Bazen insan sabah kalkınca alacakaranlığın
dinginliğinde, perdeleri çekili odanın bir köşesinde bulunan masanın başında
yazmaya başlar. Yazmak, düşünmek, okumak, kurgulamak bir tutkudur artık.
Yazar Hanife Mert'in "Bakış Acısı"
romanını elime aldığımda; yazarın önsözde yazdığı "Halkın yazarlardan, akademisyenlerden, sanatçılardan,
siyasilerden beklentisi; halk arasında doğru ya da yanlış olduğuna
bakılmaksızın, sorgusuz sualsiz kabul edilen kemikleşmiş bazı sorunların gün
yüzüne çıkarılabilmesi için, gerçeklerin anlatılarak, kapı aralanması ve
devamında kendilerinin araştırarak, sorgulayarak gerçeğe ulaşmasını
sağlamaktır. Ben de üzerime düşeni yerine getirmek için "Bakış Acısı" isimli kitabımı kaleme aldım." satırları
dikkatimi çekti.
Yazar neden bunu yazmak gereğini duymuştu? İşte
tam da bu soru belleğimizdeki yerini korurken İlerleyen sayfalarda okuyucu
bunun nedenini daha iyi anlıyor, yorumluyor.
Yazar, farklı bir anlatım tarzı ile klasik anlatım
tarzından uzak üzerinde düşünülmesi gereken olayların dökümü ile karşımıza
çıkıyor.
Eser yer yer otobiyografik özellik taşıyor. Yazar
süreç içinde roman kahramanı Elif'in yerini alıyor. Bir genç kızın gözünden bir
yol hikayesi anlatılıyor. Çoğumuzun yakından bildiğini düşündüğümüz bir yol
hikayesi. Hikaye okuyucuyu adeta kendine çekiyor. Bir yandan satırlar bir biri
ardına akarken, diğer yandan düşündürüyor.
Varoluş sorunları roman kahramanlarının yaşadığı
olaylarda karşımıza çıkıyor. Nedeni sorgulanıyor. "Alevi olmak evlenmeye engel mi ?" sorusu ile
yüzyıllardır toplumun içinden çıkılması zor bir sorununu dile getiriyor.
Yeryüzünde varlığını devam ettiren milyarlarca
insanın farklı inançları, kültürleri, yaşam tarzları vardır. Bunlar
arasında elbette birbirine benzemeyen
farklılıklar söz konusudur. Önemli olan o farklılıklara saygı duyup birlikte
sorunsuzca yaşamaya devam etmektir. Gerçekleri araştırıp öğrenmeden, kulaktan
dolma yalan yanlış, doğruyu yansıtmayan bilgilerle hareket etmek doğru değildir.
Toplum artık bunu aşmalıdır.
Yazar bu gerçeği vurguluyor. Anadolu binlerce yıldır bağrında yaşayanları ile bir mozaiktir. Hem de
paha biçilmez elmas değerinde bir mozaik...Her parçası ayrı bir değerdir.
Yüzyıllar boyunca yan yana duran bu değerler birbiriyle kaynaşmış,
özleşmiştir...Hepimiz Allah'ın yarattığı kullarız. Elbette aramızda
farklılıklarımız olacak. Farklılıklarımız zenginliğimizdir, birini diğerine
üstün yapmaz." Cümleleri
bir gerçeği dile getiriyor. Sorunu detaylı ele almasa da anlattıklarından
anlıyoruz.
Dolayısıyla bu varoluşsal sorunlar nedeniyle
insanlar arasında iletişim sorunları karşımıza çıkıyor. Alevi bir genci seven
genç kızın ailesi ile anlaşamaması sonucu bunalıma girmesine rağmen mantıklı
düşününce, aşk ve sevginin varoluşsal sorunlarının saygı çerçevesinde
üstesinden gelinebileceğini duyumsatıyor.
Yazarın,"Özetle
Hilal, insanları olduğu gibi kabul etmek, onları değiştirmeye çalışmadan, kendi
doğrularımızı dayatmadan, karşılıklı saygı çerçevesinde yaşamımızı sürdürmeye
çalışmak zorundayız...Olaylara ve insanların fikirlerine müdahale etmek,
insanlara karşı ön yargıyla yaklaşmak insanı her daim yanıltabilirdi"
söylemi de sevgi ve saygının önemsenmesinin altını çiziyor.
