4 Haziran 2025 Çarşamba

ANADOLUNUN KADİM İNSANLARI İYİKİ VARSINIZ/4


 

    Ali dede’nin köyü ile birlikte etraf köyler gaziler ve şehitler köyü idi. Harp sırasında eli silah tutan her erkek silâhaltına alınmış… Çevre köyler savaşın acısını da, zaferlerin sevinçlerini de sonuna kadar yudumlamış; erkeklerin çoğunu şehit vermiş, kalanların ise çoğu gazi olmuştu. Bu topraklar şehitlerine de gazilerine de her zaman minnetle bakmış, onları bitip tükenmez sevgi yumağı ile bağrına basmıştır. Gazilerin savaşta aldıkları yaraları fark etmek pek de zor değildi. Ali dede’de bacağından vurulmuş bir gazi idi. Savaşta aldığı ufak tefek yaralardan bahsederken kahpe bir şarapnel parçasının bacağında açtığı derin yara izini etrafındakilere gururla gösterirdi.

     Geride kalan kadınlar ise acıların her türlüsünü ta yüreklerinin dibinde hissetmişler, yoksulluğun adım adım ilerlediği ve bir lokma ekmeğin altın değerinde olduğu günlerde çilenin her türlüsünü tatmışlar, yinede ağızlarından bir tek “ ahh “ sesi çıkmamıştır. Her şeye, her zorluğa karşın yılmamışlar; büyük harbe ve sonrasında gelen İstiklâl harbine yetiştirdikleri evlatlarını göndermişler; Anadolu toprağında ve köylerinde savaşın acılarını yok etmeye; savaşa gönderdikleri kocaları, oğulları, kınalı kuzuları ile gurur duymuşlar; her biri bağrında hissettiği, yüreğinde için için yanan yangına aldırmadan; acıya, bin bir çeşit çileye ve yoksulluğa aldırmadan daima başı dik gezmişlerdir…

     Yaşı epeyce ilerlemiş olan Ali dede dışarı artık bastonla çıkıyor bazen huysuzluğu tuttuğunda hırsını eşi Elife’den alıyordu.

    -Elifee! Diye bağırdı yine o sabah

     Elife ise Ali dede’nin bu huyunu bildiğinden olacak ki duymazlıktan geldi ilkin. Ancak Ali dede bu sefer avazı çıktığı kadar tekrar bağırdı.

     -Gızz Elifee…

     -Ne var gene ne oldu?

     -Ne olacak kuşluk yaklaştı, şimdi birazdan davar yaylımdan gelir. Bakan eden yok.

     -Bakarlar bakarlar sen otur oturduğun yerde diye söylendi Elife teyze.

     Ali dede’de her gün yaptığı gibi söylene söylene eline aldığı bir bakraç ve suyu içine boşaltacağı geniş ve yayvan bir kabı hayvanların sulanacağı alana doğru sürüklemeye başlardı. Köylerinde güneşin yakıcı sıcağında ve sağılmak üzere eve getirilen davarların sulanacağı yerel dilde “kürün” dedikleri sulama yerleri yoktu. Sürüde koyun ve keçileri olanlar da Ali dede gibi ellerine aldıkları birer bakraç ve sulama kabı ile sürüyü sulama yerine gelirlerdi.

     Ali dede bir elinde baston diğer elinde çeşmeden doldurduğu bakraç ile görevini yerine getirdikten sonra eve gelir, evdekilerin ellerini çabuk tutmaları için bağırır çağırır, koyun ve keçilerin sağılmak üzere sokuldukları ağıla doğru hızlı adımlarla giderdi. Ve yine her gün yaptığı gibi iskemleye oturur, sırasıyla sağılacak hayvanların rahat durmaları için başlarını sağ kolu ile sıkıca kavrardı. Bazı koyunlar ise Ali dede’yi görmezlikten gelir, o yokmuş gibi hızla dışarı çıkmak isterlerdi. İşte o zaman kızılca kıyamet kopar Ali dede koyunları sağım yerine toplayan torununa avaz avaz bağırırdı…  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder