Çam ağaçlarının yaprakları altında duran hava
kızıldı. Otlar ışığın rengine bürünmüştü.
Uzaklarda yansıyan ışıklarda müthiş bir dinginlik
ve izleyeni alıp götüren bir korlaşma vardı.
Işık kümesi sık dal hevenklerinden geçerek
temizlenmiş, taze çam yaprakları ile serinlemiş öylece kıpırtısız duruyordu.
Işığın hüznü gözlerime vuruyor, akkelebekler gibi
gök kubbeye doğru parıldayıp
yükseliyordu.
...
Banyan ağaçları Hindistan'da kutsal sayılan
semboller arasında. Banyan ağacının en
önemli özelliği köklerinin dışarıda olması, yani ağacın tersine durması. Aynı
zamanda Banyan ağacının, yerin altındaki güçlerle üstündekileri birbirine
bağladığına inanılıyor.
Bu Hindistan halkı için bir inanış, bir kutsama
anlayışı.
Yıllar önce Atlas Dergisinde okumuştum.
Hindistan'ın Goa eyaletinde bir kadın şöyle
diyordu;
"Her
kim ki, o kutsal ağaçtan bir dilekte bulunur ve onun gücüne yürekten inanırsa
mutluluk gözyaşları hazır olsun...Dileği isterse yaşamın yasalarına karşı
gelsin,mesela sevdiğini ölümün elinden çekip almak istesin. Ya da evinin
dirliği düzeni daim kalsın diye dualar etsin. Yolunu kaybetsin, bulmayı
dilesin. Ama her kim, ne arıyorsa Büyük Banyan'ın cömertliğinden umudunu
kesmesin..."
(Kaynak; Atlas Dergisi, Nisan
2012 /sayı 229)
...
Aradan yıllar geçti. Zihnimin bir yerlerinde
bugüne kadar kaybolmadan bekledi.
Ta ki, Kaz Dağları'nda, Çanakkale'nin Kirazlı
köyünde Kanadalı Alamos Gold şirketi tarafından yürütülen altın madeni
projesinde, ÇED raporunda 45 bin denmesine rağmen 195 bin ağacın kesilmesinin
ortaya çıkmasına kadar.
...
Nerede bir ağaç varsa insan orada soluklanır
bozkırın sıcağında. Nerede bir ağaç kümesi bir yeşillik varsa orada su olduğunu
bilir susamış Ceylan.
Nerede bir ağaç varsa ulu yapraklarına dilek
dileyenlerce bağlanmış renkli kumaşlar görülür, ta Orta Asya'dan Anadolu'ya
uzanan coğrafyada.
...
Ocak ayının ilk günlerinde oğlumun askeri
birliğine teslim olması için beraberce Çanakkale'ye gitmiştik.
Otomobil Çanakkale'ye yaklaştıkça etrafta bulunan
ağaç sayısı gittikçe artmaya başlamıştı. Göz alabildiğine yeşil bir şölendi
etraf. Bir ara otomobilden inip etrafı seyretmeye başladık. Çanakkale
Savaşları'nın geçtiği yerlerdeki anıtlar orman ağaçları arasında yer alıyordu. Gelibolu
Yarımadası adeta yeşilden bir örtü ile kaplanmış, ağaç dalları rüzgarın
eşliğinde bir gelin edasıyla sallanıyor, gelen geçenlere hoş geldin diyordu.
Ormanlık alan tüm canlılara kol kanat germişti. Daldan dala konan kuşların
çıkardığı tiz sesler etrafı çınlatıyordu.
...
Mesnevi'de, ormanı konu alan bir masal anlatılır.
"Aslan
her gün ormandaki hayvanları yiyerek besleniyormuş. Ancak, ne zaman, ne şekilde
öldürüleceğini bilmemek hayvanların yaşadıkları günü zehir ediyormuş. Derken, hayvanlar
bir karar almış. Korkuyla yaşayacaklarına, ölecekleri zamanı kendileri seçmek
ve kendilerini kurban etmek istiyorlarmış... Her gün bir başka hayvan, gelip
kendini aslana telim edecekmiş. Ve aslan o gün başka bir hayvana
saldırmayacakmış. Ormanlar kralı da bu anlaşmayı kabul etmiş. Derken bir gün,
sıra tavşana gelmiş. Ancak onun farklı bir planı varmış...