Elif'in ailesi ve yakınları ile çocukluğunda,
öğrenim hayatında, iş hayatında yaşadığı sorunlar; üvey annesinin Elif'e kültürel
dokudan kaynaklanan nedenlerle "yeter
artık" dedirten davranışları, ötelemeleri, küçük görmesi, eziyetleri
okuyucuya bu kadarda olmaz dedirtiyor. Bencilliğin, sorunlu davranışın sonucunda
acı çeken bir genç kız, hayatının baharında baş edemeyeceği düşünülen
sorunlarla mücadele ediyor. Zaman zaman hiç bir tepki vermeden olayları
izliyor, içine kapanıp kalıyor, kaçış yolları arıyor.
Bu tür yaklaşımların toplumda olmaması gerektiğinin
altını çiziyor yazar.
Bu arada en büyük aşkı, can dostu Engin'den aldığı
mektuplar bir nebze de olsa rahatlamasına, kendisini mutlu hissetmesine neden
oluyor.
Romanın konusunu kaçış oluşturuyor. Egemen ve
yerleşmiş sorgulanamayan, dayatılan, bir bakıma reddedilemeyen kültür
anlayışından kaçış. Acılardan, yaşanan dramlardan kaçış. Roman kahramanının
başkaldırısı bireyseldir. Değişimi kabul etmeyen bir geleneğin, yerleşmiş
kültür anlayışının sorgulanmasını
sağlıyor.
Aile ilişkilerinde yaşanan istenmeyen zorlukların "yok artık bu kadar da olmaz"
yaklaşımlarının, kendi yaşamını sorunsuz hale getirmek için bir diğerini yok
sayan anlayışın, tüm zorluklara baş kaldıran eğitimli anlayışın; yaşanan olaylara sebep olanlarla muhalefet olanların mücadelesi sorgulanıyor.
Hukuk eğitimi gören geçmişini
yaşadığı olaylarla özdeşleştirmeye, kaderci çizgi anlayışına yormaya çalışan, kısacası yol haritasında rotasını arayan roman kahramanı aradığı yaşam biçimini bulabilecek mi?
Ya da mağlup mu olacak?
Ötekileştirmeye yenik mi düşecek?
Sonuçta okunması, irdelenmesi ve sorgulanması
gereken bir roman "Bakış
Acısı".
Teşekkürler Hanife Mert.
Hüseyin Hocam, işte budur! Bakış Acısı kitabımda vermek istediğim vermeye çalıştığım mesaj tamda bu diyebileceğim muhteşem bir yorum. Kitabımda işlediğim her konu tek başına kitap olma özelliği taşıyan konular olduğu için, bazı bölümlerde okuru sıkmamak adına fazla detaya girmek istemedim. Umarım başarılı olmuştur kitabım. Okuyan almasını gerekeni alır. Dileğim fazla kişiye ulaşması, acı çeken bir yüreğe dokunabilmek en büyük dileğim. Size bu paha biçilmez yorum için çok teşekkür eder, selam ve saygılarımı iletirim.
YanıtlaSilEdebiyatımızda saygın yerini alan bu değerli romanın yeterli okuyucuya ulaşması dileğiyle..
SilSaygı ve selamlarımla.
Öncelikle Hanife Hanım'ı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Güzel bir tanıtım yapmışsınız. İlk fırsatta okumaya çalışacağım. Emeğinize sağlık Hüseyin Bey.
YanıtlaSilOkumanızı tavsiye ederim Tülay hocam.
YanıtlaSilTeşekkür ederim saygılar.
Sevgili Hanife'nin eline sağlık, Hüseyin hocam siz de ne güzel eleştirmiş, analiz etmişsiniz sizin de elinize sağlık. Ben şu Arkası Yarın'ları bitireyim, çok az kaldı finale. İlk işim Bakış Acısı'nı okumak olacak. Her gün çizimler, kurgu, evin işleri, kediydi derken sıkıştırmak istemedim, şöyle rahat rahat okumak istiyorum. Kafamda 'ay yarın Arkası Yarın yetişecek' diye tedirginken olmuyor.
YanıtlaSilİkinize de sevgiler:)