İstanbul da yaşayan kırsal kökenli
vatandaşlarımız değişmeyi göze almakta ve değişmekteler. Yavaş olsa da bu
gerçekleşiyor.
Bu değişimin bilinçli ve sürekli olması
için yetkililere görev düşüyor.
Değişimin sürdürülebilmesi için, cadde
ve sokakların fiziki yapısının, işlevsel kullanımının düzenlenmesi gerekiyor.
Kural tanımazlığın önlenmesinin şehrin
yaşanabilir olmasında önemli olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli.
Unutulmamalı ki bir şehrin
olumsuzlukları yanında olumlu yönleri de var. İstanbul'un bu yönü daha ağır
basıyor.
İstanbul, ülkemizin en kalabalık, nüfus
yoğunluğunun en fazla olduğu şehirlerden biri.
İki kıtada geniş bir coğrafyaya yayılan
şehirde bir çok ülkenin nüfusundan fazla insan yaşıyor.
Yüzyıllardır doğu ile batı arasında
kültür değişiminin vazgeçilmezliğine soyunan İstanbul bugün barındırdığı
milyonlarla benzer işlevine devam ediyor.
Doğu ile batının harmanlandığı bir
merkez konumunda.
Eşsiz güzellikleriyle İstanbul Boğazı
iki denizin birleştiği noktada inci bir kolye gibi uzanıyor.
Şehrin silueti gökdelenlerle değişse
de, yönü ve ruhu hep aynı.
Geçmişte olduğu gibi bugün de yüz
binlerce insan İstanbul'u görmek,
boğazın güzelliklerini seyretmek, ticaret yapmak için geliyor.
Şehir iyi bir pazar konumunda.
Bankaları ve finans merkezleri ile
ekonominin can damarı.
Bu nedenle İstanbul'un cazibesi
gittikçe artıyor, bu cazibeye kapılanlar da bir daha ayrılamıyor.
Kıyılara baktığınızda uzaktan parlak yeşil
yağmurlukları, gri buruşuk şapkalarıyla balıkçıları görürsünüz.
Yüksek bir ses tonuyla külhanbeyi bağırışlarını
duyarsınız.
“Rastgele!”.
Özenle hazırladıkları oltalarını umutla
denize atarlar.
Kovaları gümüş renkli balıklarla dolduğunda
yorgunluklarından eser kalmaz.
Oltalarına vuran yüzyıllardır İstanbul
sofralarının vazgeçilmezi Lüfer olduğunda keyifleri bir başka olur.
Deniz yine cömert davranmıştır.
Akşama balık vardır sofrada.
Yanında bolca limonlu zeytinyağlı salata
ve bir kadeh de rakı varsa sohbetin en koyusu yapılır saatlerce.
Hakikaten çok güzel bir şehir, ama bana uzaktan güzel:) Kalabalığından, nemli sıcağından ötürü pek sevmiyorum. Yine de Boğaz kıyıları özellikle Anadolu yakası, Kanlıca, Beylerbeyi, Küçüksu gibi yerleri özlemle anmadan edemiyorum:) aşk-nefret ilişkisi var bende İstanbul'la ..:)
YanıtlaSilKeyifle okudum.
Haklısın Müjde hanım.
SilAnadolu yakası bir başka
Sıcağı berbat
yazın dışarı çıkmakta zorlanıyor insan.
Kısacası bulunduğun semt dışına gitmek çok da kolay değil.
Hınca hınç dolu ulaşım araçları ile seyahat etmek pes ettiriyor bir daha yola çıkmayı.
Ana arterler amaçsız yol alanların güzergahı olmuş adeta.
Yaşanılır yeri kalmamış bu bağlamda.
Çocuklar olmasa ben çoktan ayrılmıştım İstanbul'dan.
Ben de sakinliği arar oldum.
Bir şehri yaşanabilir yapan şehir halkıdır.
Kimi zaman belgesellerde izliyoruz Avrupa'nın çeşitli şehirlerini.
İnsan hayran kalıyor.
Şehrin dokusunun bozulmamasına.
O dokuyu kültür ile bütünleştiren heykellerin varlığına.
Binaların dokusunun aynen muhafaza edilmesine.
Ya İstanbul?
Beton yığını içinde boğulmaya devam ediyor.
Yorum için teşekkür ederim.
Anadolu yakası bir başka güzel elbette. Yeşili bol ve sakin bir ortamı var.
Silİstanbul'un sıcağı berbat.
Yazın dışarıya çıkmakta zorlanıyor insan.