19 Ağustos 2015 Çarşamba

TARİHİ YARIMADA


Eğer İstanbul'u tanımak istiyorsanız, kendinize bir gün izin verin, bir bakıma kendinizden kaçın.
Bunu yapmak için küçük bir yolculuğa çıkın. İstanbul'u tanımak için yapacağınız yolculuğu araçla değil yürüyerek yapın.
Hoş kısa bir yolculuk da yetmez aslında. Çünkü tarihi dokuyu anlamak için gördüğünüz binaların, eserlerin ayrımına varmanız gerekir.
Çoğu insan İstanbul'un farkında bile değildir.
Nitekim çoğu eser gözler önünde olmasına rağmen görmezden gelinir.
İstanbul'un kent dokusunu koruyan, geçmişin ayak izlerini günümüze taşıyan en güzel yerlerinden biride "Tarihi yarımada"dır.
Suriçi olarak da bilinir.
Tarihi Yarımadayı tanımak için; Ayasofya, Sultanahmet Camisi ve çevresini, Topkapı Sarayı ve çevresini, Eminönü, Sirkeci ve çevresini, Yerebatan Sarnıcını, Divan Yolu'ndan Beyazıt'a, Kapalı Çarşı'dan Aksaray ve Laleli'ye, Fatih, Edirnekapı, Topkapı, Yedikule, Sahil Yolunu görmelisiniz.
Asırlık çınarların altında soluklanmalısınız.
Şu sıralarda iş makineleri, ülkenin en büyük şehrinin kalbinde, köklerinden savrulan ağacın hışırtısıyla, Kumkapı Balık Hali'nde ve sahil şeridinde yer alan Avrasya Tünel geçişinin bağlandığı Kennedy Caddesi'nde çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.
İstanbul 2.İdare Mahkemesi'nin tarihi yarımadayı imara açan koruma amaçlı uygulama planındaki 61 maddeden 37'sini iptal etmesine rağmen.
İş makinelerinin uğultusu, doğanın ve geçmişin korunması gerektiğini hatırlatıyor.
Unutmamalıyız ki dünyayı kültürler yaşanır kılıyor.
Uzak diyarlara yapılan yolculuklarda ilk görmek istenilen yer çelik ve cam karışımı ucube yapılar, devasa gökdelenler değil, tarihi geçmişin ayak izlerini taşıyan, insanlığın ortak mirası olan eserlerdir.
Her ülkenin sahip çıkması gereken kültürel değerleri vardır. Dünya kültür mirası olmaya hak kazanan, geçmişin izlerini günümüze taşıyan kadim kültürlerin bıraktığı eserler UNESCO tarafından koruma altına alınıyor.
Çünkü kültürler geçmişin belleğidir.
Yol haritasıdır.
Tarihi ve kültürel miras olan,  Bizans'tan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan günümüze gelen Tarihi Yarımada'nın dokusunu kaybetmemesi için gerekenin yapılması lazım.
Dokunun yok edilmesi, değiştirilmesi kültürel değerleri kaybetmemize neden olacaktır.



6 yorum:

  1. Kültürel değerlerimizin farkında olmayınca sahip de çıkılıyor.
    Ne yazık o bilince sahip çok az insan var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kültürel değerlerimizin farkında olmak için sanat ve sanatçıya yeterli desteği ve değeri vermeliyiz. Sanatın önemini topluma anlatmalı farkındalık yaratmalıyız. Sanata "ucube" yaklaşımında vazgeçmeliyiz. Kültürün zenginlik olduğunu ve gelecek kuşaklara bırakılması gereken bir değer olduğunu anlatmalıyız. Kısır siyasi çekişmelerle toplumu kutuplaştırmamalı, her kesimin sanat ve kültür anlayışına saygı duymalıyız. Taliban lideri Molla Ömer'in emri ile Bamyan'da ki (Afganistan) Buda heykellerini yıkmak kime fayda getirdi. Oysaki o heykeller önemli bir turizm kaynağı idiler.

      Sil
  2. Bir şehirde ne kadar çok iş makinesi faaliyette ise o kadar çok yozlaşmaya,tarihi değerleri yitirmeye,doğayı tahrif etmeye başladık demektir..Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum tespitinize. ve yerinde bir tespit olmuş. İş makinelerinin çokluğu bir şehrin dokusunu korumak için değil yok etmek için vardır.

      Sil
  3. İstanbul'a yabancı değilim. Lakin son zamanlarda pek yolum düşmedi. En son 1988 ya da 89 du sanırım gelmiştim. Çok değiştiğini görebiliyorum...
    Tüm değerlerimiz, milli, manevi tarihi kültürel değerlerimiz birer birer elimizden kayıp gidiyor. Bizler hiçbir şey yapamıyoruz. Hoş bir şey yapmaya kalksak sonuçsuz kalıyor. Öyle bir durum ki, kimsenin ne eli ne de dili çözüme ulaştıramıyor...

    Emeğinize sağlık hocam,
    saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin İstanbul'a geldiğinizden bu yana geçen yıllarda İstanbul'da çok büyük değişiklikler olduğunu tekrar gelseniz görürsünüz. Devasa gökdelenler nefes almayı zorlaştırıyor. Trafik keza öylesine. Tarihi eserler binalar arasına sıkışıp kalmış. Görmek için çaba sarf etmek lazım. Var olanı da tahrip etmek... Ne denir ki. Geçmişin belleğini yok etmek kime ne kazandırır ki. Rant uğruna bunca tarihi eser heba edilmemeli. Ya bir de Belgrat Ormanlarında yer alan su yollarının tahrip edilmesi... Teşekkür ederim yorum için.

      Sil