3 Aralık 2017 Pazar

BİR YOL HİKAYESİ (BAKIŞ ACISI)

Bazen insan sabah kalkınca alacakaranlığın dinginliğinde, perdeleri çekili odanın bir köşesinde bulunan masanın başında yazmaya başlar. Yazmak, düşünmek, okumak, kurgulamak bir tutkudur artık.
Yazar Hanife Mert'in "Bakış Acısı" romanını elime aldığımda; yazarın önsözde yazdığı "Halkın yazarlardan, akademisyenlerden, sanatçılardan, siyasilerden beklentisi; halk arasında doğru ya da yanlış olduğuna bakılmaksızın, sorgusuz sualsiz kabul edilen kemikleşmiş bazı sorunların gün yüzüne çıkarılabilmesi için, gerçeklerin anlatılarak, kapı aralanması ve devamında kendilerinin araştırarak, sorgulayarak gerçeğe ulaşmasını sağlamaktır. Ben de üzerime düşeni yerine getirmek için "Bakış Acısı" isimli kitabımı kaleme aldım." satırları dikkatimi çekti.
Yazar neden bunu yazmak gereğini duymuştu? İşte tam da bu soru belleğimizdeki yerini korurken İlerleyen sayfalarda okuyucu bunun nedenini daha iyi anlıyor, yorumluyor.
Yazar, farklı bir anlatım tarzı ile klasik anlatım tarzından uzak üzerinde düşünülmesi gereken olayların dökümü ile karşımıza çıkıyor.
Eser yer yer otobiyografik özellik taşıyor. Yazar süreç içinde roman kahramanı Elif'in yerini alıyor. Bir genç kızın gözünden bir yol hikayesi anlatılıyor. Çoğumuzun yakından bildiğini düşündüğümüz bir yol hikayesi. Hikaye okuyucuyu adeta kendine çekiyor. Bir yandan satırlar bir biri ardına akarken, diğer yandan düşündürüyor.
Varoluş sorunları roman kahramanlarının yaşadığı olaylarda karşımıza çıkıyor. Nedeni sorgulanıyor. "Alevi olmak evlenmeye engel mi ?" sorusu ile yüzyıllardır toplumun içinden çıkılması zor bir sorununu dile getiriyor.
Yeryüzünde varlığını devam ettiren milyarlarca insanın farklı inançları, kültürleri, yaşam tarzları vardır. Bunlar arasında  elbette birbirine benzemeyen farklılıklar söz konusudur. Önemli olan o farklılıklara saygı duyup birlikte sorunsuzca yaşamaya devam etmektir. Gerçekleri araştırıp öğrenmeden, kulaktan dolma yalan yanlış, doğruyu yansıtmayan bilgilerle hareket etmek doğru değildir. Toplum artık bunu aşmalıdır.
Yazar bu gerçeği vurguluyor. Anadolu binlerce yıldır bağrında yaşayanları ile bir mozaiktir. Hem de paha biçilmez elmas değerinde bir mozaik...Her parçası ayrı bir değerdir. Yüzyıllar boyunca yan yana duran bu değerler birbiriyle kaynaşmış, özleşmiştir...Hepimiz Allah'ın yarattığı kullarız. Elbette aramızda farklılıklarımız olacak. Farklılıklarımız zenginliğimizdir, birini diğerine üstün yapmaz."   Cümleleri bir gerçeği dile getiriyor. Sorunu detaylı ele almasa da anlattıklarından anlıyoruz.
Dolayısıyla bu varoluşsal sorunlar nedeniyle insanlar arasında iletişim sorunları karşımıza çıkıyor. Alevi bir genci seven genç kızın ailesi ile anlaşamaması sonucu bunalıma girmesine rağmen mantıklı düşününce, aşk ve sevginin varoluşsal sorunlarının saygı çerçevesinde üstesinden gelinebileceğini duyumsatıyor.
Yazarın,"Özetle Hilal, insanları olduğu gibi kabul etmek, onları değiştirmeye çalışmadan, kendi doğrularımızı dayatmadan, karşılıklı saygı çerçevesinde yaşamımızı sürdürmeye çalışmak zorundayız...Olaylara ve insanların fikirlerine müdahale etmek, insanlara karşı ön yargıyla yaklaşmak insanı her daim yanıltabilirdi" söylemi de sevgi ve saygının önemsenmesinin altını çiziyor.
Elif'in ailesi ve yakınları ile çocukluğunda, öğrenim hayatında, iş hayatında yaşadığı sorunlar; üvey annesinin Elif'e kültürel dokudan kaynaklanan nedenlerle "yeter artık" dedirten davranışları, ötelemeleri, küçük görmesi, eziyetleri okuyucuya bu kadarda olmaz dedirtiyor. Bencilliğin, sorunlu davranışın sonucunda acı çeken bir genç kız, hayatının baharında baş edemeyeceği düşünülen sorunlarla mücadele ediyor. Zaman zaman hiç bir tepki vermeden olayları izliyor, içine kapanıp kalıyor, kaçış yolları arıyor.
Bu tür yaklaşımların toplumda olmaması gerektiğinin altını çiziyor yazar.
Bu arada en büyük aşkı, can dostu Engin'den aldığı mektuplar bir nebze de olsa rahatlamasına, kendisini mutlu hissetmesine neden oluyor.
Romanın konusunu kaçış oluşturuyor. Egemen ve yerleşmiş sorgulanamayan, dayatılan, bir bakıma reddedilemeyen kültür anlayışından kaçış. Acılardan, yaşanan dramlardan kaçış. Roman kahramanının başkaldırısı bireyseldir. Değişimi kabul etmeyen bir geleneğin, yerleşmiş kültür anlayışının  sorgulanmasını sağlıyor.
Aile ilişkilerinde yaşanan istenmeyen zorlukların "yok artık bu kadar da olmaz" yaklaşımlarının, kendi yaşamını sorunsuz hale getirmek için bir diğerini yok sayan anlayışın, tüm zorluklara baş kaldıran eğitimli anlayışın;  yaşanan olaylara sebep olanlarla muhalefet olanların mücadelesi sorgulanıyor.
Hukuk eğitimi gören  geçmişini yaşadığı olaylarla özdeşleştirmeye, kaderci çizgi anlayışına yormaya çalışan, kısacası yol haritasında rotasını arayan roman kahramanı aradığı yaşam biçimini bulabilecek mi?
Ya da mağlup mu olacak?
Ötekileştirmeye yenik mi düşecek?
Sonuçta okunması, irdelenmesi ve sorgulanması gereken bir roman "Bakış Acısı".
Teşekkürler Hanife Mert.