Tavşan,
aslan tam onu yemek için ağzını açtığında ona şöyle demiş: Yüce efendimiz,
acaba ormanda bir başka aslanın yaşadığından haberdar mısınız? Herkes, onun
kendisini asıl kral ilan ettiğinden bahsediyor. Öylesine güçlü ve büyükmüş
ki...Ona haddini bildirmeyecek misiniz?
Aslan
önce inanmasa da bir şüphe içine düşmüş bir kere. Çaresiz, tavşanın peşine
takılmış. Bir kuyunun başına gelmişler. Tavşan, diğer aslanın aşağıda
yaşadığını söylemiş. Aslan, aşağıdakini korkutmak için tüm kudretiyle kükremiş.
Sesi kuyunun derinliklerinde yankılanarak büyümüş ve ona geri dönmüş. Ve o, bu
sesi, diğer aslanın kükremesi zannederek saldırmak için hamle yapınca ormanlar
kralı kuyunun içine düşerek ölmüş. Böylece, orman sakinleri korkularının
kaynağını yine kendi korkusuyla boğmuşlar."
(Kaynak; Atlas Dergisi, Nisan 2012 /sayı 229)
...
Seçimler hep aynıdır. Her neyi seçersen seç,
seçemediğin hep üzüntü kaynağı olacaktır.
Aklınla davransan yüreğin, yüreğinin sesini
dinlesen aklın sana bu soruyu hep soracaktır.
Seçemediğin hep sana acı verecek, acı hep olacak.
Ama güzel yanı, acılar insanı her daim
olgunlaştıracaktır.
...
Zaman ilerler, öyle bir an gelir ki, günlerin
getirdiğini, geçmişini ve geleceğini düşünürsün.
Bir samimiyet sınavından geçersin.
Gireceğin kulvarın sorgusunu yaparsın.
Dağılmaların toparlanmasına çabalarsın.
Yüreğine yansıyan zorlukların her şeye rağmen
üstesinden gelmeyi istersin.
Ve yaşam büyük oranda çizili olmayan sınırlarını
aşıp, büyüleyici şeylerle devam ederken, nice kapılar açılıp nice kapılar
kapanır bilmek istersin.
Ve gün gelir "o kadar yoruldum ki hayattan"
dersin.
......
Ormanlarımıza sahip çıkalım. Ormanlar zenginlik
kaynağımızdır. Ağacın olmadığı yerde gölge aramak beyhudedir.
Sosyal medyada okuyorum acıyla....sadece Kaz dağları da değilmiş, Salda gölü ve daha birçok ormanlık alanda taş ocağı, mermer, bilmem ne uğruna ağaçları yok ediyorlarmış. Gözlerini para hırsı bürümüş...:( valla ne diyeyim, sürüm sürüm sürünsünler...:(
YanıtlaSilElinize sağlık, saygılar...
Aynen öyle Müjde hanım. Doğaya sahip çıkan mı var. Yapılan işin çevreye verdiği zararı hesaplayan mı var. Yazılan çizilenleri okumadan beğeni tuşuna basanlar gibi.
SilAcaba ne yazılmış, niçin yazılmış diye merak edip okumayanlarda olduğu gibi.
İnsan isyan ediyor.
O kadar emek çekip yazıyorsun.
Sosyal medya hesabında paylaşıyorsun. Belki bir okuyan çıkar diye.
Nerdeee...
Adam beğeni tuşuna basıp geçiyor.
Yaptığı iş bu sadece.
Okumuyorsan, bir fikir edinmeyeceksen beğeni tuşuna da basma kardeşim.
Misal;
Banyan ağacının özelliği nedir?
Kaz dağları başlığı niçin konmuş?
Yahu umurunda değil valla.
Milletin işi gücü yediği içtiğini paylaşmak.
Bir de fotoğraf.
Ha bak o zaman yorumda yapılıyor.
Beğenme de artıyor.
İki satırlık yazıyı okuma gereğini hissetmeyenlerin doğaya sahip çıkması beklenemez.
O nedenle kaz dağları da, salda gölü de bu durumda olur.
Yorum için teşekkür ederim.
Selam ve saygılar.