Soğuk bir gündü. Ayaz sokak ve caddelerde volta atanlara acımıyordu. Lakin, voltacılarda ayaza ve soğuğa aldırmıyordu.
Sokak ve caddelerin müdavimleriydi onlar. Gün boyu
bir o yana bir bu yana yürüyen serseri mayınlardı sanırsın.
Ara sokaklarda rüzgarla savrulan yapraklar.
Gökyüzünü mesken tutmuş gri bulutlar.
Yağmur beklentisi var ya, işte yağmur bulutu
onlar.
Yağmur zaten yağmış. Aralıklarla da yağıyor. Yollar,
sokaklar ıslak, yağmur sularının biriktirdiği çöpler öbekler oluşturmuş.
Volta atanların botları ıslak, pantolon paçaları
da.
Kara iklimine güven olmaz derler ya.
Pırıltısı olmayan güneş bir var bir yok,
bulutların arasında bir kaybolup bir görünüyor.
Parkasız beresiz dışarı çıkmak mümkün değil.
Oğlumun yemin töreni için yola çıkıp sabah
erkenden birliğinde olacağız.
Hazırlandık gün boyu.
Dayısı ve anneannesi gece geç saatlerde gelecekler.
Hava kararmaya, sokaklarda sessizlik hakim olmaya
başladığında uyumak ne mümkün, sessiz ve heyecanlı bir bekleyiş, geçmek
bilmeyen zaman.
Otobüsle gidelim sözüne dayısı itiraz etmişti.
Olmaz öyle şey. Birlikte gideriz demişti. Hem Gelibolu yarımadasını da ziyaret
ederiz demişti. Öyle de oldu.
Yol uzun, hava soğuk ve yağmurlu.
Gece olduğu için yollar nispeten tenha.
Yol boyunca sağlı sollu yerleşim yerleri.
Şehir ve ilçe merkezlerine yaklaştıkça artan
reklam panoları ve neon ışıkları.
Tek tük açık lokanta ve çay ocakları.
Karanlığa bürünmüş binalar, pencerelerden dışarı
sızan tek tük ışıklar.
Arabanın içinde ayaklarım uyuşmaya,
hareketsizlikten dizlerim ağrımaya başladı.
Öyle ya, yaş ilerlemeye başladı mı sıkıntılarda
artmaya başlıyor.
Saatler sonra oğlumun birliğinin nizamiye
kapısındayız.
Etraf sanırsın ana baba günü.
Askerde ki evlatlarının yemin töreni için toplanmışlar.
Herkes gibi bizde sıraya girip içeri alınmamızı
bekledik.
Bekleyişimiz çok da uzun sürmedi.
Misafirleri ve ziyaretçileri bekleyen güler yüzlü
askerler, sorulan sorulara gülen yüzleriyle tek tek cevap veriyor.
Yemin töreninin yapılacağı alan hazırlanmış.
Masaların üzerine Türk bayrakları ve silahlar
konmuş.
Askerlerin ellerini koyup yemin edecekleri
silahlar bunlar.
Sıra sıra dizilmiş.
Asker aileleri ve ziyaretçiler yemin töreninin
yapılacağı alanın etrafında kendilerine ayrılan yerlere oturdular. Meraklı
gözlerle etrafı gözlemeye başladılar. Biz de yerimiz aldık. Kısa bir
bekleyişten sonra, yemin edecek bölükler tek tek alana girmeye başladı.
Gürültüler kesildi.
Üşüten ayazı çoktan unuttuk.
Gözlerimiz evlatlarımızın üzerinde.
Ne mutlu bu güne diye düşünüyor insan.
Vatan görevi kutsal bir görev.
Allahım herkesin evladına nasip etsin.
Yemin töreni sonrasında aileler verilen izinle
evlatlarıyla buluştu.
Sarılmalar, duygusal anlar yaşanıyor, resimler
çekiliyordu.
Soğuğa, yağmura rağmen güzel bir gündü, asla
unutulmayacak olan bu güzel görüntüler belleklere kazındı.
Gelibolu şehitler abidesini, şehitlikleri gezdik
sonrasında.
Her yer tertemiz.
Gelibolu yarımadası ormanlarla kaplı.
Şehitlikler özenle düzenlenmiş, ziyaretçileri
bilgilendiren tabelalarla donatılmış.
Çanakkale Savaşlarının önemini bir kez daha
duyumsuyoruz.
Abidede yer alan şehitliği ziyaret edip dua
ediyoruz.
Akşam olmaya, gün kararmaya başladığında da tekrar
yola koyuluyoruz.
Yanımızda teskeresini almış olan oğlumu gururla
bağrımıza basarak geç saatlerde tekrar İstanbul'a geliyoruz.
Yorgunluk var. Ama kimin umurunda.
Bu güzel günün anısı yorgunluğu çoktan alıp
götürüyor çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder