24 Temmuz 2019 Çarşamba

HIDIR VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ




Caddenin kalabalığında temkinli yürüdü. Çoktandır rastlamadığı Hıdır'ı görünce bir an  sevindi. Hıdır en son oda seçimlerinde aday olmuş, lakin kaybetmişti.
Seçimler sonrasında caddede Hıdır'ı görünce sormuştu "Hıdır nasılsın, ne yaptın oda seçimlerini?".
Hıdır'ın bu soruya cevabı anlaşılmaz bir şekilde sert olmuş, "sana ne?" diye cevaplamış, arkasına bakmadan da paytak paytak yürüyüp gitmişti.
Aldığı bu cevaptan Hıdır'ın seçimi kaybettiği anlaşılıyordu.
Üstelemedi.
Caddede Hıdır'ı görünce aklına geldi bunlar. Aslında çoktan unutmuştu.
Hıdır'a yaklaştı, kolundan temkinlice tutup "ne haber Hıdır, çoktandır görüşemedik, nasılsın ne yapıyorsun, işlerin nasıl?" diye sordu.
Hıdır gözlerini kaçırarak yorgun bir sesle cevap verdi.
"İyiyim be hocam, ne olsun iş güç ,geçinmeye çalışıyoruz, lakin her geçen gün işler daha da zorlaşıyor, siz nasılsınız?" diye cevapladı.
Anlaşılan geçen zamanın onarıcı etkisi Hıdır'ın aklını başına getirmişti.
"İyiyim çok şükür. Sizlerin iyi olması yeter. Kendine iyi bak. Ha bu arada, seçimi kaybettim diye de üzülme. İşine gücüne bak" deyip ayrıldı Hıdır'ın yanından.
...
Şu son zamanlarda insanı düşündüren  ne çok olay olmuş ve yaşanmıştı.
İnsanlık geçmişten bir türlü ders almasını ya bilmiyordu, ya da gerek görmüyor burnunun dikine gidiyor, lakin çoğu zaman duvara tosluyordu.
İnsanlar düşünmüyor, her şeyin üstüne bodoslama gitmeye devam ediyordu.
...
Sorulması ve cevap verilmesi gereken o kadar çok soru var ki.
Bir yandan düşünmeden sorulan sorular, diğer yandan araştırmadan, öğrenmeden verilen cevaplar.
Oysaki düşünmeden sorulan sorular sadece vakit kaybıdır.
Yaşananları anlamak için, düşünmek ve bilgi toplamak yerine sadece konuşmak hiç bir sorunu çözmez.
Bir insan düşünmeli, kendi cevaplarını bulmaya çalışmalı, bilgi toplamalı, eğer edindiği bilgi cevap için yeterli değilse daha fazlasını toplamak için çaba sarf etmeli.
...
Sanırım Hıdır'ın sakinliği sorduğu sorunun cevabını bulmasından kaynaklanıyordu.
Öfke ve kibirden az da olsa uzaklaşması gerektiğinin farkına varmış olmalıydı.
Hayatın tezatları, bazen  bizler anlamasak da anlamlı değil miydi?


4 yorum:

  1. Yaşananlardan ders almayı bilmek çok önemli dediğiniz gibi, neyse Hıdır birazcık olsun anlamış galiba yaptığı kabalığı. Hadi öfkeyi anlarım hepimiz bir şey oluyor kızıyoruz ama onun acısını başkasından çıkartmak, terslemek yani kibir nefret edilesi bir özellik. Yine ibretlik bir yazı olmuş.
    Saygılarımla Hüseyin Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlar maalesef böyle Müjde hanım. Sizin de yazılarınız da sıklıkla vurguladığınız bir durum bu maalesef. Komşularınızla yaşadığınız sorunları bir ara yazmıştınız. İşte bunların hepsi kibir ve cehaletin bir sonucu.
      Hangi birini yazacaksın ki.
      Okumaya zaman ayırmayan bir insan topluluğundan ne beklersin ki.
      Cehalet almış başını gidiyor.
      Üstelik cahil olduklarını da kabul etmez bir de üste çıkarlar.
      Ben umudumu kestim.
      Çok da canımı sıkmıyorum artık.
      Akrabaymış, komşuymuş, arkadaşmış...Bildiklerinden şaşmıyorlar.
      O halde niye canımı sıkıp moralimi bozayım ki:)
      Selamlar, saygılar.

      Sil
  2. Her şeye kızan, haklı haksız eleştiren, yerli yersiz tepki veren bir toplum haline geldik. Yazınızda ifade ettiğiniz gibi düşünmeden, araştırmadan, sorgulamadan, okumadan uzak davranışlar sergilemek kibre ve cahilliğe kapı aralıyor. Hal böyle olunca da toplumda boşluk bulan fırsatçıların ekmeğine yağ sürülmüş olmakta. Buna rağmen bazen hayat öğretiyor, kafamıza vura vura..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplum okuma ve araştırma gereğini duymuyor. Varsa yoksa ellerinde birer cep telefonu , sosyal medyada her yazılanın doğruluğunu, olabilirliğini araştırmadan ver yansın ediyorlar. Twitterde dikkatinizi çekmiştir. İpe sapa gelmez ne yorumlar yapılıyor. Müstear isimlerle olmadık yorumlar yazılıyor. Yazılan ve paylaşılan bir yazı maalesef okunmuyor. Lakin, paylaşılan bir resim ilgi odağı olabiliyor.
      Benim umudum kalmadı açıkçası.
      Bu nedenle fazla yazmak insanın içinden gelmiyor.
      Bundan bir kaç yıl önce yazılanlar daha çok okunuyordu.
      Şimdilerde iyice dibe vurdu.
      Büyük emeklerle yazılan , yayınlanan kitaplar sokaklarda, caddelerde, meydanlarda, üst geçitlerde yerlerde sergilenir hale gelmiş. tanesi 5(beş) liradan alıcı bulmuyor.
      Bu durumda ne beklenir ki.
      Cehalet ve cahillikten başka.

      Sil