5 yorum:

  1. Hüseyin Hocam, işte budur! Bakış Acısı kitabımda vermek istediğim vermeye çalıştığım mesaj tamda bu diyebileceğim muhteşem bir yorum. Kitabımda işlediğim her konu tek başına kitap olma özelliği taşıyan konular olduğu için, bazı bölümlerde okuru sıkmamak adına fazla detaya girmek istemedim. Umarım başarılı olmuştur kitabım. Okuyan almasını gerekeni alır. Dileğim fazla kişiye ulaşması, acı çeken bir yüreğe dokunabilmek en büyük dileğim. Size bu paha biçilmez yorum için çok teşekkür eder, selam ve saygılarımı iletirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Edebiyatımızda saygın yerini alan bu değerli romanın yeterli okuyucuya ulaşması dileğiyle..
      Saygı ve selamlarımla.

      Sil
  2. Öncelikle Hanife Hanım'ı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Güzel bir tanıtım yapmışsınız. İlk fırsatta okumaya çalışacağım. Emeğinize sağlık Hüseyin Bey.

    YanıtlaSil
  3. Okumanızı tavsiye ederim Tülay hocam.
    Teşekkür ederim saygılar.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Hanife'nin eline sağlık, Hüseyin hocam siz de ne güzel eleştirmiş, analiz etmişsiniz sizin de elinize sağlık. Ben şu Arkası Yarın'ları bitireyim, çok az kaldı finale. İlk işim Bakış Acısı'nı okumak olacak. Her gün çizimler, kurgu, evin işleri, kediydi derken sıkıştırmak istemedim, şöyle rahat rahat okumak istiyorum. Kafamda 'ay yarın Arkası Yarın yetişecek' diye tedirginken olmuyor.

    İkinize de sevgiler:)

    YanıtlaSil