Hayat dediğimiz olgu aklın aldığından çok daha
fazlasıdır. İnsan için, her daim, bir yerlerde yeni ve eski ve bambaşka
yaşanmışlıklarla donatılmış bir hayatın olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
İnsan, bir acıdan diğerine, bir mutluluktan
diğerine koşarken; yaşadığı olayların ruhuna verdiği hasarın etkisinden
kurtulup huzura kavuşmak ister.
Tarih insanın çektiği acı ve sıkıntılarla, kimi
zaman huzur ve mutluluklarla doludur. İnsana acı çektiren de, huzur verende
yine insandır.
Bir insan düşünün, savaşın tam göbeğinde, şarapnel
parçalarının kaldırdığı toz ve gözyaşlarının içerisinde yaşanan trajediye tanıklık etmekte.
İnsanlık tarihinde savaşların ve anlaşmazlıkların
verdiği tahribat ve felaket her daim insanlığa acı getirmiştir.
Bu dün de böyleydi bugün de böyle, eğer insanlık
yaşananları bertaraf edecek bir ortak paydada buluşma olanağını elinin tersiyle
iterse yarında böyle olacaktır.
Yine insanlar yaşadıkları topraklardan sürülecek,
şanslı olanlar malını mülkünü, evini barkını kaybetmek pahasına mülteci olarak
kurtulabilecek, bir sığınmacı durumuna düşecek. Lakin, çektiği acı belleğinde
yerini koruyacak, hiç bir zaman kaybolmayacak.
Bugün Suriye, Irak, Yemen, Afganistan, Libya,
Sudan ve diğerlerinde yaşanan trajedi belleklerde yerini almaktayken, geçmişe
baktığımızda, dün benzeri trajediyi Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslümanların
da yaşadığını görmek hiç de zor değil.
Yani kısacası insanlık tarihi her zaman bu
trajediye tanıklık etmiş, lakin bir türlü gereken dersi almamıştır.
Hep birlikte, aynı topraklarda, hak ve yaşamlarına
saygılı bir şekilde bir arada yaşamak çok da zor olmasa gerek.
Yeter ki bu bağlamda gereken irade gösterilsin,
insanları birbirine rakip edecek hareketlerden kaçınılsın.
Atlas dergisinin Aralık 2005 sayısında "Balkanlarımız- Yüz yıllık sürgün"
ana başlığı ile yayınlanan bir makale dikkatimi çekti.
Makalede yazılanların kısa özeti verilecek olursa;
"Balkanlar,
Osmanlı İmparatorluğu'nun Rumeli-i Şahane'siydi. Türklerin ve Müslümanların,
her milletten Hıristiyanların yan yana yaşadığı, barış ve huzurun hüküm sürdüğü
bir halklar tapınağıydı.
Ta
ki, 19.yüzyılda kin ve düşmanlığın çığlığı yükselene kadar. Yunan, Sırp,
Bulgar, Karadağlı ya da Romen; Osmanlı'dan bağımsızlaşan her ülke, Avrupa
devletlerinin koruması ve gözetimi altında etnik bakımdan temiz bir toprak
yaratma yoluna girdi. Biri 1877-78'de, diğeri 1912-13 yıllarında gerçekleşen
iki savaşla Osmanlı, Balkanlar'dan atıldı.
Onun
uzantısı sayılan Türkler ve Müslümanlar topraklarından söküldü. Milyonlarca
kişi süngülerin önünde Türkiye'ye sürüldü.
Köyler,
şehirler basıldı, yağmalandı, yakıldı; 900 bine yakın Türk ve Müslüman
katliamlarda, sürgün yollarında can verdi.
Yüzyıla
yayılan etnik temizlik hareketi sonucunda Türkler, Balkanlar'ın hayatından tart
edildi. Geride küçük ve unutulmuş bir azınlık, içli Rumeli türküleri, hazin
anılar ve tüyler ürpertici kıyım hikâyeleri kaldı."
İnsanın insana uyguladığı şiddet, şiddetten
nemalananların işine gelmekte. Şiddetin yoğun olarak yaşandığı, etnik ve
kültürel temizliğin yapıldığı topraklarda var olan yer altı ve yer üstü
zenginlik kaynakları kimilerinin iştahını kabartmaya devam etmekte.
Yaşananlar hiç bir zaman aydınlığı
getirmeyecektir.
Yerini dilimizden hiç bir zaman düşmeyecek en ağır
kelimelerin zifiri karanlığına bırakacaktır.
Not: Resimler Atlas Dergisi ( Aralık 2005- Sayı:153)
Kaleminize sağlık Hüseyin hocam, maalesef insanlar hiçbir zaman yaşananlardan ders almıyorlar. Rahmetli bir komşumuz "Olanla, ölene çare yok kızım" derdi. Gerçekten öyle, ülkemizdeki mülteciler çok büyük sorun olacaklar, kesinlikle her birinin evlerine (ev derken vatan anlamında söylüyorum) geri gönderilmeleri şart. Yoksa çok geç olacak.
YanıtlaSil:(
Haklısın Müjde hanım kardeşim.
SilNe denir ki.
Mülteci olmak da zor.
Hiç kimse yerini yurdunu bırakıp başka topraklara gitmek istemez.
Çıkarcı güçlerin bir marifetinin sonucu masum insanların çektiği sıkıntılar.
Her insanın yeri ana vatanıdır.
Geçenlerde bir arkadaş, çalışmak amacı ile önce Almanya'ya sonra da Hollanda'ya gitti.
Çok fazla sürmedi geri döndü.
Dönmesinin sebebi, Hollandalıların ve Almanların kendi yapmadıkları işleri gelen yabancılara yaptırdıkları yönünde.
İkinci sebep de, diğer yabancıların Türkleri hor görmeleri dedi.
En çok da ırkçılık yapanlardan şikayetçi oldu.
Demem o ki, kimseyi vatanından uzak koymasın.
Zamanında balkanlarda yaşayan Türklere yapılanların kısa özeti yukarıda verilmiş.
Bugün aynı akıbete diğer ülkelerin vatandaşları uğruyor.
Teşekkür ederiz . Gerçekten dediğiniz gibi bu işin sonu gelmiyor. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilYorum için teşekkür ederim.
Silİşin sonunu yine bilinçli insanlar doğruya kanalize edecektir.
Bunun başka çaresi yok.