Yıllar
önce bir sonbahar gününde başladığım yazı yazma tutkusu, aşinası olduğum edebiyatın yanı sıra, internet
dünyasını da yakından takip etmeme neden oldu.
Böylece İnci Aral’ın dediği gibi “Edebiyat
dünyasına, kitap piyasasının geliştiği doksanlı yıllarla birlikte hâkim olan
bir kural var. Eleştirmek yok” la da tanışmış oldum.
Yazarken
ya da yazılanları yorumlarken; tanıtacak, ana temayı oluşturan birkaç önemsiz
noktaya değinecek, öveceksin.
Süreç içerisinde
cesur yazıların yanı sıra umudu bir başka bahara bırakmış karalamalarla da
karşılaştım.
Birikmiş
suskunlukların cesur kalemleri eleştiri yoksunu
kıldığına şahit oldum.
Oysaki
yazarın da, okurunda kırmadan, dökmeden yapılacak gerçekçi, ayağı yere basan,
sağlam eleştiri ve gözleme ihtiyacı var.
Ne yazık
ki bu göz ardı edildi. Edilmekte.
Yalaka ve
evet efendimci bir yazın ve eleştiri anlayışı deyim yerindeyse internet ve
yazın dünyasına cuk oturdu.
Yazılanların,
çizilenlerin tartışılması, aşırı uyuma alışmış evet efendimcilerin işine
gelmemekte. Unutulanınsa yazılan çizilenlerin var oluş nedeninin eleştiri olduğudur.
M. Sadık Aslankara’nın
deyimi ile “Çağımızın belki de en büyük çelişkisi, bir yandan bireysellik vurgusu
yapılırken öte yandan herkesin aynı üvendireye koşulmak istenmesi” nin
kabul görmesine itiraz edenin olmamasıdır.
Ortak düşünceleri paylaşıyoruz Hüseyin Öğretmenim.
YanıtlaSil"Oysa ki yazarın da, okurun da kırmadan, dökmeden yapılacak gerçekçi, ayağı yere basan, sağlam eleştiri ve gözleme ihtiyacı var." cümlenize tamamen katılıyorum.
Sadece övgü değil, yergi de gerekli elbette. Ama suskun insanlardan oluşan toplumlar ya hep susmayı tercih ediyor ya da zamansız öfke patlamaları yaşıyor.
Esen kalın.
Merhaba değerli öğretmenim.
SilDünya genelinde, artan nüfus, yetersiz kalan alım gücü, savaşlar, yerinden yurdundan olan mülteci sorunları... Vs... İnsanların dediğiniz gibi öfke patlamasına, nemelazımcılığa, vs yönlendirdi ne yazık ki.
Kimi insan bu durumda sessiz kalmayı tercih ediyor.
Selam ve saygılar.
"Üvendire " sözcüğünü bilmiyordum, sözlüğe baktım, eşime sordum.
YanıtlaSilMersin dağ köylerinde "Söğen "derlermiş. TDK da ince uzun çubuk, sopa olarak açıklamış. Yeni bir sözcük kazandım. Teşekkürler.
Aynen öyle öğretmenim. Üvendlre Anadolu'nun değişik yörelerinde farklı adla da bilinse, uzun ince bir sopadır. Misal Sivas kırsalında Üvendlreye "meses" adı verilir.
SilMerhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilYazınızı okuduktan sonra ben de "Üvendire" sözcüğüne takıldım, ama üvendirenin meses olduğunu öğrendim. Ancak, bu sefer de "üvendireye koşulmak" ne demek oluyor? Onu anlayamadım. Koşulmaktan yola çıktığım zaman bizim İç Anadolu'da " koşulmak" deyince çok affedersiniz "kağnıya koşulmayı", "çifte koşulmayı " çağrıştırır. Acaba "üvendireye koşulmak" da üvendirenin meses olmasından dolayı yola çıkarsak, aynı şekilde kağnıya ya da çifte koşulmak anlamı mı çıkyor?
"Herkesin aynı üvendireye koşulmak istenmesi " cümlesiyle yazar M. Sadık Aslankara'nın da anlatmak istediği benzetmeden de böyle mi anlamamız gerekiyor?
Eleştiri, mutlaka olmalı. Eleştirilmekten hoşlanmayan birini kırmadan, dökmeden, yapıcı bir şekilde eleştirseniz bile kapılar yüzünüze hemen kapatılıyor.
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep bey,
SilÜvendlreye koşulmak, bizim oralarda dediğin gibi "meses" denilen üvendire arabaya, çifte koşulan öküzleri sürmek için kullanılır.
Sanırım ilgili yazar da bu benzetmeyi yapmış. Yani kendi düşüncesi olmayanı aynen üvendire ile kovalarlar demek istemiş büyük ihtimalle
Selam ve saygılar recep bey.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
SilAçıklamalarınız için çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.
Selam ve saygı bizden Recep bey. Sağlıcakla kal.
SilSosyal medyanın beğeni odaklı dünyası sanırım blogları -ve daha özelde yazarları da- etkisi altına aldı. Herkes alkış delisi olmuş gibi geliyor bana. Eleştiriye açık olmayan biri iyi yazar olabilir mi gerçekten? İnsan eleştiriye kulak tıkayabilir ama eleştiriye hiç izin vermemek anlaşılır değil.
YanıtlaSilHaklısınız kardeşim. Saygılar.
Sil