Derler ki "her okur kendini okur", "her yazar da kendini yazar". Dolayısıyla insan kendini kuşatan, varlığını saran dış ve iç dünyasını yazar. Ve onlarca yılda süregelen ayak izlerinin bıraktığı öyküleri.
Gazetelerde ve web sitelerinde
yazılanları çizilenleri okuruz. Yazılan çizilenlere farklı görüşlere sahip olanlar
tarafından yorumlar yapılır. Kimi zaman yapılan yorumlar doğru olanı yansıtmaz.
Yapılan yorum yapanın dünya görüşünü, yaşam anlayışını empoze etmek amaçlıdır.
Sosyal medya hesaplarında bunu yapanlara
rastlamak şaşırtıcı değil.
Bu yaklaşım okurun zihnine soru
tohumları eker, onları yanlış yönlendirip çıkmaz sokakta yalnız bırakır.
Oysa sorumluluk bilinciyle hareket
edenin görevi, toplumsal duyarlılığı göz ardı etmeden düşüncelerini dile
getirmektir. Fikir ve düşünce özgürlüğünün gereği de budur.
İnsanlara sığınak yapmak insanı nasıl
ayakta tutarsa, yazmak ve okumak da insanı ayakta tutar. Varlık sebebimiz toplumun
geleceğidir. Yazılacak her cümle düşünülerek yazılmalı.
Davranışlarımız dünyada tecrübe edilen,
davranışlara sadık olmalı; etik anlayışımız hem kendimize hem çevreye zıt
olmamalı.
Okurun yol haritasını bu davranışlar
yönlendiriyor.
Farklı coğrafyalarda yaşayan insan o coğrafyanın şartlarına göre,
fikirlerini beyan eder. Kendi anlayışına uygun olan neyse ona göre davranır. Toplum
psikolojisinin ve algı yönetiminin bir sonucudur bu.
Buna algı yanılsaması da diyoruz.
Ancak fikir beyan ederken, yazarken yada çizerken dönülemeyecek
kırmızı çizgiler geçilmemeli. Söylencelerle gerçekleri bir potada eritirken pek
çok insanın bakıp göremediği ama kendi içinde derinlik barındıran gerçekler
okura ulaştırılmalı.
Söz söylenip yazılı doküman haline gelmişse, velev ki doğru olan
yazılmamışsa, aklıselim düşünüldüğünde, nasıl bir hata yapıldığı görülecektir. Kapsamlı
araştırmanın gereğinin yerine getirilmediği de.
İnsan egosunda bencillik ve ben’lik kavramları vardır. Bu kavramların
baskın olup olmaması da o kişinin ters köşeye yatıp yatmamasını etkiler.
Üstesinden gelebileceğimiz sorunlar her daim vardır. Sorunların
üstesinden gelip, toplumu rahatlatıcı önlemler alma ve çözüm üretmekte.
Yaptığımız değerlendirmelerle sorunları daha da içinden çıkılmaz
hale getirmemeliyiz.
Toplumu kutuplaştırmak, diğerini ötekileştirmek doğru bir yaklaşım
değildir. Ortak paydada birleşmemek ve karar vermemek de.
Düşünmek düşündüğünü ifade edebilmek, düşündüğünü ifade edebilecek kelimeleri cümleleri seçmek ve ifade etmek bir sanat. Hatta artık günümüzde düşünmek başlı başına bir sanat. İfade ettiğiniz gibi, özellikle sosyal medyada öylesine kirli bir şekilde ifadeler var ki, çoğu zaman öfkemden, şaşkınlığımdan dolayı yazmaktan vaz geçiyorum. O yüzden de, illaki konuşmak aklımıza gelen her şeyi konuşmak yazmak yerine, sağ duyulu sorumlu davranarak ifade edilmeli düşünceler. Eğer toplumu ayrıştıracaksa, kin, nefret ve nifak tohumu ekilecekse hiç konuşmamak daha hayırlı... Güzel bir konu seçimiydi. Elinize emeğinize sağlık Hüseyin hocam. Saygılar.
YanıtlaSilMerhaba saygıdeğer kardeşim Hanife hanım;
SilÖncelikle yorum için teşekkür eder saygılar sunarım.
Yazdıklarınıza katılıyorum.
Ben konuyu hasbelkader ana hatları ile vermeye özen gösterdim.
İstedim ki okur verilmek istenen mesajı kendi çıkarsın.
Elbette içinde bulunduğumuz ortam da söylemlerimizde daha dikkatli olmamız gerekiyor.
Bunu boşuna yazmıyorum.
Olumsuz söylem ve çağrılar tavandan tabana doğru yayılırken,
cehaletin katsayısı ile çarpıldığında,
nefrete dönüşmekte ve ortaya istenmeyen davranışlar çıkmaktadır.
İşte bir örnek;
"Belediye otobüsünde şortlu kadına uçan tekme atmak" gibi...
Toplumda farklı yaşam tarzını benimsemiş insanların olduğu unutulmamalı.
Diğerinin yaşam tarzına müdahale etmek toplumda kutuplaşmayı artıracak toplumu derin uçurumlarla ayrıştıracaktır.
Kitleleri saflaştırmaya yönelik söylemlerden vazgeçilmeli.
Özellikle sosyal medya da bunun önüne geçilmelidir.
Bir an önce nefret söylemlerine karşı, ciddi önlemlerin alınması lazım.
Son günlerde devlet yetkilileri bunu gördü.
Ve gerekli soruşturma başlatıldı.
Yüzyıllardır sorunsuzca bir arada yaşamış olan Anadolu insanı
bugüne kadar yan yana, kardeşçesine yaşadıysa
bundan sonra da yaşamaya devam etmeli.
Ayrıştırmaya çalışmanın
kutuplaştırmaya çalışmanın
ötekileştirmeye çalışmanın kimseye bir faydası olmayacaktır.
Bu topraklar hepimizin yaşadığı, yaşayacağı azizi topraklardır.
Kısacası
insanların yaşam biçimine
kültürü anlayışına
inancına yönelik söylemler bitmeli.
Herkes sorumlu davranış sergilemeli.
Laik, demokratik, sosyal hukuk devletine sahip çıkılmalıdır.
Saygılarımla.
Düşüncelerinize katılıyorum. Ancak bu söylenenler herkes için geçerli. Topluma örnek olacak kişiler, rol-model olacak insanlar ne söylediğine, ne yazdığına özellikle dikkat etmeli. Hele hakaret, aşağılama, küçük düşürücü sözler konuşana, yazana saygıyı yok eder.
YanıtlaSilDoğru dersin Makbule Hocam.
SilSöylemlerine her kesim dikkat etmeli.
Tavandan tabana söylenecek sözler
Sevgi, saygı odaklı olmalı.
Hakaret içerikli söylemlerin kimseye yararı yoktur.
İçinde bulunduğumuz ortamda buna daha bir dikkat etmek gerektiği aşikardır.
Saygılarımla.
Yorum için teşekkür ediyorum.
Mutlaka yazarken her cümleyi düşünerek yazmalıyız, hatta konuşurken de ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması gerekliyse, bunda da böyle. Ama bazı siyasi kişilere hiç saygım, sevgim yok yani kimse kusura bakmasın onlara öyle cici cici konuşamam:)))Ne yapayım beni de böyle kabu edin Hüseyin hocam.
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
Sağlıcakla kalın...
Merhaba Müjde Hanım kardeşim.
SilUzun bir ara oldu bloğdan uzak kalmam.
Yaptığın yorum için teşekkür ederim.
Elbette yanlış yapana hak ettiği dilde konuşmak lazım.
Selam ve saygılar.