeği nasıldır? Yazısını satır satır okudum
ama sahte dediği laikliğin yerine gerçeğini (!) yazmadığını gördüm. Demek ki
gerçeğini(!) kendisi de bilmiyor sözde aydınımız.
Hızını alamayan sözde
aydınımız milliyetçiliğe de daha doğrusu “Atatürk
Milliyetçiliği”ne de kızmaktadır. “Zaten
‘ Atatürk Milliyetçiliği’ de uydurulmuş bir kavramdır” söylemi ile bunu
açıklığa kavuşturmakta lakin nasıl sahte olduğunu açıklamamaktadır.
Bu ve benzeri sözde
aydınlar ne yazdıklarının farkında olmadıkları gibi Atatürk’ü ve fikirlerini de
anlamaktan uzaktırlar. Bu aymazların Atatürk’ü anlamasını beklemekte yanılgı
olur.
Milliyetçiliğe karşı
olan bu aymazlara Kurtuluş Savaşımız sırasında Türkiye’ye gelen Amerikalı kadın
gazeteci Clair Price’nin “Türkiye’nin Yeniden Doğuşu” adlı
kitabında yazdıklarıyla cevap verelim.
“… Eski yasa tanımaz Batı emperyalizminin yerine yeni yasalara saygılı
bir Doğu rejiminin geçmesini öneren milliyetçilik, bugünkü Türkiye’nin itici
gücüdür ve Türkiye, bu sayede dünyanın kilit öneme sahip ülkelerinden biri
olmuştur. Milliyetçilik, bugün Türkiye’yi kaynaştırıp birleştirmekte ve
bölmemektedir. Milliyetçiliğin haykırışı, güçlü ve sağlıklı bir düşünceyi dile
getirmektedir.”
Hocam bu kendini Kürt aydını, yok akil adam diyenlerin yazdıklarını okumak için insan çok sabırlı olmalı valla tırnak içi yazılanları okudukça tepemin tası attı, isim vermemişsiniz hangi pislikse linç edesim geldi! ! ! Yediği kaba pislemeyi marifet sayanlardan bıktık yaa...Allah cezalarını versin alayının da kurtulalım...
YanıtlaSilelinize sağlık...
Söylediklerine katılıyorum. Bunların ipe sapa gelmez yazılarını okumak için "sabır taşı "olması gerek. Lakin okumak, bunların niyet ve amaçlarını bilmek durumundayız. Müjde hanım kardeşim "Gomanweb.org" adlı siteye girdiğinde bu ve benzeri yazılanları okuyacaksın. Okurken sana "sabırlı olman"ı dilerim...
SilSaygılar.
Yok, ben sabırlı olamıyorum.
YanıtlaSilBunların ağzından çıkanları duydukça şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleniyorum, sinirlerim tavan yapıyor. Biraz dinleyeyim, okuyayım bakalım ne diyorlar dediğimde kendimi tanıyamıyorum. Oğlum bile öğrendi artık, Anne tam sırası, işte buna küfür edilir diyor. Kusura bakmayın, vallahi küfür ediyorum, dayanamıyorum.
Sabırlı olmak lazım. Onların istediği de zaten sinirlenmemiz, kızmamız, hata yapmamız değil mi? Okudukça ürperiyor insan bunların yazdıklarını... Küfür etmek çare değil ki...Çare olsa ben de içimden küfreder rahatlardım...Mücadele etmek lazım...Gerçekleri araştırmak ve yazmak lazım.
SilSelam ve saygılar Nurten Hanım.