Anası
içinde tutmaya çalıştığı sevinçle oğlunun gözlerinin içine baktı. Bir ananın
çektiği sıkıntılara aldırmadan yetiştirdiği evladının başarısını kutsayan bir
bakıştı bu. Karşılaşabileceği tüm kasvet ve karanlıklardan uzak sevecen ve
gururlu bir bakış. Yemenisinin ucuyla nemlenen gözlerini silerken, sözcükleri
özenle seçip belli belirsiz duyulan bir sesle "Oğul
sende biliyorsun kırsalda elimizde olan bir kaç dönüm tarla ve bir kaç hayvan
ile bugüne kadar bu çarkı döndürmeye çalıştık. Sizleri yetiştirmek için
elimizden geleni yaptığımızı düşünüyorum. Bundan sonra senin ve gurbete giden
kardeşlerinin yazgısı sizlerin elinde. Bizim yazgımız da dün ne ise bundan
sonra da o olacak. Lakin gururluyuz. İçimiz sevinç ve inançla dolu. Önünüzde
büyük bir gelecek sizleri bekliyor. Çaresizlikleri, acıları, korkuları,
umarsızlıkları geride bırakıp geleceğe umutla sarılmanız lazım. Gittiğiniz
yerin bunaltıcı havasından uzak durun. İnsan hayatını kutsal bilip ona göre
davranın. Hele hele zengin fakir ayrımı hiç yapmayın. Yaşamınızda inançlı,
özverili olun. Karşılaşabileceğiniz acılara dayanıklı olun. Gönlünüzde
yiğitliği ve güzelliği barındırın. Allah yolunuzu açık etsin. Acı haberinizi
duyurmasın."
Sinan anasının
duasını aldıktan sonra babası ve kardeşleriyle de helalleşip yola çıktı. Sırtında
oldukça yıpranmış eski bir palto, elinde ufak tefek eşyalarımı doldurduğu,
açılıp içindekilerin etrafa saçılmaması için sıkıca bağladığı eski bir bavul
vardı. İlçeye giden ana yola doğru yürürken bir yandan "gurbet sana nettim neyledim" türküsünü gözyaşları içinde
avazı çıktığı kadar bağırarak söylüyor bir yandan da geride bıraktıklarını ne
zaman göreceğini düşünüyordu. Kim bilir kaç ay, kaç bahar sürecekti tekrar köye
dönüp, ana, baba, kardeş hasretini dindirmesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder