Yazar arkadaşlarımdan Hanife Mert'in "Umut"a dair yazısının son kısmında yazdığı "İnsanların bir lokma ekmek uğruna birbirine zulüm etmediği, yerlerini yurtlarını terk edip uzaklara gitmek zorunda kalmayacağı..." cümlesi dikkat çekici.
"Umut"un kaybolmaması için bu söylenenlerin olması gerekir.
İnsanlar bir diğerine zulüm etmemeli.
Çünkü göz yaşının rengi yoktur.
Lakin, yaşanan gerçekler ne yazık ki yazarın bu isteğini, düşüncesini yerle bir ediyor.
Zulüm ederek,
İnsan ölümlerini kendisine referans alarak yapıyor.
Ucuz botlarla dalgalı bir denizde yüzlerce insanı yaşamdan kopararak,
Kimi zaman kahpece tuzaklanmış mayınlarla, bombalarla, molotoflarla kaos yaratarak, korku salarak "umudu" umutsuzluğa çevirerek yapıyor.
Yazar yazısında "aydınlık karanlığın bittiği yerde başlar" diyor.
Bu anlayışa hangi aklı başında insan itiraz eder ki?
İtiraz etmek cehaletin işi olsa gerek.
Cehalette kendini aşanlara, toplumda terör estirenlere, hain tuzaklarla vatan evlatlarını şehit edenlere, yol kesip, eşkıyalık yapıp araçları ateşe verenlere, eli tetikte ne yaptığının bilincinde olmayanlara gel de anlat bunu.
Anlatmak istense de anlayabilirler mi?
Anlasalar zaten bunca zulüm, bunca yoksulluk, yoksunluk,
Bunca katliam, bunca ölüm neden olsun ki?
Zalimin ve zulmün olmadığı bir dağ havası çarpsın istiyorum yüzümüze.
Lakin o istenen şeyin ne olduğunu bir kavrayabilsek, bir anlayabilsek,
Yaşanan olumsuzlukların yerini huzura ve umuda bırakması geleceğe güvenle bakabilmemizin en büyük güvencesidir .

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder